İkili tarih ‘düzeltmesi’
Marx bir çalışmasında büyük tarihsel olayların ikinci kez tekrarlanmasına yönelik çabaları eleştirmiş, bunların ilkinde trajedi olarak yaşandığını, ikincisinde komedi olarak yaşanacağını açıkça vurgulamıştı. Ama burada tartışmak istediğimiz tarihsel olayların kendisi değil, bunların yorumlanması ve yazımı olacak. Tarihin yorumlanması ve yazımı sorunlarla dolu bir alandır. Tarihsel olaylar bir kez yaşanır ama kaç kez yazıldığını herhalde hiç kimse bilemez. Tarihçi, ya da ideolog olayları kendi bakış açısı ve inceleme yöntemine, güncel politik dalgaların yönüne göre istediği kalıba dökebilir. Kuşkusuz bu durum yaşanılan tarihsel olayların kendi dönemlerinde oluş biçimlerini, yol açtığı sonuçları, kazandıkları anlamı ve sonraki dönemlere etkisini hiç bir biçimde değiştirmez.
Örneğin, bugün büyük Fransız burjuvazinin özellikle rantiyeci kanatları, onların dümen suyundaki bazı tarihçiler 1789 Büyük Fransız Devrimini ve burada radikal burjuvazinin oynadığı ilerici rolü, jakoben tutumu eleştiriyor ve mahkum ediyor. Büyük burjuvazi açısından jakobenizm lanetlenecek bir şeydir. Çünkü jakobenizm eski egemen sınıfı gerektiğinde şiddetle devirme hakkının yolunu açmış, ezilen sınıfların, yeni yükselen sınıfların devrim yapma hakkını meşrulaştırmıştır. 1848 devrimlerinde, 1871 Paris Komünü’nde, 1917 Büyük Ekim Devrimi’nde, kısacası başarılı ve başarısız tüm ayaklanmalarda ezilen sınıfların, işçi sınıfının yaptığı sadece burjuvazinin devrimci olduğu dönemlerde açtığı yolda ilerlemek olmuştur. Elbette bayraklarında daha farklı ve yeni bir dünyanın kurulmasını isteyen sloganlar yer almıştır. Ama iş bu tarihin yazımına gelince ideolojik tutumlar oldukça etkili olmaktadır.
AKP Hükümetinin iktidara yerleşmesi ve durumunu sağlamlaştırması, hem büyük burjuvazinin bazı kanatlarıyla, hem generallerle ve hem de ABD ile ilişkilerini güçlendirmesinin ardından, ülkenin tarihinin yeniden yazılması, gerçekleşmiş tarihsel olay ve gelişmelerin bugünün egemen bakış açısından yeniden yorumlanması süreci başladı. “Muhafazakar sağ” diye genel bir tanım altında birleştirilebilecek bu anlayış, özetle ifade edilecek olursa, bir bütün olarak cumhuriyet tarihinin “ulusalcı” ve bunların yedeğine düşmüş “solcu” kesimler tarafından yapıldığını, tüm olumsuzluklardan ve karanlık işlerden bu kesimlerin sorumlu olduğunu, dincilerde içinde olmak üzere “sağ”ın hem masum, hem de kurban olduğunu büyük bir pişkinlikle ileri sürüyorlar. Gerçekleşmiş tarihsel olayları kendi iç bağıntılarından, tarihsel gelişme yönünden kopararak çarpıtıyorlar.
Sağ’ın ideolojik tarihine bakıldığında kökenlerinin Prens Sabahattin’den, Hürriyet ve İtilaf Partisine, oradan Bayar, Menderes çizgisine, buradan da Demirel, Özal ve Erdoğan çizgisine uzandığı görülür. Bu çizgide sömürgecilik ve emperyalizmle iş birliği, devlet yönetiminde halka karşı her türlü karanlık eylem, iktidarların halk hareketlerini kontrol etmek için düzenledikleri kanlı provokasyonlara alet olmak -Kanlı Pazar, Maraş, Sivas, Çorum sadece çarpıcı örneklerdir- vardır. Rüyaları, küçük Amerika olmakla, ecdatlarının şanlı günlerini diriltmek arasında salınır durur. Hangi rüyayı görecekleri, uyku öncesinde efendileri tarafından yemek olarak önlerine konan irili ufaklı kemik parçalarından ne kadarını mideye indirebilecekleri ile ilgilidir. Kısacası sağ, iktidardır, devlettir, büyük sermayedir. Sol ise muhalif, ezilen, baskı ve terörle sindirilmek istenen, sosyalizmi tutarlılıkla savunan kesimleri açısından da işçi sınıfı gibi sömürülen, ama egemen sınıflara karşı hep mücadele eden taraftır. Çaptan düşmüş darbecileri, onların peşine takılmış ulusalcı tayfayı hedef tahtasına yerleştirip, onların yaptıkları ve yapamadıkları eylemleri bahane ederek, sağın tarihini temizleme, kendine lekesiz bir tarih yazma çabaları boşuna bir çabadır. Başlığa çıkan ikili tarih yazımının ilk ve daha etkili bir yönü budur.
