Hayretlerim şaşıyor…
Fakülteden sınıf arkadaşım Coşkun Saygı’nın deyişiyle hayretlerim şaşıp duruyor olup bitene. Ben alıştım da hayretlerim alışamadı bir türlü. Ona da hak vermiyor değilim aslında. “Hakkari gitmiş” diyenlere ağız dolusu söz sıralayanlar, ülkenin yollarında gündüz gözüyle dağa kaldırılan milletin vekili olunca milli iradeye saldırı olarak değerlendirdiler ve çıktılar işin içinden. Ülkede adam kaçırılmasının utancı yaşanmıyor da çok doğal bir şeymiş gibi ulusal bilince dokunduruluyor. Aslında kaçıranlardan çok kaçırtanlar değil midir ulusal bilince, milli iradeye ve şuna buna saldıranlar.
Ülkenin doğusu, güneydoğusu kaynıyor, güney ısındırılıyor, batının ateşi yakılıyorken böylesine vurdumduymaz ve duydum vurmaz olabilmek yardım ve yataklık anlamına gelmez mi diye düşünmekten alamıyor insan kendini. Ama ah şu milli irade... Köylüsü, kentlisi, öğretmeni, polisi kaçırılınca, kaçıranın iradesi oluyor da milletvekili olunca irade millileştiriliyor nedense… Milli iradeyle seçilenlerin bir kısmı da içerden çıkartılamazken üstelik.
Gel de anma şimdi düşük faizli kredi kullanan Almanya’nın eski cumhurbaşkanını. Hani bırakmıştı ya görevini. Azıcık konuşulunca. Biz de azın ötesinde konuşulsa da bir yararı olmaz, o görev kolay kolay bırakılmaz. Gerçi onunki çok kişiseldi, devlet yönetimiyle ilgisi yoktu. Bizdeki ise hem devlet yönetimiyle ilgili; hem kişisel; ama o kişinin kim olduğu belli değil. Kimse üzerine alınmıyor milletin ya da vekilinin kaçırılmasının, öldürülmesinin, kadın ölümlerinin, trafik cinayetlerinin sorumluluğunu.
Oysa herkes bunları birisinin üstlenmesi gerektiğini biliyor da, o birisinin kendisi olmadığına inanıyor ve inandırmaya çalışıyor. Böylece top dönüp duruyor devlet yönetiminin orta alanında ve siyasetin dış sahasında. Tıpkı yeşil alanda top dolandırılması gibi.
Erzurum’da oynanan kupa karşılaşmasındaki izleyici olmaktan uzak yandaş görünümündeki insanların yaptıklarına şu benim hayretlerim şaşırmasın da ne yapsın. Sporda şiddeti önleme yasasına, yasanın uygulayıcılarına karşın hem de… O nasıl bir gol sevincidir ki, takımına zarar vereceği bilinmesine karşın, yanıcı ve yakıcı maddelerle kutlanmaya kalkılır ve yangın yerine dönüştürülür ortalık. Yandaşlığın ötesinde bir yabanlık vardı işin özünde. Belki de bir şeytanlık. Bir takımın yandaşları böylesine gelişmemiş bir beyin yapısında olamazlar diye düşünüyorum. Onlar olsa olsa ancak karşı takımın kılık değiştirmiş yandaşları olmalı.
Hiç kuşkum yok, bu taşkınlık da “Milli iradeye saldırı” benzeri bir gerekçeyle geçiştirilecektir. Aslında, oy sayısında bir düşme olmaması için milli iradenin ta kendisi olarak düşünülmektedir bu tepkiler, tepişmeler. Böyle düşünenler, olaya göz yumanlar, olmasına neden olanlar, neden olanları görmezden gelenler, onların üstleri; üstlerin de üstleri; tümünün en üstleri de görevlerini sürdüreceklerdir. Kimse yanlışı üstlenip Almanya’nın eski cumhurbaşkanının yaptığı yapmayacak; düşünmeyecektir bile.
Eskittiği pek çok görevi olmasına karşın siyasetin eskitemediği ya da siyaseti eskitemeyen, spor yorumcularının en bilinen söylemiyle aktif ya da faal siyaset yaşamını hâlâ sürdüren Mehmet Ali Şahin, kısaca M.A.Ş çok doğru bir söz söylemiş geçtiğimiz günlerin birinde. Kimi uslanmaz arlanmaz milliyetçiler bayramlaşma töreninde bile ulusal marş söylemeye, ulusal marşı iyice ulusal düttürüye dönüştürüp milliyetçiliğin doruklarına tırmanmaya kalkınca M.A.Ş, “Naş” demiş, “Olmaz böyle şey! Yoksa rüya mı?” Ulusal marşın bir önemi, bir yeri ve zamanı olduğunu, ulu orta her yerde söylenemeyeceğini söylemiş sonra da içini dökmüş(!) üzgün süzgün. Eski görevlerinden olan spordan sorumlu devlet bakanlığı sırasında her ayaktopu karşılaşmasında ulusal marşın söylenmesindeki rahatsızlığını; dönemin özelliği nedeniyle de rahatsızlığı gideremediğini dile getirmiş. Yanlış anlaşılırmış. O yanlış anlaşılmanın da bir miktar oy yitimine neden olacağı düşünülmüş anlaşılan ve de partinin islami kimliğinin milliyetçi kimliğin önüne geçmesi belli olsun istenmemiş.
Düşüncenin o dönem için uygun olduğunu düşünelim siyaseten. “O dönem” dediğine göre, bu dönem o karışık ortam yok anlaşılan. Ulusal marşı ulusal düttürülükten çıkarmanın tam sırası o zaman. Bir de bayrağı tabut örtüsü olmaktan kurtarmanın… Sonra da tekbir seslerini engellemenin. Eğer bir kutsallığı varsa… Ve dönem de elverirse…
Be anam babam, insan bir şey düşünüyorsa ve o düşündüğünü de gücü varken yapmıyorsa, yapamıyorsa görevinde kalmalı mıdır yani, nedir, ne olacaktır?
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
Evrensel'i Takip Et