Ahilleus, öldürdüğü Hektor'u yıkadı
GÖMÜLMEYEN BEDENLER, ÖLÜLER ÜLKESİNE ULAŞAMAZDI
Gerçekten de Yunanlıların Komutanı Ahilleus, Troya Kralı Priyamos’un oğlu komutan Hektor’u öldürecek ve ölüsünü arabasının arkasına bağlayıp taş toprak üstünde sürükleyerekten, Troya surlarının çevresinde dokuz kez dolandıracaktı!. Bu gaddarlığa Kazdağları’nın doruklarından izleyen tanrılar bile isyan edecekti!.. Tanrıça Afrodit, hemen Troya ovasına inip Hektor’un bedenindeki kan lekelerini temizleyecekti.
Öfkeden kudurmuşa dönen Yunanlı Ahilleus, Hektor’un ölüsünü Troyalılara bırakmayacak, çadırına alıp götürecekti!
Ne var ki Antik Çağ’da en ağır ceza; bir ölünün gömülmemesi, onun kurda kuşa yem edilmesiydi. Çünkü gömülmeyen bedenler, yeraltındaki ölülerin yaşadığı ülkeye ulaşamıyorlardı!
DİLERSEN SAVAŞI DURDURMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPARIM
O yüzden Hektor’un babası Kral Priyamos, oğlunun ölüsünü geri alabilmek için çok değerli kurtulmalıklarla dolu arabasıyla Ahilleus’un barakasına gitti. Ona bu yolculuğunda bir dosta dönüşen Tanrı Hermes yoldaşlık ve kılavuzluk etti...
Yüreği granit kayaları gibi katı diye tanınan Ahilleus, ihtiyar Priyamos’u çadırında görünce şaşkına döndü. Ona nasıl ve hangi yürekle yanına gelebildiğini sordu. Ama Ahilleus onunla tanışınca biraz yumuşadı. Gitgide bir baba gibi ısındı ona... Sonra karşılıklı ağlaştılar. Bütün savaşlara ilençler yağdırdılar! Bu arada Ahilleus, tam dokuz gün arabasının arkasına bağlayıp yerlerde sürüklediği Hektor’un ölüsünü hizmetçileriyle birlikte kendi elleriyle yıkadı; Yara berelerini zeytinyağı ve merhemlerle ovdurduktan sonra da onu beyaz çarşaflara sarıp bir döşeğe yavaşça yatırdı...
Ahilleus ve Priyamos birlikte yiyip içtiler... Sonra da Ahilleus, konuğu Priyamos’un rahat uyuması için yumuşak ve tertemiz bir yatak serdirdi avluya. İyice uyuyup dinlendikten sonra sabaha karşı oğlunun ölüsünü alıp götürebileceğini söyledi ona. Yanından ayrılırken de; “Doğru söyle bana ihtiyar,” dedi Ahilleus sevecenlikle.” Güzel oğlun Hektor’u yakıp küllerini gömmek için kaç günlük barış istersin? Kaç gün dersen o kadar gün beklerim ben.”
Duyduklarına ilkin inanamayan Priyamos’un yüzüne aniden bir gülümseme yayıldı... “Gerçekten Hektor’un cenaze törenlerini barış içinde yaparsak çok sevinirim, sevgili Ahilleus!..” diye söze girdi Priyamos. “Biliyorsun, kentte dört yanımız sarılı. Odun kesip getirmek uzun iş. Kazdağları da çok uzak!.. Hadi sarayda Hektor için dokuz gün ağlayalım; onuncu günü onu yakıp gömelim, diyelim. O gün halk da gerekli şölenleri yapsın. On birinci gün mezarın üstüne bir tümsek yığarız...Eder on bir gün...Eh, on ikinci gün de savaş...“
Burada birden durakladı Priyamos; “Ama gerekiyorsa tabii....” deyip uzun bir iç geçirdi...
