19 Ağustos 2012

Senaryosu vahşi bir film!

Geçen hafta bir dava görüldü.
Dizi setinde hayatını kaybeden “Selin Erdem’in ölümüne sebebiyet” davası…  
Selin Erdem sanat asistanıydı. ‘Arka Sıradakiler’ isimli dizinin setinde çalışıyordu. Çalıştığı sette yemek dağıtımı yapan aracın çarpması sonucu hayata veda etmişti.
Hem de daha 27 yaşında…
Ölümüne ilişkin dava açılmıştı.
Davada sadece bir kişi yargılanıyordu: Çarparak ölümüne neden olduğu ileri sürülen 60 yaşındaki şoför İdris Fırat…
Bir tek İdris Fırat mıydı sanat asistanın ölümünün sorumlusu?
Davanın görüldüğü İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan bir grup bu soruya ‘hayır’ cevabını veriyor.
Kimlerden oluşuyor bu grup?
Selin Erdem’in ailesi, arkadaşları ve meslektaşlarından...
Onlar, “Senaryo değil, gerçek cinayet” yazılı bir pankart açarak basın açıklaması yaptılar.
Onlarca diziyi peş peşe yayınlayanlar görmezden geldiler bu kısa açıklamayı.
Olsun!..
O açıklamada özetle şunlar haykırıldı:
Selin Erdem’in ölümünün bir iş kazası olmadığı…
Yapımcı firmanın büyük sorumluluğunun bulunduğu…
Ağır ve kuralsız çalışma koşullarının ve göz yuman devlet yetkililerinin suçun ortağı olduğu…
Peki, haklı mıydılar?

KAPİTALİZM ‘MOTOR’ DEMİŞSE…

Herkesin malumu! Dizi film furyası patladı gidiyor.
Sektör, son yılların en hızlı büyüyen sektörleri arasında yer alıyor.
Sektörün 1 milyar doların epey üzerinde bir hacmi var.
Yaklaşık 150 bin de çalışanı... Sanatçılar, ışıkçılar, kameramanlar, sahne teknisyenleri, set dekoratörleri…
Çok ağır çalışıyorlar.
Hadi sanatçılar belki rolü yoksa bazı günler dinleniyorlar. Ya diğerleri?
Onlar neredeyse günde 18 saat çalışıyor.
Maalesef çalışılan fazla saatler için de ek ücret ödenmiyor.
Ve üstelik sigortaları da yok!
Bunu SGK müfettişlerinin girişimleriyle öğrenmiştik.
SGK müfettişleri jeneriklerden isim listeleri çıkarıp, dizi yapımcılarından defter-kayıt-belge istemişti.
Dizi yapımcıları ise SGK müfettişlerinin taleplerini getirmek yerine soluğu Ankara’da almışlardı. Bakana, “Sektör zaten hiç sigorta yapmıyor” itirafında bulunup, “Bizi cezalandırmayın, bizi de kurtarın” diyebilmişlerdi.
Araya girip şu soruları sormak çok mu safça olur: Sigortasız işçi çalıştırmak suç değil mi? Suç işlemiş birini bakan istediği gibi affedebilir mi? Söz konusu olan sermayenin çıkarlarıysa hukuk kağıt üzerinde yazılı gereksiz bir ayrıntı mıdır? Hukuk sadece işçiye mi var?
Araya noktayı koyup devam edelim.
Bakana ‘yalvarılma’sının ardından ne oldu?
İstanbul’daki müfettişlere SGK Teftiş Kurulu Başkanı’nı gönderildi. “Hem sigortalı yapıyormuş gibi yapın hem de dizi yapımcılarına ceza yazmayın” denildi.
Eee nasıl olacaktı ki bu iş?
Yani SGK müfettişleri hem dizilerde çalışan sanatçı ve teknik personeli sigortalı yapacak hem de dizilerin yapımcılarına ceza yazmayacak.
Bunun yasal olarak uygulanma ihtimali yoktu ki!
Burası Türkiye… Olur, kardeşim olur!
Oldu nitekim.
Nasıl olduğunu Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel deşifre etti: Baktılar müfettişler Teftiş Kurulu Başkanı’nın istediği gibi rapor düzenlemiyor. Hemen Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfasında ‘Sanatçıların Sigortalılığı’ ile ilgili genel yazı yayımladı. Özetle dedikleri şu: “Sanatçı primini ödesin, yapımcıdan tek kuruş çıkmasın. Böylece, yapımcılar prim ödemeden sanatçı çalıştırabilecek. Bunun için ‘Ayda 10 günden az çalışıyorlar’ diyecekler. Böylece çalışan primini kendisi ödeyecek.”
Yapımcılar da bu kıyağın karşılığında SGK’ya ‘Kamu Spotu’ niteliğinde bedava kısa filmler çekecek.
Her şey kitabına uyduruldu. Kapitalizm motor demişse o film çekilir vesselam.

