İşçi sınıfı derken genel olarak uluslararası işçi sınıfını değil, Türkiye işçi sınıfını kastediyoruz ve onun yaklaşık son otuz yıllık mücadelesinin gelişim özelliklerinden bazılarına işaret etmek istiyoruz. Çünkü işçi sınıfının mücadelesi üzerine söylenecek her söz, özellikle belirli dönemlerde onun yapısı ve bileşimi göz önüne alınmadan söylenecek olursa, eksik kalmaya ve sınıfın mücadelesini doğru değerlendirememeye yol açacaktır. Ama kısa bir gazete makalesinde bu işin bütün yönleri ile yapılamayacağı da daha baştan kabul edilmelidir. Burada sadece önemli gördüğümüz birkaç noktaya dikkat çekmek istiyoruz.
İşçi sınıfı açısından neredeyse son otuz yılın en dikkate çeken özelliği kuşkusuz işçi sınıfının saflarındaki genişlemedir. Ancak bu genişlemenin tayin edici kısmının kırsal kesimlerden, köylülükten, yoksullaşan küçük burjuva tabakalardan sınıfın saflarına katılma ile gerçekleşmiş olduğunun altı özenle çizilmelidir. Bu durum sınıfın yapısının istikrarlı olamamasını, işçi gibi düşünüp hareket edememe eğilimini, sınıfın mücadelesine ilişkin tecrübe birikiminin yeterince kullanılamamasını da beraberinde getirmiştir. Benzetme hatalı kaçmayacaksa şu söylenebilir: işçi sınıfı son otuz yılda adeta yeniden oluşmuştur. Bu, sınıfın mücadelesi açısından, bu mücadeledeki istikrarsızlıkları ve iniş çıkışları, mücadele deney ve tecrübesini kullanma yeteneğinin sınırları göstermesi açısından çok önemli bir özelliktir.
Sınıfın mücadelesi açısından dikkat çekici diğer önemli bir özellik, sınıfın mücadeleci özelliklerini ve bunun istikrarını bünyesinde taşıyan ön saflarındaki işçilerin tasfiyesidir. Başta özelleştirmeler olmak üzere, sermayenin bu kesimleri tasfiye etmeyi hedefleyen planlı hareketleri, tecrübe birikimine ve mücadele deneyimine sahip örgütlü kesimleri büyük ölçüde tasfiye etmiştir. Tecrübeli, deneyimli ve mücadeleci bir sendika önderinin çok isabetle tespit ettiği gibi, bugün ‘89 bahar eylemlerini gerçekleştiren işçi kuşağı artık yoktur. Bu durumun sınıfın mücadelesini, özellikle yukarıda özetlenmeye çalışılan koşulla birleştiğinde daha fazla istikrarsızlık katması kaçınılmazdı ve öyle de oldu.
Ama bu iki olumsuz etkene karşın her geçen gün gelişen ve güçlenen, sınıfın mücadelesinin bugününü ve geleceğini belirleyecek olan çok önemli iki etken bulunuyor. Bunlardan birincisi, sınıfın saflarına sonradan katılan kesimlerinin artık bir istikrara kavuşuyor olması, bunlar arasında kendisini işçi gibi görme ve öyle davranma, yani modern bir işçi sınıfı gibi hareket etme eğilimlerinin güçlenmesidir. İşçi sınıfı gelişmiş, güçlenmiş, çocukluk dönemini geride bırakmış, vücudu gürbüzleşmiş, refleksleri gelişmiştir. Bu durum istikrarlı davranan, mücadelesini sürekli olarak ileriye doğru taşıyan, sınıfsal davranış biçimlerini benimseyen bir işçi kuşağını da beraberinde getirmektedir. Artık bu işçiler sınıfın saflarına otuz yıl önce, yirmi yıl önce katılan işçiler değildirler.
İkinci önemli etken ise, ülkedeki kapitalist gelişmenin işçi sınıfının mücadelesini kışkırtan, sınıfın mücadelesinin kaçınılmazlığını pekiştiren özellikler taşımasıdır. Yoğun sömürü, keyfi çalışma koşulları, düşük ücret dayatması, sendikalaşmaya karşı sermayenin gösterdiği aşırı tepki, işçi sınıfının ekonomik ve sosyal talepler ileri süren mücadelesinin gelişmesine geniş bir zemin hazırlamaktadır. Buna Kürt sorunu ve bu sorundan kaynaklanan Kürt göçünün işçi sınıfının hem bileşimini etkileyen özelliklerini, hem de bu özelliklerin ve ülkenin içinde bulunduğu politik koşulların, işçi hareketinin demokrasiye ilişkin politik talepler öne sürmesini kolaylaştırdığını eklemek gerekiyor. Demek ki ekonomik ve sosyal talepler öne süren, politik istemlerde bulunan bir işçi hareketi yola çıkmış bulunuyor.
Bu iki nesnel etken, işçi, hareketine gerekli malzemeyi veren çok önemli öznel bir etkenle birleşmektedir. Bu öznel etken mücadeleci işçi kuşağını sürekli olarak destekleyen ve yardım eden bir emek hareketinin bulunmasıdır. Bu hareket mücadeleye atılan her işçi kesimini desteklemekle kalmamakta, sınıfın daha ileri bir bilince ve örgütlenme yapısına ulaşması için büyük bir çaba göstermektedir. Örneğin son zamanlarda yapılan işçi kurultayları, sendikalı ve sendikasız mücadeleci işçileri birleştiren, onların işçi hareketi içerisinde otoriteye sahip, ortak bir mücadele merkezi olarak benimsenmesini sağlayacak özellikler göstermektedir. Bu eğilimin gelişip, güçlenmesi işçi hareketine yeni ama çok güçlü bir özellik katacaktır.
Bütün bunların özeti şudur: işçi sınıfı gelişip güçlenmekte, daha istikrarlı ve mücadeleci bir yapı kazanmakta, örgütlenmesini ilerletmekte, ekonomik, sosyal ve politik hareketin merkezine oturmaya doğru gitmektedir. Bu durumun ülkenin yakın geleceğini şekillendireceğinden hiç bir kuşku duymamak gerekiyor.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et