Ahilleus da ; ”Öyle olsun, Priyamos, buyurduğun gibi olsun!” dedi acele acele. “Dilersen savaşı durdurmak için elimden geleni yaparım!”
AHİLLEUS SÖZDE DÜŞMANINA SARILIP AĞLADI
Böyle söyledikten sonra da korkmasın diye kolunu okşadı ihtiyar Priyamos’un... Priyamos da Ahilleus’a sarıldı; gözyaşlarını tutmaya çalıştı. Olup bitenlere çok sevinen Priyamos’la seyisi, sözde düşmanları Ahilleus’un serdirdiği temiz çarşaflı yataklara uzandılar. Çok geçmeden de dalıp gittiler... Oğlu Hektor, yarıtanrı Ahilleus’un kılıcıyla can verdiğinden beri ilk kez yatağa giriyordu ihtiyar Priyamos! Tam on iki gündür de boğazından bir lokma geçmemişti!..
Bütün savaşçılar ve de Kazdağları’ndaki bütün tanrılar derin bir uykuya daldılar... Ne var ki tek bir tanrı kaldı gözüne uyku girmeyen... O da Ahilleus’un barakasına dek Kral Priyamos’a yoldaşlık eden Postacı Tanrı Hermes’ti! “Kral Priyamos nasıl olur da düşmanı Ahilleus’un barakasında böyle rahat rahat uyuyabilir?” diye söyleniyordu kendi kendine... Tanrı Hermes hemen yatağından fırlayıp altın değneğini aldı eline ve Priyamos’un derin derin uyuduğu avluya indi...
“Hiç mi içine korku girmedi senin ihtiyar!” diye çıkışmaya başladı Priyamos’a. “Nasıl olur da düşmanlarının cephesinde böyle uyuyakalırsın?”
Apar topar doğruldu döşeğinde Priyamos. Hemen seyisini uyandırıp hazırlanmaya başladı. Tanrı Hermes de onlar giyinirlerken atları arabayı katırlara bağladı. Döşeğin üzerinde çarşaflara sarılı Hektor’un ölüsünü de güzelce arabaya yerleştirdi... Sonra da bütün bekçilerin gözlerini bağlayıp Priyamos ve seyisiyle birlikte yola koyuldular... Tanrı Hermes yoldaşlarını sur kapısından kente sokup Menderes Irmağı’na ulaştırdı. Onlarla orada vedalaştı... Sonra da altın sandallarıyla havaya sıçrayıp Olimpos tanrılar ülkesine doğru, ışıl ışıl süzülüp gitti...
BÜTÜN TROYA HALKI HEKTOR İÇİN KAN AĞLIYORDU
İşte o anda da Şafak Tanrıçası Eos, bütün Troya’yı, safran sarısı, gül kırmızısı ve yeşile boyamaya başladı. İhtiyar Priyamos’la seyisi artık yollarının az kaldığını anladılar ve son hızla kentin içlerine doğru atlarını kamçıladılar...
Priyamos’un Hektor’un ölüsünü getirdiği duyulunca da çoluk çocuk, bütün Troya halkı, çığlık çığlığa odalarından fırlayıp kapılarının önüne çıktılar...
GÜNÜNYAZILARI
![Melih Şabanoğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_fcd053ad9337319a7d69dfb1b70ad59b3647f396.jpg)
![Ahmet Yaşaroğlu](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_703e30a97e74ac280b271a5e46066b21f67351c1.jpg)
![Yücel Özdemir](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_b15b8db0be3c5c349399f04bf94b1934ae698316.jpg)
![Adnan Gümüş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_4c28ba0343b2ebb8bb11fab9fb206854a8009f78.jpg)
![Yusuf Karadaş](https://staimg.evrensel.net/upload/yazar/cache/100x100/yazar_132e40090d710a9c66e87888ce89dc45341cf1e9.jpg)
Evrensel'i Takip Et