Sonuna dek barış diyeceğim
Hefaystos da, hiç silah cinsinden aygıtlar dövmemesine karşın, bir ana gibi sevdiği Tanrıça Tetis’i kıramadı. Hemen demirci işliğine gidip aşkla yaratılan dünyamızdaki çileli insanlarla ilgili desenler nakışlamaya başladı dövdüğü kalkanın üstüne... Hefaystos çok iyi biliyordu ki savaşlar, büyük yıkımların kaynağıydı dünyadaki o mahzun insanlar için. Binyıllar boyunca insanlığa örnek olacak bu yıkımlardan bir aile dramını nakışlamak istedi kalkanın üstüne. Tanrıça Afrodit’le ilgili olarak dövdüğü resmin yanına, Troyalı komutan Hektor’un ve karısı güzel Andromahe’nin o yürek yakan son buluşmalarını nakışlamaya başladı...
ANDROMAHE BÜTÜN AİLESİNİ YİTİRMİŞTİ BU SAVAŞTA
Bilindiği gibi Troya sarayına gelin olarak gelen Tebai kralının tek kızı Andromahe’yi, daha ilk günden herkes sevip saymaya başlamıştı. Andromahe de çok geçmeden, Troya kralı Priyamos’un oğlu kocası yiğit Hektor’a ve halkına bütün benliğiyle ısınıp bağlandı. Ne var ki tanrıların da olurunu alan Yunanlı Başkral Agamemnon; güzel Helena’nın namusunu temizleme bahanesiyle o iğrenç yağma ve işgal savaşlarını başlattığında, Troya halkı gibi Andromahe’nin de mutluluğu artık sonuna varmış gibiydi... Yağmacı Akha ordularının komutanı ünlü Ahilleus; Andromahe’nin babasının savunmasız krallığına da saldırdı. Orada yaşayan halka etmediğini bırakmadı. Andromahe’nin babası Kral Etiyon’u ve yedi erkek kardeşini de boğazlayıp öldürdü!..
Troya kuşatmasının dokuzuncu yılında Andromahe; bu kez kucağındaki Astyanaks adlı bebeğiyle, her zamanki gibi surlardaki kulelerden birine tırmandı. Surların dışında yıllardır her türlü saldırıya yiğitçe direnen, Troyalı yiğitlerin arasından kocası Başkomutan Hektor’u seçmeye çalıştı...Adı “kentin efendisi” anlamına gelen kucağındaki bebekleri Astyanaks’ın gözlerine ve surların dışındaki anlamsız savaşa daha fazla bakamadan, gene surlardan umutsuzca ayrıldı...
Aynı gün Hektor da, bir fırsatını bulup savaş alanından ayrıldı. Bütün amacı uzun süredir göremediği bebeği Astyanaks ve karısı Andromahe’yi görmekti.
HEKTOR EVİNDE KARISINI BULAMADI!
Gizlice kente dönen Troyalıların Komutanı Hektor, karısı Andromaha’yi evde bulamayınca, Troya surlarına doğru onu aramaya çıktı... Bir süre sonra kucağındaki bebekle evine dönen karısıyla karşılaştı. Hemen birbirlerine sarıldılar çılgınca. Kısa bir yarenlikten sonra da Hektor, bütün isteksizliğine karşın, sevgili karısı Andromahe’den ayrılıp surların dışındaki savaş alanına dönmek istedi. Andromahe kendini tutamayıp kocası Hektor’a bu kez daha da sıkı sarıldı. Dolu dolu gözleriyle onu engellemeye çalıştı:
“(...) Alıp götürdüğü zaman ölüm seni,
Yalnız acılar kalacak bana,
Ne babam var benim, artık ne ulu anam...
Sen bana bir babasın, Hektor,
Ulu anamsın benim, kardeşimsin,
Arkadaşısın sıcak döşeğimin.
Burada kalede kal, acı bana
Yetim koma yavrumuzu, karını dul koma!” diye yalvardı.
Karısının bu duygusal ama haklı sözleri karşısında Hektor ne diyeceğini şaşırdı. “Biliyorum ve de seni çok iyi anlıyorum karıcığım.” diye başladı konuşmaya. “Aslında ben de sevmiyorum savaşı; ölesiye iğreniyorum ondan!.. Ama şu anda gönlümüzden geçtiği gibi davranamam!.. Ben savaş alanından ayrılırsam, bütün Troya halkı, kentiyle birlikte yok olur. Ondan sonra ben nasıl rahat olabilirim? Kimselerin yüzüne bakamam, sevgili karıcığım!. Savaşmak zorundayım. Ama -bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da, bütün barış yollarını deneyeceğim... Yıllardır savaşıyoruz... Her iki taraftan nice masum yiğitler devrilip devrilip gitti... Son soluğuma dek hep barışı arayacağım; hep barış diyeceğim!..”
İNSANLAR DÜNYAYI EN GÜZELE DÖNÜŞTÜRMELİYDİ
Bu öyküyü yüreğinde bir daha yaşayan Emekçilerin Tanrısı Demirci Hefaystos, bu olayla ilgili bir resim dövdü hemen kalkanın üstüne. Ama olup bitenleri çocuksu gözleriyle izleyen bebek Astyanaks’ı da koydu resmin içine... Bebek, babasının elindeki kılıca, kalkana şaşkın şaşkın bakarken birden onlardan ürktü ve bir çığlık kopardı. Bu çığlığı da koydu desenin içine Hefaystos!
Hefaystos’un bütün isteği, köle olarak yaşayan dünyamızdaki o mahzun insanların birgün uyanıp beyin ve yürek güçleriyle dünyalarını dönüştürmeleriydi. O yüzden de onlara kılavuz olacak böyle desenler dövüyordu hep kalkanın üstüne; hem de kan ter içinde! Halkların kendi aralarında vuruşmak yerine bütünleşmelerini, dünyayı gönüllerince mutlu mekanlara dönüştürmelerini istiyordu bütün içtenliğiyle...
FOTOĞRAFTA; Hektor (ayakta silahlı), Paris ve güzel Helena.)
GÜNÜNYAZILARI
![Melih Şabanoğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_fcd053ad9337319a7d69dfb1b70ad59b3647f396.jpg)
![Ahmet Yaşaroğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_703e30a97e74ac280b271a5e46066b21f67351c1.jpg)
![Yücel Özdemir](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_b15b8db0be3c5c349399f04bf94b1934ae698316.jpg)
![Adnan Gümüş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_4c28ba0343b2ebb8bb11fab9fb206854a8009f78.jpg)
![Yusuf Karadaş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_132e40090d710a9c66e87888ce89dc45341cf1e9.jpg)
Evrensel'i Takip Et