Hayat ve sanat
Fotoğraf: Envato
Bugün Gazi Katliamının yıl dönümü. Maraş, Çorum, Sivas Katliamları gibi yakın geçmişin kanlı izlerini taşımakta. Sonuç: Katliamları gerçekleştirenlerden hesap sorulmasını istemek suç. Ama bu suça ortak da çok. Tarih asla katilleri unutturmaz ve er geç açığa çıkarır. Derin devletin ve iş birlikçilerinin yaptıkları açığa çıktıkça sözde devlet içi hesaplaşma görüntüsü ardında yeni bir derin devletin kurulma sürecini yaşıyoruz. Yaşananlar birer kara komedi olarak tarih sahnesinde yerini alıyor. Aydınlar, sanatçılar ve belgesel tarih yazıcıları bunun için tehdit olarak gösteriliyorlar. İstiyorlar ki; yaşananlar bir trajedi olarak, tiyatro oyunu olarak kalsın. Perde kapandığında aklımızda trajedisi kalsın. Hayatı bugün çekilmez kılanlar yeni trajedi oyunlarını sahneliyorlar. Seyirci kalmak suça ortak olmaktır, seyirci kalmayanlara da baskı zulüm ve işkence ...
Uzun zamandır muhalefetin seslerine, gözlerine ve umutlarına karşı başlatılmış olan saldırıların artarak sürdüğüne şahit oluyoruz.. Tarih göstermiştir ki; hiç bir güç muhalefetin sesini kısmaya ve susturmaya yetmemiştir. Gözaltına alınan aydınlar, sanatçılar, fotoğrafçılar ve gazeteciler için iktidarı artık kınamıyorum. Çünkü çoğunu yakından tanıdığım arkadaşlarımın objektifleri ve kalemleri nerede bir haksızlık ve hukuksuzluk varsa oraya çevrili duruyor. Haksızlığın-hukuksuzluğun ve sansürün olduğu yerde direnmek en meşru haktır.
Sistem ve onun iktidarının yarattığı sorunlar yumağının karşısında, sanatın toplumsal işlevini, insanlığın hak ve hukuk mücadelesini ellerindeki araç ve yöntemlerle eleştirenleri cezalandırarak gerçeği yok edebileceklerini sananlar biraz tarihe baksınlar. Kimse tarihteki cezacıları hatırlamıyor ama Şeyh Bedrettin’den bu yana Nâzım’ı, Sabahattin Ali’yi ve nice aydın, sanatçıyı biliyor.
Geçen haftalarda “hizmete özel” başlığıyla Adil Okay’ın paylaştığı bir yazı ve belge olan Kara Kuvvetleri Komutanlığının komünizmle mücadelede aydın ve sanatçıların oyunlarına(!) gelmelerini önleyici gizli yayınını incelerken, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in benden önce bu belgeleri incelediğini ve gereğini yapmak üzere açıklamalar yaptığını fark ettim. Bu vesileyle yazısından alıntılar yaptığım Adil Okay’a teşekkürler ediyorum. Ne diyor Bakan Şahin: “Terör örgütünü, yaptığı resmin tuvaline, yazdığı makalesine, fıkra ve şiirlerine, sanatına yansıtarak destek verenler de var”
“Hizmete Özel” ibareli kitapta Sayfa 112’de sanatçılar için de bir bölüm var. Bir de pankart fotoğrafı. Pankartta ‘Görsel Sanatçılar Derneği ‘yazıyor.
Maddeler şeklinde düzenlenmiş eserden(!) alıntılarsak f- maddesi şöyle diyor.
f: sanat ve edebiyatta: (Sanatçıların ülkeye nasıl zarar verdiği açıklanıyor)
“Çeşitli sanat kollarında ve yurdun çeşitli yerlerinde geceler tertiplenir. Sergiler açılır ve Komünist fikirlerin yayılmasına hizmet edilir. (…) bu gece ve sergilerde isim yapmış sicilli veya şüpheli komünistlerin eserlerine yer verilir.(…) resim, heykel, müzik ve diğer sanat kollarında komünist ülke ve peyklerindeki ekoller ve klasik sanatkarların isminden ziyade, eserlerin ve ekollerin ismi zikredilerek tanıtılır ve üstün gösterilir. (…) Opera ve tiyatroda özellikle balede ileri bir durumda olan doğu bloğundan sitayişle söz edilir. (…) Komünist edebiyatçıların yasaklanmış şiir ve yazıları elden ele gezdirilir: örneğin Nazım Hikmet ile Sabahattin Ali… (gibi vatan hainleri)” (Türkiye’de Yıkıcı ve Bölücü Akımlar. Yayın 1. Hizmete Özel. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Basımevi.1982.)
1982 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından basıldığı belirtilen ve hizmete özel olarak “Türkiye’de Yıkıcı ve Bölücü Faaliyetler” başlığıyla derlenen seminer notları, vatana-millete faideli bir kitap olarak (!) sözde bir çok gizli faaliyet sergileyenleri ve yöntemlerini ifşa ediyor.
KART-KURT MASALI
“Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz ve kış aylarında erimeyen karlar vardır. (…)Bu karın üzerinde yürüyünce, ayağını bastığın yer içeriye çöker ve “kırt-kürt” diye ses çıkarır. İşte bu sese izafeten sıkışmış kara-yatkın kara Kürt veya Kürtün denmektedir. (…) Kürtçe konuşma lisanı 7000-7500 kelime toplamından ibarettir. Bunun 4000 kelimesi Orta Asya’dan getirilen öz Türkçe kelimelerdir. 3000 kelimesi Arapça ve Farsça, 300 kelime İbranice, 100 kelimesi Ermenice ve diğer mahalli lehçelerdir. “ (Türkiye’de Yıkıcı ve Bölücü Akımlar. Yayın 1. Hizmete Özel. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ankara Basımevi.1982.)
Herhalde uzatmaya gerek yok. Bir çok sorun anlaşılıyor. Ama yaşadığımız dünya bir tiyatro sahnesi değil ve bizler de tiyatrocu değiliz. Yaşananlar bir trajedi oyunu da değil, gerçekliğin yansımasıdır.
Bugün yıl dönümünü yaşadığımız Gazi Katliamı’nı sineye çektirmeye çalışanlar bu yükün altında kalacaklardır. Bu halkın sanatçıları toplumsal sorunları şiirlerinde, resimlerinde, fotoğraflarında kullanmaya devam edeceklerdir. Ortada gizli-saklı da bir şey yok. Sanatçılar bahçedeki diken olmayı sürdüreceklerdir. Komünist Manifesto 1848 yılında açıkça şu notla bitmektedir. Bir kez daha yazmakta fayda var. “Komünistler, görüş ve niyetlerini gizlemeyi reddederler. Amaçlarına ancak bugüne kadarki tüm toplumsal düzenin zorla yıkılmasıyla ulaşabileceklerini açıkça bildirirler. Varsın egemen sınıflar bir komünist devrim ürküntüsüyle tir tir titresinler. Proleterlerin, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok. Bir dünya var kazanacakları...”
- Ceyhun Ülker 01 Ocak 2025 04:30
- ‘Şehrin İtirazı’*: 14. Bursa Fotofest Fotoğraf Festivali 25 Aralık 2024 04:30
- ‘İnsan hakları olanlar, olmayanlar’ sergisi ve Magnum 20 Aralık 2024 04:15
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29
- Tez büyür çocuklar mahkeme kapılarında 03 Temmuz 2024 04:15