Jet krizinin gölgesinde KESK operasyonu
Türkiye kamuoyunun dikkati Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesi etrafındaki sıcak gündeme kilitlenmişken araya bir başka önemli gündem daha giriverdi. 2009 yılının nisan ayından itibaren adeta otomatiğe bağlanmışçasına devam eden KCK operasyonları, Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesinde önemli bir yeri olan KESK’i bir kez daha hedef aldı. Bu KCK operasyonları kapsamında son 3 yıl içinde KESK’i hedef alan dördüncü operasyondu.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı doğrultusunda gerçekleştirilen bu son operasyon kapsamında KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in de aralarında bulunduğu çok sayıda sendikacı gözaltına alındı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Hakan Oruç imzalı kararda, KESK içinde faaliyet yürüten gruplardan biri olan Demokratik Emek Platformu (DEMEP) ve Demokratik Emekçi Kadınlar Birliğinin “PKK/KCK örgütünün oluşumları” olduğu iddia edildi.
Süreci yakından izleyenlerin de kolaylıkla görebileceği gibi, aslında bu kararın tekabül ettiği gerçeklik AKP’nin yedeğine girmeyi reddedip onunla mücadele eden Kürt’e sendikacılığın yasaklanmasından başka bir anlama gelmiyor.
Tamamen yasal bir alan içinde faaliyet yürüten Kürt milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler ve avukatlara ek olarak Kürt sendikacılar da, KESK’e yönelik KCK operasyonlarının en kapsamlısı olan bu operasyonla birlikte bu alanın dışına itilmiş oluyorlar.
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, bu operasyona tepki gösterdiği açıklamada, “Eğitim Sen’in özellikle hükümetin 4+4+4 düzenlemesine karşı veliler ve öğrencilerle birlikte yürüttüğü mücadelede öne çıkması ve bu dönemde ciddi bir üye artışı yakalaması, toplusözleşme sürecinde KESK’in tutumu ile kamu emekçileri mücadelesinin 23 Mayıs grevi ile yeni bir ivme kazanması, hükümeti fazlaca telaşlandırmıştır” dedi.
Bunlar kuşkusuz yerinde saptamalar. Ancak bu operasyonun tüm bunlara ek olarak, hükümetin Kürt politikasının dolaysız sonucu olduğunu da eklemek gerekiyor. PKK’nin Dağlıca saldırısı ile birlikte gerçekleşen çatışmada ortaya çıkan yeni ölümler üzerine, hükümete yakın köşe yazarları ve liberal aydınlar ‘Barış ortamının sabote edildiğini’ bile öne sürebilmişlerdi. Oysa Dağlıca çatışmasına gelinen süreçte KCK operasyonlarıyla 8 bine yakın Kürt tutuklanarak cezaevlerine konulmuştur. Yani eğer bir provokasyondan söz edilecekse, tüm bunlar provokasyonun daniskasıydı. Bugün de, dikkatler Suriye ile Türkiye arasındaki ‘düşen jet krizine’ yoğunlaşmışken aynı tutum devam ediyor. KESK’teki diğer siyasetlerden sendikacıların değil de, BDP siyasetine yakınlığı ile bilinen sendikacıların hedef alınmış olması Kürtler açısından ciddi bir provokasyon zemini değilse nedir?
Ülkenin bir başka ülke ile çatışma ortamının eşiğine geldiği dönemlerin, hükümetler açısından içerideki muhalefetin bastırılması için uygun bir zemin olarak görüldüğü biliniyor. Söz konusu olan KCK operasyonları olduğunda böyle bir iklimin, siyasal açıdan bir rutine bağlanmış olan bu operasyonların kapsamının daha da genişletilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmesi şaşırtıcı olmadı.
Hatırlanacağı gibi Başbakan Erdoğan kısa bir süre önce BDP’nin kendi içinde bazı isimleri tasfiye etme hazırlığı içinde olduğunu öne sürmüştü. Erdoğan bir taraftan BDP içine oynarken diğer taraftan da, KESK’e yönelik son operasyonda da görüldüğü gibi BDP’nin dahil olduğu Kürt hareketine karşı devletin bütün imkanları kullanılarak büyük bir kuşatma siyaseti yürütülüyor.
Dağlıca saldırısı üzerine, ‘Süreç sabote ediliyor’ diyenlerin, KESK’e yönelik KCK adı altındaki operasyon karşısında tepkisiz kalması aynı kuşatma siyasetinin dolaysız sonucunu oluşturuyor.
Yazıyı noktalarken soralım: 2009’dan itibaren dalga dalga devam eden bu operasyonlar bugün gelinen noktada bir Kürt’e ‘Ya itaat et, ya dağa çık’ demekten başka ne söylemiş oluyor?
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et