Uluslararası sorunların içine doğru
Son birkaç yıldır Türkiye egemen sınıflarının dış politikadaki atakları dikkat çekici bir biçimde artmış durumda. Ülkeyi yöneten egemen sınıfların başta yakın komşularının içişleri olmak üzere, daha uzak bölgelerdeki uluslararası sorunlara da “müdahil” olmakta aşırı bir gayret içine girdiği görülüyor. Türkiye bugün Suriye olaylarının tam göbeğinde yer alıyor. Irak merkezi yönetimi ile ilişkiler gerilmiş durumda. Doğu Akdeniz’den Kıbrıs ve İsrail merkezli ilginç haberler geliyor. NATO’nun Afganistan’daki misyonu bitse de, Türkiye’nin orada olacağı en yetkili ağızlar tarafından açıklanıyor vb.
AKP Hükümeti’nin bütün bu gerici adımları atarken iyi bir ön hazırlık yaptığını kabul etmek gerekiyor. Komşularla sıfır sorun politikasını ortaya attılar ve Türkiye’nin gerici ve yayılmacı emeller gütmediğine, bölgesinde barış ve istikrar olmasını istediğine pek çok kesimi inandırdılar. Hesap basitti: eğer Türkiye’nin istemesine rağmen barış ve istikrar sorunsuz bir biçimde gelmiyorsa, demek ki onun için “aktif” politikalar hayata geçirmek gerekiyordu. Bu gerici politikanın, egemen sınıfların gerçek amaçlarını gizlemede başarılı olduğu ve egemen sınıfların amaçlarını teşhir etmede süreci geciktirdiği açıktır.
Ne var ki bugün gerçek gün gibi ortaya çıkmıştır. Bu gerçek, başta ABD olmak üzere bazı emperyalist büyük ülkelerle bölgede ve dünyanın diğer bazı bölgelerinde gerici ve saldırgan politikalar uygulama konusunda genel bir anlaşmaya varıldığıdır. Bu gerici politika tek başına basit bir uşaklık ve bağımlılık politikasını uygulamaktan ibaret değildir. Emperyalist ve büyüklüğü belli bir aşamaya ulaşmış kapitalist ekonomiler arasında dünya politikasına katılma konusunda belli bir hiyerarşi vardır ve Türkiye egemen sınıfları buna uygun bir bağımlılık içerisinde bu hiyerarşi içinde potansiyel olarak gerici roller oynayabilecek durumdadırlar. Egemen sınıfların bu gerici politikayı hayata geçirirken en fazla bağımlı oldukları ve işbirliği yaptıkları güç, dünyanın tek süper gücü ABD emperyalizmidir.
Türkiye egemen sınıflarının yayılmacı ve emperyalist hayaller kurmalarının, “altı yüzyıl kendi çevrelerini yönetmiş bir imparatorluğun mirasçıları” olduklarını yeniden dile getirmeye başlamalarının tarihi çok fazla geriye gitmez. “Yurtta barış, dünyada barış” olarak ilkesel düzeyde ifade edilen cumhuriyet Türkiyesi’nin –bunun her zaman sıkıca uygulandığı söylenemese de- dış politika ilkelerinden kesin bir kopuştur bu. Ama bu kopuşun nedeni AKP’nin “gizli gündemi” olması, Erdoğan’ın kişisel ihtiraslara sahip olması, ya da uşaklığa çok fazla hevesli olunması değildir. Bu gerici politikanın temelinde Türkiye burjuvazisinin ulaştığı gelişme düzeyi, onun ihtirasları bulunmaktadır.