IŞIKLI SETLER DIŞINDA KALAMAZ

O ışıklı setlerin, emekçilerin karanlık diyarı olması kaçınılmaz aslında.
Ekonominin çarkları ucuz emekle dönmeye başlamışsa…
Ekonomi istihdamı hizmetler sektöründe, ‘düşük eğitimli’ ve ‘düşük vasıflı’ insanlara, asgari ücret ya da altında bir rakama sağlıyorsa…
Üretilen her malı, her servisi diğer ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar ucuza üreten Çin ve Hindistan model ülke olmuşsa…
Çin ve Hindistan gibi ucuz emek üzerinden ilerlemek için genç ve dinamik işgücü palanı 2030 yılına dayanmışsa…
Eğitim sisteminin üç eşit (4+4+4) parçaya bölünmesinin bir ayağı bu çarkın işlemesine dayandırılmışsa…
İnsanlar köle gibi pazarlansın ve satın alanın hiçbir sorumluluğu olmasın diye Özel İstihdam Büroları açılıyorsa…
İşçilerin işine son verilirken patronlar kıdem tazminatı gibi bir engele takılmasın diye düzenlemeler yapılıyorsa…
Yeni esnek çalışma biçimleri gündemdeyse…
Ne doktor, ne mühendis ne de ışıklı setler bu sürecin dışında kalamaz!
En nihayetin de onlar da, senaryosu vahşi bir filmin figüranlarıdır bütün emekçiler gibi…


‘İŞLER GÜÇLER’ DİZİSİNDE GERÇEKÇİ GÖNDERME!

Milyar dolarlık bir sektörün; dizi film sektörünün emekçilerinin hali ortada… Memleketin emekçilerinin durumu neyse set emekçilerinki de o…
Bunların yanında bölüm başına binlerce lira alanlar var, başrol oyuncuları gibi…
Beren Saat 50 bin lira alıyor örneğin.
Ünü giderek artan Kıvanç Tatlıtuğ 50 bin!
Muhteşem Süleyman Halit Ergenç ise 45 bin lira.
‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinin Ali Kaptan’ı Erkan Petekkaya yeni yayın döneminde, yeni dizisinde bölüm başına 60 bin lira alacak.
Sosyal haklar konusunda diğer set emekçilerinden farkları yok!
Fark sadece aldıkları ücretlerde...
Bu uçurum da son derece uygun ucuz emek üzerinden üretim modeline.
Sektörün haline ‘İşler Güçler’ dizisinde gönderme yapılmış.
Dizi yaz dönemi dizilerinden…
Beğenilen bir komedi!
Yapımcı sete yemek göndermek bile istemiyor.
Sette en az maliyetli yemek yedirme düşüncesine uygun öneri getiren asistanına yanıtı şu oyuyor: Çok realist çok kapitalist.
Evet! Sektörün halini ne de güzel özetlemiş.
Kahkahalar arasında kaynamasın efendim.


BAYRAM TABLOSU

Türkiye İstatistik Kurumu geçen hafta bir istatistik yayınladı. Ülke halkının 2011 yılı harcama durumunu ortaya koydu.
Eğitim ve sağlığa ayrılan pay dipte.
En düşük gelir grubundakiler gelirlerinin üçte birini gıda harcamasına ayırıyor. Gerisini kira ve ulaşıma veriyor.
Gıda harcamaları bir önceki yıla göre düşmüş.
Demek ki yoksulların durumu biraz daha zora girmiş.
Söz konusu zorluk çarşı pazarda görüldü. Çünkü bu yıl çarşı pazar diğer yıllara göre daha az hareketli.
Merkez Bankası da bireysel kredi borçlarının durumunu açıkladı.
Bireysel kredi borcunu 2011’de ödemeyenlerin sayısı 226 bin…
Bu yılın ilk 6 ayında 236 bin
2011 yılının 12 ayında yani tamamında 311 bin kişi kredi kartı borcunu ödememiş.
Bu yılın sadece ilk 6 ayında kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin geçen yılının tümünü geçmiş. 343 bine yükselmiş.
Memleketin durumu budur!
İyi bayramlar.
Bu tablo içinde ne kadar iyi olabilirse artık!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et