30 Ağustos 2012

İnsanlığın en büyük özlemi olan barış için ‘Barış Günü’nde savaş bir kez daha lanetlenecek.
1 Eylülde dünyanın pek çok ülkesinde, farklı uluslardan ve inançlardan milyonlarca insan, bu en büyük dileğin gerçekleşmesi için dualar edecek, toplantılar düzenleyecek, gösteri ve yürüyüşlere katılacak. Ama açıkça söylemek gerekiyor ki; milyonlarca insanın barış talebine, emperyalist devletler, silah tekelleri ve gerici çevreler geçmişte olduğu gibi bugün de savaşla yanıt vermeyi tercih ediyor. Çünkü; elimizdeki veriler gidişatın barış değil savaş yönünde ilerlediğini gösteriyor.
“Soğuk Savaş”ın bitmesinden ardından dünyanın artık savaşların yapılmadığı bir gezegene dönüşeceğini propaganda eden, buna safça inanan bütün kesimler gelinen aşamada fena halde yanılmış bulunuyorlar.
“Soğuk savaş”ın bitmesinden bu yana dünya adeta “kan çanağı”na dönüştü.
Heidelberg Çatışmaları Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre 2011, İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği 1945’ten bu yana en çok savaşın yaşandığı yıl olarak tarihe geçti.
Enstitünün raporuna göre, 2011’e kadar en fazla savaşın olduğu 1993’te 16 savaş vardı. Emperyalist devletlerin arı kovanına çomak sokarcasına karıştırdığı Balkanlar’da halkların birbirine boğazlatıldığı o yıldan geçen yıla savaş sayısı 20’ye çıktı. Keza 2011’de dünya genelinde cereyan eden 40 savaş ve çatışma durumundan 38’inin “Yüksek derecede çatışma” olarak saptandı.
Savaşlar ve çatışmaların kol gezdiği coğrafyaların başında Ortadoğu, Afrika ve Asya geliyor.
Konumuzla ilgili bir diğer önemli veri de bu savaşların yapıldığı silahlarla ilgili.
Stockholm Barış Enstitüsünün (SIPRI) daha önce açıkladığı rakamlara göre, dünya genelinde silah satışı geçtiğimiz beş yıl içerisinde 2002-2006 dönemine göre yüzde 24 artış göstermişti.
İki gün önce ise New York Times gazetesi, süren ve planlanan yeni savaşlardan en çok ABD’nin kâr ettiğini somut rakamlarıyla yazdı.
Gazetenin ABD Kongresi raporuna dayandırarak verdiği habere göre, ABD 2011’de silah satışını bir önceki yıla göre üçe katladı. Buna göre, 2011’de dünya genelinde 85.3 milyar dolar değerinde silah alımı gerçekleşti. ABD’nin bundaki payı tam 66.3 milyar dolar oldu.
Başka bir değişle ABD, 2010 yılında 21.4 milyar dolar olan silah satışını 2011 yılında üçe katlayarak 66.3 milyar dolara çıkardı. ABD’nin en büyük müşterileri ise, Körfez ülkeleri. Suudi Arabistan, ABD ile 33.4 milyar dolar değerinde silah anlaşması yaparken, onu 4.5 milyar dolarla Birleşik Arap Emirlikleri, 1.4 milyar dolar ile Umman izledi.
Körfez ülkelerini Hindistan ve Tayvan takip etti.
Silah satışında ABD’yi Rusya ve Almanya izliyor. Ancak ikisinin sattığı silah ABD’nin yanında çok az kalıyor.
Görülebileceği gibi 2011, savaş ve silah satışı konusunda bir “kırılma yılı” olma özelliği taşıyor. Bu yıl aynı zamanda dünyanın “savaş koordinatları”nın belirlendiği bir yıl olarak tarihe geçmeye aday görünüyor.
Çünkü; 2011’de Arap coğrafyasında olup bitenler aynı zamanda daha önce hazırlanan ve çekmecede bekletilen planlarının hayata geçirilmesini hızlandırmıştır.
Açıktır ki, savaş koordinatlarının önceki döneme göre daha fazla netleşmesi dünyanın emperyalist devletler tarafından büyük savaşlara doğru hızla götürülmesinden başka bir şey değildir.
Bu nedenle halen sürmekte olan savaşlar ve gerilimlerin şiddetlenmesi, daha büyük bölgesel savaşların çıkması tesadüf olmayacaktır.
Zira, dünya halen sürmekte olanların yanı sıra yeni savaşların eşiğinde bulunuyor. Bunların başında Suriye’nin işgal edilmesi etrafında yaşanan kamplaşma ve gerilimin tetikleyeceği daha büyük savaş ve çatışma geliyor.
Lakin; bugün Suriye’de olduğu ileri sürülen iç savaş asıl olarak emperyalist devletlerin uzantıları arasındaki bir savaştan başka bir şey değildir.
Bunun yanı sıra, savaş koordinatlarında ciddi bir şekilde İran-İsrail/ABD gerilimi, Rusya-Batı gerilimi, Japon-Çin gerilimi yer alıyor. Ve bu gerilimlerin çatışmaya dönüşmesi bölgesel büyük savaşlar döneminin başlaması demektir.
Bunların dışında elbette işgal edilen Afganistan, Irak ve Libya’da kan akmaya devam ediyor. Muhtemelen bu ülkelerde de çatışmalar ve gerilimler önümüzdeki dönemde sertleşerek devam edecek. Özetle; 1 Eylül öncesinde dünya genelinde olup bitenleri alt alta sıraladığımızda emperyalist devletlerin ve gericiliğin dünyaya egemenlik, enerji ve hammadde kaynaklarını elinde bulundurmak için daha fazla savaş ve çatışmaya girecekleri ve bunun üzerinden çıkarlarını koruma ve geliştirme politikası izleyecekleri bir kez daha anlaşılıyor. Keza zengin kapitalist ülkelerde de sermayenin emekçi sınıflara yönelik sürdürdüğü savaş da derinleşerek devam ediyor ve milyonlarca emekçi işsizliğin ve yoksulluğun girdabına atılmış bulunuyor.
Bütün bunlar şu gerçeği bir kez daha yalın bir şekilde ortaya koymuştur: Emperyalist ve kapitalistlerin olduğu bir dünyada savaşlar da olacak. Bu nedenle insanlığın en büyük özlemi olan barışın sağlanması ancak, işgallere, haksız savaşlara, sömürüye karşı güçlü bir barış mücadelesiyle mümkündür.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et