Bakan ne diyor?
“Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara’da yazılan yazıların bir farkı yoktur... Terör örgütünün iş bölümü yok. Bu ülkede alan, sorumluluk alanı ayrımı doğru değildir... ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır’ anlayışını yerleştirmeye çalışıyoruz” Duyulduğunda her aklı başında sağ duyulu vatandaşın kanını donduracak bu sözler İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e aittir. Ülke işgal altındayken, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal tarafından, bir ulusal seferberlik ve savunma çağrısı olarak söylenen bu sözlerin Bakanın ağzından dökülmesi, onun yeni bir “incisi” mi ihtimalini akıllara getiriyor.
Eğer ülkede bu sözlerin ifade ettiği gerici politikalar uygulanıyor olmasaydı, Bakan saçmalamış denilip geçilebilirdi. Oysa gelişmelerin her gün yeniden yeniden kanıtladığı gibi, AKP Hükümeti ve onun yönettiği devletin “Kürt Sorunu” karşısındaki tutumunu bu sözler eksiksiz yansıtmaktadır. Kürtlere karşı şiddet ve bastırma politikaları tırmanmıştır. KCK operasyonları, binlerce Kürt politikacıyı, gazeteciyi, aydını hedef almıştır. Şemdinli’de günlerdir yaşananları açıklayabilecek her hangi bir makam bulunmamaktadır. Köyler boşaltılmış, bölgede seferberlik havası egemen olmuştur. Bakanın bu son çağrısına yanıt verecek olan savcılar da yeniden harekete geçecek, ülkenin bütün “sathında” bu seferberliğe katılacaklardır.
Bu gerici seferberliği bütün ülke sathına yayma çağrısı yapan Bakana ve onun üyesi olduğu Hükümete sormak gerekir: Ülke kimler tarafından işgal edilmiştir ve bu seferberlik çağrısının anlamı nedir? Başbakan her fırsatta “Kürt kardeşlerimiz”den söz etmektedir. “Benim Kürt kardeşlerim” sözü, Kürt Sorunu üzerine bir şeyler söyleyeceği zaman, neredeyse her sözün başında bu nakarat tekrar edilmektedir. Ama bu Hükümetin politikalarına yön veren ilke, İçişleri Bakanı, yeni “zehir hafiye” Şahin tarafından rastgele söylenmiş olmayan bu sözlerde gerçek içeriğiyle dile getirilmiştir. Bakanın bu gerici çağrısına elbette sadece devlet kurumları yanıt vermeyecektir. Biz “duyarlı vatandaşların” bu tür çağrılar sonrasında ve hatta çağrıya gerek kalmadan harekete geçtiklerini, şurada, burada Kürtlere karşı bir linç girişiminde bulunduklarını yaşadık ve gördük.
Şimdi sadece Bakana değil, Başbakana da sormak gerekir: Kürt gerillalarını mahkum etmek için “Ramazan ayında bile Müslüman kanı dökmekten çekinmiyorlar” demektesiniz. Peki o zaman bu “mübarek ramazan ayında” Bakan Şahin’in yaptığı ve Kürtlerle Türklerin bir arada yaşadığı her yeri cehenneme çevirecek olan bu çağrı da -neyse ki bu ülkenin vatandaşları bakandan ve hükümetten daha fazla sağ duyuya sahiptir- neyin nesidir acaba? Kürtler bu ülkenin vatandaşlarıdır. Sadece yoğunlukta oldukları Kürdistan bölgesinde değil, farklı yoğunlukta olmakla birlikte hemen hemen ülkenin her tarafına dağılmış olarak yaşamaktadırlar. Ne yapacaksınız? Ülke “sathını” bu “işgalden kurtarmak” için yeni bir tehcir hareketine mi girişeceksiniz?
Size aklınızı başınıza toplayın demek fazlaca iyi niyetli bir ifade olur. Çünkü ne yaptığınızı çok iyi biliyor ve gerici politikaları bilerek, isteyerek ve planlayarak uyguluyorsunuz. Ama bu ülkenin halkı, yani bu halkın büyük çoğunluğunu oluşturan Türkler ve Kürtler barış içerisinde kardeşçe yaşamayı istemektedirler. Ancak her kardeşlikte olduğu gibi, bu kardeşliğin de bir hukuku olmalıdır. Bu hukukun çerçevesi demokrasi ve eşitlik tarafından çizilmektedir. Bu nedenle hiç bir gerici çağrı, hiç bir linç seferberliği bu gerçeğin üstünü örtemez. Çözüm linçte ve gerici seferberlikte, silahla bastırma seferlerinde değil, Kürtlerin en doğal haklarını teslim etmek ve onların isteklerini karşılamaktan geçiyor. Bu ülke Şahin kafasıyla sorunu çözmeye çalışan çok hükümetler ve bakanlar gördü. Şimdi bunların hepsi tarihin çöplüğünde duruyor. Onların ömürleri bu sorunun çözümünü görmeye yetmedi. Bu nedenle bu çöplüğü sürekli olarak karıştırarak, deşeleyerek varılabilecek en küçük bile bir olumlu sonuç bulunmamaktadır. Bu durumda etrafa yayılacak olan sadece kirlilik ve pis kokulardır. Ama kimsenin hiç bir kuşkusu olmasın: Bu gerici güruh hangi uğursuz çabanın içerisinde olursa olsun, Türklerin ve Kürtlerin ortak gücü eninde sonunda yeni bir kardeşlik hukukunu egemen kılacaktır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
İletişim Başkanlığı deprem raporu: Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı
![Çayırhan işçilerinin özelleştirmeye karşı yürüyüşü devam ediyor:](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284233.jpg)
Özelleştirme karşıtı yürüyüş sürüyor: Eylemler üretimi de etkilemeli
![Diyarbakırlı işçiler sürece ilişkin temkinli, iktidardan umutsuz](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/280807.jpg)
Evrensel'i Takip Et