İşin ilginç yanı bu “yol haritası”, ya da dış politika yazarlarının sevdiği bir deyimle bu “stratejik vizyon”, çok parlatılmak istenmesine karşın Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na ait değildir. Bu politikanın temel ilkeleri eski Genelkurmay Başkanı Özkök tarafından çizilmiştir. Özkök görevi Büyükanıt’a devrederken burada kısaca aktaracağımız – hafızam beni yanıltmıyorsa geniş bir değerlendirme Özgürlük Dünyası Dergisi’nin ilgili sayısında bulunuyor- şu değerlendirmeleri yapmıştı: “Bütün bu gelişmelerin ışığında ve bütün zorluklara rağmen ülkemiz de artık geçmişteki Türkiye değildir. Ülkemiz günümüzde, büyük ve güçlü bir ülke olarak uluslararası camiada yer almaktadır... Türkiye öyle bir ülkedir ki, içinde yer aldığı ittifaklar ile çeşitli bölgesel ve hatta küresel oluşumlar için bir güç katlayıcıdır. Türkiye; Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Orta Asya’yı etkileyen jeopolitik ve jeostratejik konumuyla, çağdaş değerleriyle, demokratik yapısıyla, kültürel değerleriyle, insan potansiyeliyle ve ekonomik gücüyle dünya üzerindeki kilit ülkelerden birisi durumundadır... Diğer taraftan, ülkemizin etki ve ilgi alanlarının da artık geçmişteki gibi sadece yakın çevresiyle sınırlı olmadığını düşünüyorum. Bu durum, doğal olarak ülkemizin menfaatleriyle ilgili yaklaşımları da etkilemektedir. Unutmayalım ki ülkemizin menfaatleri, Afrika’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Uzak Doğu’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyaya dağılmaktadır. Bugün Afganistan’da iş yapan inşaat firmaları, Orta Asya Cumhuriyetlerindeki Türk yatırımcıları, Avrupa’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlarımızın faaliyetleri ve ülkemizin hızla gelişmekte olan ekonomisinin enerji ihtiyacını karşılayan belli başlı enerji havzaları ve ulaştırma yollarının güvenliği artık diğer gelişmiş ülkeler gibi bizim de dünya üzerindeki ulusal menfaatlerimizin ana değişkenlerini oluşturmaktadır. Bu sebeple, dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın ve yatırımcılarımızın güvenliğini tehdit edebilecek bir olay artık bizi de çok yakından ilgilendirmektedir. Nitekim, TSK’nin bugün gelinen noktada, Balkanlardaki, Kafkaslardaki, Afganistan’daki ve Afrika’daki çeşitli barışı destekleme harekatlarına hesaplı riskleri göze alarak birlik göndermesinin sebebi, dünya barışına katkıda bulunmanın yanında, milli menfaatlerimizi korumak ve desteklemektir...”
Söylenilenler çok açık değil mi? Davutoğlu’nun o çok meşhur “Startejik Derinliği” bunların üzerine ne ekledi ki? AKP Hükümeti uluslararası politikadaki “stratejik vizyonunu” bir genelkurmay başkanından, ekonomik vizyonunu da Kemal Derviş’ten alan bir hükümettir. Halkı uyuşturmak ve onu itaatkar köleler haline getirmek için dini ustaca kullanması, ama sadece dini değil, geleneksel değerleri, gerici önyargıları da başarıyla kullanması dikkat çekicidir. Ama hükümet açısından, Türkiye egemen sınıfları açısından başarılı görünen bu gerici politikalar Türkiye halkı için daha büyük sorunların kapıya dayanması demektir. Emperyalistlerle işbirliği içinde komşularına karşı saldırgan politikalar izleyen, uzak bölgelere asker gönderen bir Türkiye, işçi ve emekçi halk için daha fazla ezilme, sindirilme, kan ve gözyaşı demektir. Birkaç ay önce Afganistan’da gerçekleşen 12 asker ölümü, gelecekte olabilecekler için sadece küçük bir başlangıçtır. Açıkça görülüyor ki, işbirlikçi egemen sınıfların bu gerici, yayılmacı politikalarına karşı daha uyanık olunması gereken bir dönemi yaşıyoruz.
Evrensel'i Takip Et