Arınç neyin çağrısını yapıyor?
Fotoğraf: Envato
Üzerinde durulması gereken o kadar çok konu varken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, yine bizim cepheyi konu alan açıklamalarıyla gündemimizi belirleyiverdi.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti tarafından Hillside Su Otel’de düzenlenen yılın başarılı gazetecilerinin ödüllendirildiği törende konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, basın özgürlüğünün esas olduğunu belirterek “Bugün gazetecilik mesleğini ifa ederken, kitap çıkarırken, karikatür yaparken geniş anlamda bir anlatım özgürlüğünde çok büyük sorun yaşanmıyor” dedi.
Bu gerçek dışı genellemesinin haklı bir tepki göreceği sezgisinden hareketle de, bu sözlerinin ‘homurdanmalarla’ karşılanabileceğini ifade ederek, şöyle devam etti: “100 gazeteci içeride ama suçlara bakınız. Bu suçlardan bir kısmı adi suçlardır. Hepimizin işleyebileceği türden, birisine çarpmış olabiliriz. Bazı kötüler hırsızlık da yapmış olabilir, gasp da işlemiş olabilir.”
Arınç, isimlerini vermek istemediğini söylediği bazı gazetelerin örgüt propagandası yaptığını, suç işlediğini savundu ve “tirajları az olsa bile belli çevrelerde etkili olduğunu” söyledi. Bu durumda Terörle Mücadele Kanunu’nun devreye girdiğini savunan Bülent Arınç, “Bu kanundan şikayet ediyorsak yüksek sesle ‘Terörle mücadele kanunu değiştirilmeli veya kaldırılmalı’ demek lazım. Hem şikayet etmeyip bu kadar gazeteci içeride demek samimi olmaz” dedi.
İzleyenler hatırlayacaktır; Arınç daha önce de TMK ile ilgili bu türden açıklamalar yapmıştı. Sanki kendisini muhalefetteki bir partinin yetkilisi de, TMK mağdurlarını ‘şikayet etmek’ yerine mücadele etmeye çağırıyor. Oysa, Türkiye’de onlarca gazeteci eyleminde TMK’nin tamamen kaldırılmasının talep edildiği biliniyor. Türkiye, TMK’nin kaldırılması için mücadele edenlerin de yargılandığı bir ülkedir. Ve gelinen noktada BDP milletvekilleri örneğinde görüldüğü gibi, bizzat Başbakan, vekiller ile ilgili olarak “gereğinin yapılması” için yargıya talimat verdiğini söylediği ve yargının Sebahat Tuncel örneğinde olduğu gibi bunu hemen hayata geçirdiği bir dönemdeyiz.
Arınç’ın “bazı gazeteler” diye hedef gösterdiği gazeteler ile ilgili olarak, onlara bağlı olan Emniyetin ve onların bu çağrılarıyla hareket etmek için hazır ve nazır bekleyen yargı mensuplarının bugüne kadar “gereğini” yaptığını biliyoruz. Karşılarında, onları bu tutumlarından caydıracak güçte bir direnişle, bir kamuoyu baskısıyla karşılaşıncaya kadar bunun devam edeceğini söyleyebiliriz. Zaten Arınç da bunun çağrısını yapıyor.
Bu çağrıları düne kadar cuntacı generaller yapıyordu, şimdi AKP kurmayları yapıyor.
Ve anlıyoruz ki, gazetecilerin yargılandıkları davalarda, AB ilerleme raporlarında hükümete yönelik eleştiriler karşısında belki bir tutunma noktası olabileceği hesabıyla sembolik düzeydeki tahliyeler dışındaki bütün gazetecilerin tutuklu bulunması tesadüfi değil. Böyle davranan yargı mensuplarının arkasında sağlam bir hükümet desteği var.
Tabii ki, cemaatin desteğini de unutmayalım. 28 Şubat müdahalesi süresince, birden hastalanarak tedavi için Amerika’ya giden cemaatin lideri ile hükümet yer yer hegemonya savaşına girse de, gazeteci ve itaat etmeyen Kürt’ün kırımı noktasında ele ele vermiş durumdalar.
Ama unutmamalılar ki, bu devran böyle gitmez ve ‘zulümle abad olunmaz’!
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00