12 Mayıs 2012

Yanık bir şairin türküleri

Daha önce de Attila Jozsef’ten çevirdiğim şiirlerden
bazılarını bu köşemizde sizlerle bölüşmüştüm. Aldığım bazı iletilerde okurlarım, ondan daha başka şiirler sunmam için beni daha da yüreklendirdiler. O yüzden çok genç yaşta canına kıyan bu sancılı ozanımızdan birkaç şiiri daha sunuyorum aşağıda. Özellikle bir ozanın yaşamındanbazı kesitleri bilmek, onun şiirlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. O yüzden kısaca yaşam öyküsünü anımsayalım, diyorum...(*)
Macaristan edebiyatının evrensel bağlamda en tanınmış ozanı Attila Jozsef, bahçıvan bir babayla
çamaşır emekçisi bir anneden dünyaya geldi. Babası çocuklarını ve eşini bırakıp Romanya’dan ayrılınca; tek başına kalan annesi; küçük Attila’yı bir aileye “evlatlık” vermek zorunda kaldı yoksulluk yüzünden. Attila o ailenin domuzlarını gütmeye başladı. Ne var ki annesi oğlunun özlemine dayanamayınca, onu yeniden yanına aldı...
İki kız kardeşiyle birlikte yaşayan Attila, gittiği okula pek ısınamadı. Sık sık okuldan kaçıyordu. On bir yaşındayken şiirler yazmaya başladı. Büyük bir kahraman olup dünyayı gönlünce yönlendirmek istiyordu. Ne var ki yoksulluk ve çektiği acılar, elini ayağını bağlıyordu.
***
Annesinin ölümünden sonra, karın tokluğuna rastgele
işlerde çalıştı çocuk işçi olarak. Birçok kez canına kıyma
girişimlerinde bulundu!..
Lisedeyken okul müdürünün kızına tutuldu. Onun adına yazdığı bir şiir, yerel gazetede yayınlanınca, dilden dile dolaşmaya başladı adı. Bu yüzden de liseden atıldı.
On yedi yaşında ilk şiir kitabı yayınlandı. Kendisini edebiyata adayan Ozanımız A. Jozsef, ana dili Macarcayla birlikte, Fransızca ve felsefe üzerinde yoğunlaştırdı çalışmalarını.
Ne yazık ki dünyaca ünlü bu çok yetenekli ozanımız;
1937 yılında, daha 32 yaşındayken, tren rayları üstünde canına kıydı!
A. Jozsef; kendisini adadığı halkının acılarını, ezilmişliğini ve onun örtülü isyanlarını dillendirdi hep.
2005 yılını “Attila Jozsef Yılı” olarak belirleyen Unesco,
uluslararası birçok etkinlikler düzenlenmesine öncülük etti...
Günümüzde Macaristan’daki pek çok okul, yol, meydan ve binalar; Attila Jozsef adını taşımaktadır. Gene bu bağlamda, Macar üniversitelerinden birine de onun adı verildi…
Ünlü Fransız Ozanı Paul Eluard, son günlerinde onu Fransızcaya çevirmeye başlamıştı.


BENİ ‘ARON JOZSEF’ YARATTI

Babam Aron Jozsef yarattı beni
Sabun üreticisi bir emekçiydi.
Amerika’ya yerleşti şimdilerde,
Güzel kokan buğdaylar biçiyormuş ha bire.

Borcsa Pocze anamdı, doğurdu beni.
Ama çoktan vahşi mi vahşi
Binbir ayaklı börtü böcekler,

İçini dışını, yiyip yiyip elediler.

Ben de zilzurna âşıktım Luka’ya, iyi mi,
Ama Luka’nın umurunda bile değildi!
Artık gölgeler evimin mobilyalarıydı
Ve bir dostum da yoktu gelip çalsın kapımı...

Ama hiçbir şey sıkmaz oldu canımı,
Çünkü yuttu yüreğim bütün sıkıntılarımı
Ve olanca özgürlüğümle bundan böyle,
Avare bir yaprağım savrulan, avare...

(Çev. Y: Atan)

VATANIM

Öz yurdunda bile sürgün benim Macar yüreğim;
“Bırakın, diye haykırıyor, şu güzel düşüm gerçekleşsin:
Sevecen Vatanım bağrına bassın beni
Ve zincirlerle bağlı bedenimi topal bir ayı sürüklesin,
Nasıl sadık bir evlatmışım, herkesler görsün!”
Ama hayır, eksik olsun istemem böyle bir yazgı!
Ben ozanım, söyle yargıcına hiç değilse, Vatanım,
Kıvamında şiirler yazan kalemimi kırmasın!
Zaten boyladı denizi nice toprak emekçilerin.
N’olur, artık halkımı insanca sev, derim.
Bereket kesilsin taşı toprağı köylerimin
Ve ülkem kölesi olmasın Almanların...
Ey, vatanım, bal şeker tadında olsun şiirlerim,
Ve sevgiyle, sevinçle dolup taşsın türkülerim...

TEMİZ YÜREK

Ne anam var ne babam,
Ne tanrım ne vatanım benim.
Ne beşik ne tabut ne de bir canan,
Yok umutlarımdan gayrı birşeyim.

Üç öğünden biri bile yok midemde,
Ayıptır söylemesi ya, aç susuzum işte...
Yalnızca yirmi yaşımın gücü var bileklerimde.
Umarsız pazara çıkardım onu da, satılık diye...

Ama yok alıcısı onun da hani üçbeş kuruşa
Yalnızca bana ver, diyor şeytan, ver bana...
Çalıp çırpacağım artık çaresizim,
Ve bundan böyle kana bulanacak ellerim!

Tutuklasınlar o zaman, ipe çeksinler beni!
Gömsünler zaten geldiğim toprağa bedenimi.
Ama ergeç bilinçli ve netameli bir çiçek,
Masum yüreğimden gürül gürül püskürecek!

(Çev. Y: Atan)

KÜÇÜK BİR ŞARKI
Sana getiriyor bu gece tren beni, sana
Gene görüşeceğiz bir aksilik olmazsa.
Sanırım artık gerçek olacak düşlerim:
Olaki bir fısıltı gibi gelecek sesin:
“Bak ılık su var orda, diyeceksin, bir yıkan!
Havlu da orda, güzelce kurulan!
Et koymuştum fırına; doyur karnını,

Doyunca gel yanıma, sessizce uzan!

(Çev. Y: Atan)

(*) İlgilenen okurlarım için: “Yalan Söylemez Çünkü Şairler” adlı bir şiir seçkisi
yayınlandı. İçinde benim de birkaç çevirim var. “Notabene” yayınları.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et