10 Temmuz 2012

Petro-dolar egemenliğine karşı dik durmak

ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin Ortadoğu, Kafkasya ve Güneybatı Asya’yı kendi çıkarları ekseninde yeniden yapılandırma planları içinde, bölgedeki mezhepsel ve etnik farklılıkların kullanılması da özel bir yer tutuyor. Önce Suriye ve onunla zincirleme olarak İran’ın hedefe konulması sürecinde Şii-Sünni kamplaşmasına dayalı ‘nifak diplomasisi’nin bir manivela olarak kullanıldığı biliniyor. Geçtiğimiz nisan ayının başında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin ABD’de, ABD Başkanı Barack Obama ve
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşme ve ardından Ankara’da gerçekleştirdiği üst düzey temasları bu diplomasinin içinde bir yer tutuyor. Barzani 19-29 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdiği Ankara ziyareti sırasında PKK’nin silah bırakması yönünde açık mesajlar vermişti.
Ardından da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani 17-18 Mayıs 2012 tarihlerinde iki günlük bir resmi ziyaret için Türkiye’ye geldi. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşen Neçirvan Barzani’nin gerçekleştirdiği ziyaretin en önemli boyutu enerji olmuştu.
Bu görüşmelerde PKK de görüşüldü ancak enerjiye dair görüşler bu temasların ‘ekonomi politik’ temelinin sağlamlığının işaretiydi.
Irak Kürt Bölgesel yönetimi, ABD’nin bölgedeki çıkarlarının himayesinde Türkiye’nin etkin bir güç olarak öne sürüldüğü gerçeğinden hareketle kendi yeni konumunu kurarken, PKK politikasını da bu ilişkinin hassasiyetlerinin gerektirdiği bir düzlemde yeniden kuruyordu.
Dün, tüm bu gelişmeler ekseninde anlam bulan bir haber gündeme geldi. İddiaya göre, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Suriye’de rejim karşıtı hareketlerin başlamasından sonra aralarındaki görüş ayrılıkları artan Suriye Kürtlerini ortak bir tutum benimsemeye ikna etmek için çalışmalarına hız vermişti. Barzani, Suriye Kürtlerinin iki önemli örgütü olan Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (SKUM) Başkanı İsmail Heme ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanı Muhammed Müslim ile Erbil’de görüştü.
Sızan kulis bilgilerine göre Barzani basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmelerde taraflardan aralarındaki ihtilafları bir kenara bırakarak Esad rejiminin değiştirilmesi amacı etrafında birleşerek ortak hareket etmelerini istedi.
Görüşmelerde Barzani’nin PYD ve SKUM temsilcileriyle görüşmesinde, Suriye’nin kuzeybatısında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Afrin bölgesinde meydana gelen ve 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan olayın da gündeme geldiği öne sürüldü. Geçtiğimiz hafta meydana gelen olayda, Esad yönetiminin bölgenin kontrolünü kendisine bıraktığı PYD grubu ile bu grupla mücadele halinde olan diğer gruplar arasında silahlı çatışma yaşanmıştı. Ölenlerden birinin Suriye askeri, birinin de PYD mensubu olduğu iddia edilmişti. Olaydan sonra PYD’nin silahlı güçleri Afrin’de muhalif gruplardan bazı kimseleri alıkoymuştu. Barzani, görüşmede Afrin’deki olayın ardından yaşanan gerginliğin de sonlandırılmasını, PYD yetkililerinden ellerindeki muhalifleri serbest bırakmasını istedi.
Bu arada, gazetemizin yazarlarından Yusuf Karataş’ın üç gün önce ‘Kahire toplantısı ve Kürtler’ başlıklı yazısında da dikkat çektiği gibi, geçen hafta Suriye muhalefeti Kahire’de toplanmıştı. Kahire’deki toplantıda Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan destekli Suriye Ulusal Konseyi, Kürtlerin anayasada kabul edilmesi, ulus olarak tanınması ve kültürel haklarının verilmesi taleplerini reddederken, Demokratik Birlik Partisinin (PYD) başını çektiği Kürtler de taleplerinin kabul edilmemesi üzerine konferansı terk etmişlerdi.
Barzani’nin Suriye Kürtlerini Esad karşıtı bir platformda birleştirmek ve harekete geçirmek amacıyla devreye girmiş olması da bu bağlam içinde anlaşılmalı. Barzani’nin bu tür adımları yukarıdaki diplomasi trafiğinden de anlaşılacağı gibi, ABD ve Türkiye ekseninin de politikasıdır.
PYD’nin başını çektiği Kürtler ise, Suriye’ye dışarıdan müdahalenin aracısı olmayı reddederek onurlu bir tavır sergilemişlerdir. Bu tavır dünyanın her yerindeki emperyalist planlar karşısında politik güçlerin tutması gereken ilkeli tavrı da gösteren bir tutumdur. Halklar kendi özgür geleceklerini ancak emperyalist politikalara, petro-dolar egemenliğine karşı dik durarak kazanabilirler.O politikalara uşaklık edenleri ise tarih ve dünya halkları asla affetmeyecektir.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et