Ovadan dağa!
Ülkenin geçmişte yaşadığı kanlı bir dönemde, devlet yönetiminin önemli aktörlerinden birisi, sonradan politikaya atılınca “Dağda savaşacaklarına düz ovada siyaset yapsınlar” (Ağar) demişti. Söyleyenden ve gerçek niyetlerden bağımsız olarak ele alındığında, Kürt sorununa siyasi bir yaklaşım ve siyasi çözüm arayışlarında, sarf edilen bu sözlerin ve onun içerdiği yaklaşımın, çözüm için önemli bir adım olabileceği konusunda genel bir anlayış birliği bulunuyor. Kuşkusuz bu yaklaşımı dile getiren tek “eski devlet görevlisi” Ağar değildir. Emekli olduktan sonra birden bire “akil adam kesilen” epeyce devlet ve ordu mensubu var!
Bugün ülkeyi büyük bir yetki ve diktatöryal yöntemler kullanarak yönetmekte olan Başbakan Erdoğan ise tam tersini söylüyor. Erdoğan Meclisteki siyasetçilere “Dağa çıkın, Mecliste ne işiniz var” diyor. Bu gerici tutum, ovadan dağa bir savurma gibi gözükse de, egemen devlet ve yönetim anlayışı ne dağdan ovaya çağırırken, ne de ovadan dağa gönderirken Kürt sorununa ilişkin temel yaklaşımını değiştirmiyor. Bu yaklaşım Kürtlerin en az hakka razı olmaları, Kürt halkı için eşitlik ve özgürlük taleplerinde bulunmamalarıdır. Çerçeve devleti yönetenler tarafından belirlenmekte, Kürtlerin de bu “çözüme” biat etmeleri istenmektedir. Bunun ise çözüm değil, çözümsüzlük olduğu cumhuriyetin kuruluşundan bugüne yaşanan tecrübelerle sabittir.
Başbakan “Yargıya gerekenleri söylediklerini, Mecliste de gerekeni yapacaklarını” söylüyor. Burada hani yargı bağımsızdı falan gibi cümleler yazmanın bir anlamı bulunmuyor. Son anayasa referandumu zaten yargıyı siyasi iktidara bağlamıştı. Mecliste ise bu tür meselelerde “ulusal mutabakat” sağlamak çok zor olmuyor. Kaldı ki BDP’li Milletvekillerinin tümden, ya da bir bölümünün dokunulmazlıklarını kaldırmak için mutabakat da gerekmiyor. Hükümet partisinin parmak sayısı buna yetiyor. MHP ise zaten hazır bekliyor. CHP ise kuşkusuz siyasi hesaplar yapacaktır.
Ancak bu yönde hangi karar alınırsa alınsın, ya da farklı politik gerekçelerle frene basılırsa basılsın, bu durum ülkenin yaşadığı sorunun çözülmesine en küçük bir katkıda bulunmuyor. Ülkeyi yönetenler yıllarca komşu ülkeleri “PKK’lı teröristleri barındırmak ve kullanmakla” suçladılar. Bugün Özgür Suriye Ordusu adı verilen, Suriye’ye dışarıdan müdahale eden güçlerin beslediği ordunun genel karargahı ise Türkiye’de. Gidip savaşıyor, gelip dinleniyor, yaraları tımar edildikten sonra yeniden gidiyorlar. Bu gerici savaşın kurbanı olan mülteci yığınları ise evlerinden, yurtlarından olarak komşu ülkelere sığınmak zorunda kalıyorlar. Bu durum kuşkusuz bu ne iki yüzlülük demekle geçiştirilebilecek bir durum değil.
Ama kesin bir gerçek var o da şu: Türkiye Ortadoğu sorunlarının içine giderek daha fazla çekiliyor. Bunun sadece büyük emperyalist devletlerin itmesi sonucu olmadığı, ülkeyi yönetenlerin gerici, hegemonyacı anlayışlarının bir ürünü de olduğunu vurgulamak gerekiyor. Başbakan “büyük Emevi Camii’nde kısa bir süre sonra namaz kılmaktan söz ediyor. Sanki cumhuriyetin bir başbakanı değil de, Osmanlı’nın fetihçi bir padişahı konuşuyor. Bu gerici politikanın doğrudan ve kesin bir etkisi var. O etki de şu: ülke Ortadoğu sorunlarına ne kadar fazla müdahil olursa, kendi Kürt sorunu da o kadar uluslararası bir sorun haline geliyor.
Bunu söylemekle kuşkusuz ülkedeki Kürt sorununun ancak uluslararası planda çözülebileceği gibi gerici bir yaklaşıma çağrışım yapmış olmuyoruz. Demek istenen şudur: Kürt halkı silahlı bir harekete de sahip ve bu tür silahlı mücadeleler söz konusu olduğunda bölgesel gerici güçler ve uluslararası büyük güçler çözümsüz kalan bu sorunda dilediklerince at koşturmak için elverişli bir zemin yakalıyorlar. Ortada çözülmeyen bir sorun varsa, bu soruna kendi gerici emelleri için bir biçimde müdahil olmak isteyen güçler de olacaktır. Sorunun kaynağı ülke içinde olduğu ve çözümü için hiç bir anlamlı demokratik adım atılmadığı koşullarda “Dış güçlere lanetler yağdırmak” sadece halkın en geri kesimlerini, o da bir süreliğine kandırmaya yarar. Bu ülkenin halkı ise, en geri kesimlerde dahil olmak üzere epeydir bu aşamayı geride bırakma sinyalleri veriyor.
Artık ölüme gönderilen genç insanların cenaze törenlerine katılan kalabalıklar, gerici çevreler tarafından yansıtılmaya çalışıldığı gibi sadece “terörü lanetlemiyorlar.” Bu kalabalıklar çözümsüzlüğü ve gerici politikaları da sessiz öfkeleri ile lanetliyorlar. Cenazelerde gizli, sessiz bir protesto havası da seziliyor ve bu kuşkusuz kitlelerin bilincinde farklı bir değişimin yaşandığının ipuçlarını da veriyor. Ülkenin halkının geniş yığınları bu sorunun on yıllarca böylece sürüp gitmesine artık bir anlam veremiyorlar. Bitirirken yeniden vurgulamak gerekiyor ki, Kürt Sorunu, dağıyla ovasıyla, Meclisi ile Kandil’i ile, İmralı’sı ile Ankara’sı ile tek bir bütün sorundur, sorunun temelinde de Kürt halkının eşitlik ve özgürlük istemlerinin karşılanmaması yatmaktadır. Bu temel gerçek göz ardı edilerek, bu sorunun çözümü yönünde en küçük bir adım bile atılamaz.
GÜNÜNYAZILARI
![Melih Şabanoğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_fcd053ad9337319a7d69dfb1b70ad59b3647f396.jpg)
![Kansu Yıldırım](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_5231b28fecd4e81edaf7ad4677e9216a4e85d9db.jpg)
![Bülent Falakaoğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_308260d9c54f1b236b13279a5fc250ba978d54ae.jpg)
![Yücel Özdemir](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_b15b8db0be3c5c349399f04bf94b1934ae698316.jpg)
![Ahmet Yaşaroğlu](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_703e30a97e74ac280b271a5e46066b21f67351c1.jpg)
![Adnan Gümüş](https://www.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_4c28ba0343b2ebb8bb11fab9fb206854a8009f78.jpg)
Evrensel'i Takip Et