Kürt yazı
Coğrafya harita çizmez. Haritaları çizenler insanlardır. Yani devletlere bölünmüş, kendi çıkarları peşinde koşan, bu çıkarların ise ekonomi tarafından belirlendiği; uluslara, sınıflara bölünmüş insanlar. Daha önce haritaları sömürgecilik çiziyordu. Daha sonra emperyalizm çizmeye başladı. Buna karşın ulusal bağımsızlık ve özgürlük peşinde koşan uluslar ve halklar kendilerine dayatılmak istenen koşullara karşı sürekli bir mücadele içerisinde oldular. Güçleri neyi yetiyorsa onu koparıp aldılar. Ortadoğu haritası İngiliz sömürgecileri tarafından çizilmişti. Bu harita çizilirken onu belirleyen temel ilke; haritanın aynı etnik kökene sahip toplulukların bölünmesi, mezhepsel çatışmalara uygun zemin yaratması, ülkeler arasında potansiyel çatışma noktalarını canlı tutması, hepsinin üzerinde doğal ve ekonomik zenginlikleri rahatça yağmalayacak bağımlılık ilişkilerinin kurulması oldu.
Bu harita yapay bir harita idi. Yapaylığı çıkan bölgesel ve uluslararası krizlerde açık seçik görüldü. Ortadoğu’nun en kalabalık halklarından birisi Kürtlerdi. Ama onlar ve toprakları dört ülkeye paylaştırılmıştı. Kürtlerin, bu coğrafyada büyük altüst oluşlar olmadan kendi aralarında yeniden bir araya gelmeleri neredeyse olanaksızdı. Ama önce Irak’ta, sonra da Suriye’de patlayan politik krizler Kürtler için farklı bir gelişmenin yolunu açtı. Önce Güney Kürdistan özerk bir yapıya kavuştu. Bugünkü konumu fiili bir devlet durumundadır. Suriye’de Esad güçlerinin bölgeden çekilmek zorunda kalması ile Batı Kürdistan’ın kontrolü de Suriyeli Kürtlerin eline geçmeye başladı. Türkiye ve İran’daki Kürtlerin demokrasi içerisinde yeni yaşam kurma mücadeleleri ise sürüyor. Bölgenin gerici devletleri ve onların yöneticileri Kürt sorununu birbirlerine karşı kullanma, bir diğerinin üzerine yıkma, hep birlikte tepelerine çullanma dahil pek çok birbirinden gerici politikalar uyguladılar. Şimdi Kürt sorunu denilen sorun, hepsinin tepesine çöküyor.
Açıkçası Kürtlerin yazları, baharları hep kış olup gitmişti. Bu yaz ise herhalde Kürtlerin yazı olacak. Belki de kazanılmış bir özerk bölge daha olacak. Artık emperyalizm ve bölge gericilikleri tarafından onlara dayatılan gerici statükonun parçalanmaya başladığını görüyoruz. Bu elbette onların en azından sorunsuz bir biçimde birleşme potansiyeli taşıyan parçalarının birleşebileceği, bölgedeki Kürt sorununun çözülebileceği anlamına gelmiyor. Hem emperyalist güçler, hem de bölge gericilikleri tarihin doğal akışını durdurmaya, geri çevirmeye çalışıyorlar ve çalışacaklar. Daha köprülerin altından çok sular akacak. Ama Kürtlere temel bir hakkın, yani bölge Kürtlerinin birbirleri arasında özgürce ilişki kurma, kendi geleceklerini kendilerinin özgürce karar vermesine olanak tanıma hakkının tanınması gerekiyor. Bu durumda Kürtler belki bir araya gelmeye, belki bölgesel özerklikler halinde yaşamayı, belki de bazı devletler kurmayı ve özerk bölgeler halinde yaşamayı, belki de önceden kestirilmesi olanaklı olmayan biçimler halinde yaşamayı tercih edecekler. Hangi biçimi seçerlerse seçsinler hepsinin ortak noktası demokrasi ve özgürlüğün sağlanması olacaktır. Önemli olan onlara bu özgürlüğün tanınması, verecekleri kararlara saygı gösterilmesidir.
Başta AKP Hükümeti olmak üzere, tüm gericiler ve şovenistler bu gelişmelerden büyük bir korkuya kapıldılar. En gericisinden, ilerici, demokrat, solcu bilinenine kadar pek çok köşe yazarının kaleminden kan damlıyor. Eğer Kürtler, diğer pek çok Suriyeli muhalifin yapmak zorunda kaldığı gibi Türkiye’ye sığınıp, mülteci kamplarına yerleştirilselerdi bu zevat çok memnun olacaktı. Bu güruhun şimdi istediği ise Suriye Kürtlerine bir müdahalede bulunulmasıdır. Solcu, ilerici bir mevzide durduklarını sanan bazı köşe yazarlarının uğradıkları hayal kırıklığına şaşırmamak ise gerçekten olanaklı değil. Kardeşler siz ne istiyordunuz? Hükümetin komşularla “sıfır sorun, başarılı dış politika” demagojilerinin gerçekten başarılı olmasını mı? Bu “başarının” bölge halkları için ne anlama geldiğini, geleceğini görmeyecek kadar kör müsünüz? Libya politikası, kendi içerisinde dalgalanmalar olsa da “başarılı dış politikaya” bir örnektir. Peki ama Libya’da ortaya çıkan tablo nedir, neyi resmetmektedir?
Ortadoğu yeniden tarihsel bir dönemden geçmektedir. Bu bölgenin kadim halkları barış ve özgürlük içinde yaşamayı, aralarında dostça ve kardeşçe ilişkiler kurmayı özlemişlerdir. Bu halklara dayatılan gerici politikalar ise kan, göz yaşı, katliam, zorbalık, sömürüden başka bir şey getirmemiştir ve getirmeyecektir. Ortadoğu tarihi yeniden yazılırken başta Kürtler olmak üzere, bölge halklarının özgürlüklerine, dinlerine, mezheplerine, kısacası doğal ve insani sayılan tüm haklarına saygı gösterilmelidir. Eğer BM, BM Güvenlik Konseyi, bölge hakkında bir karar alacaksa, alacağı kararların temelinde bunlar olmalıdır. Aksi bir durum sancılı ve acılı gelişmelerin yolunu açıyor. Ama sonunda son sözü hep halklar söylüyor. Artık halkların, ezilen ulusların haklarına saygı gösterme zamanıdır. Yok eğer bunu yapmazsanız, onlar bu hakları zaten koparıp alacaklardır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et