4+4+4 ve KESK
Fotoğraf: Envato
Adet oldu: Kim hangi hakkını talep eder, kim haklarına yönelik hangi saldırıyı protesto ederse... Ama genç... ama işçi... ama Kürt... ama memur... Kim olursa, polisin hunhar saldırısına uğrayıp zehirli gazla tazyikli suyu yiyor. Yerlerde süründürülüyor. Yetmiyor... Bunlar kesmiyor. Başbakan hemen saldırıları savunuyor. Genci suçluyor. İşçiyi, memuru suçluyor. Zinhar kendisi ve emrindeki polis haklı. Hak arayan haksız!
Öğretmenler ve başka kamu emekçileri Ankara’da toplanarak, eğitimi kamusal olmaktan çıkarıp sermayeye ucuz işgücü teminine, üstelik dini ve din eğitimini devlet zoruna bağlayan 4+4+4’ü protesto edecekler. Olmaz deniyor! Başbakanın atanmışları. Ankara’nın valisi. Üstüne ne vazife? Vazifeyse, bu nasıl demokrasi demeden, Başbakan hemen öğretmenlerin dövülmelerini savunuyor: “Polis ne yapmış? Su sıkmış. E, ne yapacaktı? Başka bir şey sıkmadı ya su sıktı. Neymiş, boyalı suymuş... Olabilir.” Pes. Sözde “iyileştirmeye giriştiği” eğitimi verecek öğretmeni dövdüren... Bir de üstüne dövülmelerini savunan başbakan herhalde gelmemiştir.
Neymiş, “Yahu polise taşla, sopayla saldıran kim? Bunlar”mış! Bir de hakaret: “Hakikaten hem pedagojik tedaviye ihtiyaçları var hem psikolojik”!
Ve arkasından, dalga geçiyor gibi, açıklaması: “Gösteri ve yürüyüşü kanuna tabidir. Kanuna tabi olarak gösteri ve yürüyüş yapılıyorsa gösteriyi yapanların güvenliğini sağlamakla görevlidir emniyet yetkilisi. Ama izin almadan, haber bile vermeden bu tür adımlar atılıyor, her taraf kırılıp dökülüyorsa orada da çevrenin emniyetini, güvenliğini almakla görevlidir.” Ve müthiş inandırıcı eki: “Bugüne kadar ortaya koyduğu işlevi ile her zaman polisimiz dayak yiyen konumuna düşmüştür.”
Ardından da “çevre”nin “derdindeki” Ankara Valisi çıkıp eğitimciler etrafı kırıp döktükleri için tazminat davası açacaklarını söylüyor! Tiyatroya dönmüş durumda. Trajikomedya!
Başbakan Newroz’un yasaklanmasını “Siz bilmezsiniz... Bize ne bilgiler geldi” deyip “PKK’nin terörü” bahanesiyle izah etmişti. Peki öğretmenler de mi “terör” estireceklerdi Ankara’da? Onlara neden izin çıkmadı? Hem “izin alınmamış” ne demek? Ne izni? “İzin” ototratik diktatörlüklerde olur!
Öğretmenini dövdüren hükümettir, AKP’nin manzarası. Hem dövdürmüş hem de savunmaktadır. Onun hali hal değildir. Peki, ya KESK? Onun hali nicedir?
Eleştirisini “laiklik”le sınırlayıp sermayeye ucuz işgücü sunulmasını “elini uzatsaydın, birlikte yapsaydık” diyerek uzlaşma konusu yapan CHP’yi, 4-5 BDP’linin dinsel nedenli “evet” oyu kullanmalarını bir yana bırakıyoruz. Ama “bizim” olan önemli. Bizim KESK neden böyle yapıyor? Bu kangrenleşmiş şey nasıl bir eylem çizgisi?
Daha iki gün önce “rakip” Eğitim-İş –başka yerlerdeki eylemleriyle birlikte– Şişli’den Taksim’e yürüyerek... Kurulduğu günden bu yana en kitlesel eylemlerini yapmışken... Yapılabiliyorken yani... Olacak iş midir? İllerden yönetici KESK’lileri, asıl olarak Eğitim-Sen’li yöneticileri Ankara’da toplamak iş midir? Neden Ankara? Neden sadece yöneticiler? İleri unsurlar? Öğretmen kitlesi anlamaz mı eğitimden? Onlar 4+4+4’e karşı çıkmaz mı diye düşünülmüştür? Yoksa karşı olsalar bile harekete geçmezler mi denmiştir? Yoksa öğretmen kitlesinden kopulmuş da çaresiz bu mu kabullenilmektedir?
Açıkça sendikal alanda Eğitim-Sen ve KESK’in kitleselliğini kaybettiğinin ikrarı olmaktadır “ileri unsurlarla” “Ankara protestosu”. “Öncü savaş” mantığının sürdürülmesi gibidir! Belki eskisi gibi “devletin kofluğunu göstermek için” değil, ama... “Madem kitleselliği sağlayamıyoruz” diye belleyip, bu “değişmez”den hareket ederek, iş yapıyor görünmek için, “bari ileri unsurlarla AKP ile kapışalım” anlayışıyla olmayacağı bir kez daha görülmüştür.
Tabii KESK. Tabii eğitim hakkının sahiplenilmesi. Tabii birlikte, beraberce. Ama... KESK bir sendikadır ve sendika yöneticisinin, temsilcisinin asli görevi, kendi başına toplanıp “gösteri yapmak” değil, tabanını, öğretmeni, memuru örgütleyip haklarını kitlesel olarak sahiplenmelerini sağlamaktır! Öyleyse “kale”ye dönüştürülmeleri hedeflenecek işyerlerinden hareket edilecek, kitle çizgisi izlenecek, birkaç bin kişi Başbakan ve atanmışlarının pençesine atılmayacaktır!
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02