Bir diğer tarih yazımı “ulusalcı, laikçi” kesimlerden gelmektedir. Bu kesimler AKP Hükümetinin ve muhafazakar, dinci sağ çizginin ülkeyi “çağ dışı” bir yere doğru sürüklediğini, “Cumhuriyetin kazanımlarının, özellikle laikliğin tehlikede olduğunu” ileri sürerek, geçmişte halka karşı işlenen suçlara ortak olmuş tüm generalleri, darbecileri, kontrgerillacıları, provokatörleri “Laikliği ve cumhuriyeti koruma” adına aklamak istemektedirler. Devlet içerisinde kontrgerilla örgütlenmesi gibi, ayrıca Ergenekon diye bir örgütün varlığı yokluğu belki tartışmalıdır, ancak yukarıda özetlenen çizgiyi Ergenekonculuk olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır. İkinci tarih yazımı bu kesimlerden gelmektedir ve ilkine göre daha zayıf olmakla birlikte, ilerici çevreler ve solun bazı kesimleri açısından kafa karıştırıcı olabilmektedir. Neyse ki olayların gelişimi, süreç içerisinde yaşanılanlar, bu kesimlerle gerçekten yurtsever ve demokrat kesimler arasında bir ayrışmanın ortaya çıkmasına hizmet etmiştir. Bugün din ve vicdan özgürlüğü temelinde laikliğin savunulması, demokrasi için mücadele gerçek içeriğine kavuşmaktadır.
Öte yandan cumhuriyet tarihine bakıldığında solculuğun herhangi bir tarihsel dönemde etkili olduğu ileri sürülemez. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın Mustafa Kemal’in önderliğinde başarıya ulaşmış olduğu tarihsel bir gerçektir. Ancak ulusal direniş Kemal’den çok önce başlamış, tüm halk, bütün politik yelpazeleriyle -küçük bir işbirlikçi kesim hariç, ki onlar da sağ cenahtan çıkmıştır- bu mücadeleye katılmış, canını kanını vermiştir. Kemalistlerin tutarlı antiemperyalistler oldukları söylenemese de, işgale karşı bağımsızlığı savundukları, ancak komünistlere, solculara iyi düşmanlık ettikleri tarihsel bir gerçektir. Suphilerin katledilmesinden, TKP operasyonlarına, Nâzım’ın ve ilericilerin zindanlara tıkılmasından, bazılarının katledilmelerine kadar sola karşı kanlı politikalar uygulamışlardır. Mao bir keresinde “hani Çin’in Kemal’i” demişti. Ancak Türkiye’nin Kemal’i antikomünizmde, komünistlere karşı gerici tutumda Çin’in Çan Kay Şek’inden farklı politikalar izlemedi.
Sonra da bu gerici politikalar İnönü, Bayar, Menderes, Demirel, Özal ve Erdoğan çizgisi kendi içerisinde küçük faklılıklar olmakla birlikte genel olarak devam etmiştir. Ancak bütün bunlar olmasına rağmen tarihsel bir bakış açısından bakarak olayları yorumlarsak, Kemalizmin demokrat olmamasına karşın, hem uygulamaları sorunlu olsa da laiklik yönünde yaptığı bazı reformların, hem de tutarlı olmasa da emperyalizme karşı bağımsızlıkçı bir tutum almasının ilerici olduğunu, ulusal ekonominin temellerinin atılmasına katkıda bulunduğunu görmezlikten gelemeyiz. Ancak bütün bunlar solun tarihi değil, genel olarak despotizmin, ulusalcılığın, olduğu kadarıyla laikliğin ve cumhuriyetin tarihinin bir parçasıdır. Ancak ayrıca kendi tarihlerini Kemalizme dayayan, ulusal bir solculuk anlayışına sahip, Sultan Galiyev türü bir solculuğun -ki bunun en ileri temsilcisi Şair Atilla İlhan’dı- varlığı da biliniyor.
Son olarak şunları söylemek gerekiyor. Tarihi, ideolojiyi, toplumsal gelişmeleri ve politikayı çarpıtan bu ikili tarih yazımı solu farklı biçimlerde etkilemektedir. Solun liberalliğe açık kesimleri AKP ve onun çizgisinde ilerleyen kesimlerin savunduğu tarih anlayışından etkilenmekte, solun diğer bazı kesimleri ise ulusalcıların, laikçilerin tarih anlayışından, politik çizgilerinden etkilenmektedirler. Oysa solun, işçi ve emekçi halkın alın terinden ve mücadelelerinden, çizgileri ne olursa dürüstçe ve halka bağlılıkla canları ve kanları pahasına mücadele etmiş örgütlenmelerinin geçmişinden süzülüp gelen temiz ve onurlu bir tarihi bulunmaktadır. Bu tarihe yeni ve temiz sayfaların eklenmesi gereken bir dönemden geçiliyor. Bu dönemin pusulasının işçi ve emekçi halkın gerçek çıkarlarına kesin bir bağlılık olduğu ise tartışmasızdır. İki taraftan kendi güncel politikalarına göre tarih yazmaya çalışanların farklılıkları ise her geçen gün biraz daha ortadan kalkmaktadır.
GÜNÜNYAZILARI
![Melih Şabanoğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_fcd053ad9337319a7d69dfb1b70ad59b3647f396.jpg)
![Kansu Yıldırım](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_5231b28fecd4e81edaf7ad4677e9216a4e85d9db.jpg)
![Bülent Falakaoğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_308260d9c54f1b236b13279a5fc250ba978d54ae.jpg)
![Yücel Özdemir](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_b15b8db0be3c5c349399f04bf94b1934ae698316.jpg)
![Ahmet Yaşaroğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_703e30a97e74ac280b271a5e46066b21f67351c1.jpg)
![Adnan Gümüş](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_4c28ba0343b2ebb8bb11fab9fb206854a8009f78.jpg)
Evrensel'i Takip Et