15 Mayıs 2012

Büyüyen bir HDK’ye doğru

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK), geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da gerçekleştirilen 1. Genel Kurulu, ortak mücadelede yolun neresinde olunduğunu gösteren önemli veriler sundu.
Burada yer sınırlılığını da dikkate alarak, HDK örgütlenmesine dair teknik ayrıntılardan çok, çalışmanın yönüne dair önemli gördüğümüz başlıca noktalara değineceğiz.
DTK Eş Başkanı Ahmet Türk’ün, başkanlık sistemine dair vurguları konunun güncelliği nedeni ile basında doğal olarak öne çıktı, HDK çalışmasına dair saptamaları ise hak ettiği düzeyde yansımadı. Türk, değişim ve dönüşüm isteğinin Türkiye’de de halklar tarafından önde tutulduğunu belirterek, “HDK’nin burada bunun yolunu oluşturması çok önemlidir” dedikten sonra, Kürt siyasetinin HDK örgütlenmesine yüklediği anlamı da göstermek üzere şunları söyledi: “Biz Kürtler olarak yanınızdayız, sizinle beraberiz. Sizinle birlikte mücadele etmek istiyoruz. Bugün binlerce Kürt devrimcisi, siyasetçisi, hukukçusu ve gazeteci yoldaşlarımız cezaevlerindedir. Bu faşist gidişe dur diyebilecek tek güç buradadır. Kürtler, demokrasi güçleri ve devrimciler olmadan bunu başaramaz. Devrimciler Kürt halkının özgürlük mücadelesini yanına almadan yoldaşı olmadan bir şeyi beceremez. Bunu da herkes görmelidir.”
Açıktır ki, deneyimli siyasetçi Ahmet Türk’ün bu saptamaları HDK örgütlenmesinin bileşenleri tarafından bilince çıkarılamadığı sürece, HDK’nin Türkiye siyasetinde değiştirici bir özne olmayı başarması da mümkün olmayacaktır.
Hafta sonu yapılan genel kurul da gösterdi ki, HDK’nin kuruluşunu ilan ettiği Ekim ayından bu yana, Ahmet Türk’ün vurgu yaptığı ‘mücadelede kader birliği’ henüz temsili düzeyde pratikleşmiştir.
HDK, Türkiye halklarının mücadeleci güçlerinin ortak mücadele çatısı olmaya doğru bir adım atmıştır. HDK’nin Örgütlenme Komisyonu’nun da vurguladığı gibi, atılan tohum tutmuştur. Ancak, HDK’nin temel bileşenleri, HDK’yi kendi çalışmalarının merkezine koymanın epey gerisinde bulunuyor. Bu arada, bağımsızların HDK örgütlenmesi içinde kurulan yerel meclislerden dışlanmaları gibi saptamalardan sonuç çıkarması gereken de, yine HDK’nin temel bileşenleridir. Hafta sonu yapılan genel kurulda ‘bileşen’ sözcüğünün, HDK örgütlenmesi içindeki partileri ve temel kurumları işaret ettiği, bağımsız bireyleri dışladığını öne süren delege konuşmaları da oldu ve HDK Yürütme Kurulu üyeleri de, ‘bileşen’ sözcüğünü bireyler dahil tüm katılımcıları içermek üzere kullandıklarını vurguladı. Bizim burada söylemek istediğimiz şey, çeşitli kesimlerden mücadele etmek isteyen tek tek bireylerin enerjilerinin HDK örgütlenmesi içinde yaratıcı bir biçimde kendisini var etmesi ve açığa çıkarmasının sorumluluğu da yine temel politik güçlerdir aslında. Bu açıdan bir örnek vermek gerekirse, HDK’nin kuruluşunu ilan ettiği kongrenin ardından gerçekleşen HEY Tekstil işçilerinin direnişinin, onların bir temsilcisi olan Melek Sönmez tarafından hafta sonu yapılan HDK 1. Genel Kurulu kürsüsüne taşınması anlamlıydı. Dün direnişlerinin 100. gününü dolduran HEY Tekstil işçilerinin direniş soluğu HDK’ye taşınırken, HDK de direnişçi HEY Tekstil işçilerinin mücadelesine taşınmıştır.
HDK, hayatın içindeki direniş noktalarını kendi çatısı altında birleştirme yeteneği gösterdiği ölçüde ileriye doğru yürüyecektir.
Başbakan Erdoğan’ın doğrudan hedefe koyduğu tiyatro sanatçılarının mücadelesi de, aslında HDK tarafından içerilmesi gereken bir başka güncel direniş noktasıdır.
Genel kurulda dikkat çekilen bir noktayı da, yukarıda tarıştıklarımızla da bağlantılı olarak, henüz bir HDK kimliğinin yaratılamamış olması oluşturuyordu. Bunun başarılması için, HDK bileşenlerinin kurulan il, ilçe meclislerinde ve komisyonlarda, birbirini anlamaya ve birbirinden öğrenmeye çalışan bir çabayı önde tutmaları önemli olacaktır. Ancak bundan da önemlisi HDK’nin kendisini halkın içinde örgütlemeyi ve halk nezdinde mücadeleci bir HDK kimliğini oluşturmaya başarmasıdır. Bu başarıldığında, kimi bileşenlerin ‘biz küçük bir güç olarak burada eriyoruz’ türünden kaygılarının aşılması da daha kolay olacaktır.
HDK çalışması, bileşenlerinin imkanlarını, birikimlerini, yeteneklerini ve emeklerini Türkiye halklarının örgütlenmesine hasredilmiş olan potanın içinde gönüllüce eritmesi çalışmasıdır. Bundan imtina edilir ve bu konuda gönülsüz davranılırsa o zaman tarihsel bir imkan daha eriyip avuçlarımızın arasından gidecektir.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et