Patronlar koalisyonu: Kasımpaşaspor
24 Eylül Pazartesi günü ajanslara tek cümlelik bir açıklama düştü: “Görülen lüzum üzerine Teknik Direktörümüz Metin Diyadin’in görevine son verilmiştir.”
Türkiye gibi bir teknik direktör cehennemi için bile fazla ani, kaba ve küstah bir açıklamaydı. Açıklamanın altında 2002-2012 yılları arasında -yani AKP’nin iktidara geldiği dönemden kulübün Ciner Holding ve diğer para babaları tarafından satın alındığı geçen seneye kadar- kulübün yöneticiliğini ve başkanlığını yapan Hasan Hilmi Öksüz’ün imzası vardı.
Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet Partisinde siyaset yapan Öksüz, Kasımpaşaspor için stratejik bir isim. 2002’de kendisi de Kasımpaşalı olan AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın isteği üzerine kulüpte yöneticilik yapmaya başlayan Öksüz, 2004’ten 2012’ye kadar da kulübün başkanlığını yürüttü.
Fethullah Gülen Cemaatinin seslerinden Aksiyon dergisine göre Öksüz’ün “ikili ilişkileri”nin kulübe önemli menfaatleri olmuş. Örneğin Taksim’de Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan ve cami yapılması için oluşturulan Taksim Cami Yaptırma Derneğine kiralanan arsanın geliri Kasımpaşaspor’a akan bir otopark haline gelmesi ve yine bir kısmı SGK’ye ait arazi üzerinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan Stadı’nın yıllık 570 milyonluk kirasının “halledilmesi” Öksüz’ün icraatları arasında sayılıyor.
Kuşkusuz kararın altında imzası olan yegane isim bugün kulüpte Başkan Vekilliği görevini yerine getiren Öksüz değil. Kalemi tutan ve mürekkebi dolduran bir “proje” söz konusu.
KARMA YÖNETİM KURULU
Kısaca hatırlayalım... Ekim ayında kulüp Ciner Holding tarafından satın alındı. 23 Mayısta İhsan Kalkavan, Zafer Yıldırım, Mübariz Mansimov Gurbanoğlu, Mehmet Turgut Yılmaz, Mehmet Fatih Saraç, Mehmet Cengiz, Yiğit Şardan, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da aralarında olduğu Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Fenerbahçeli iş adamı ve siyasetçilerden oluşan Kasımpaşaspor yönetim kurulu açıklandı. Bu isimlerin yönetim kuruluna girdiği tarihin Kasımpaşaspor’un Süper Lig’e çıkmasının kesinleşmesinden önce olması dikkat çekiciydi. “Proje”ye gönül veren iş adamlarının hepsi 4 gün sonra Adanaspor’u yenerek Süper Lig’e çıkacaklarından emin bir Kasımpaşa sevdasına bürünmüştü demek.
Kulüp Başkanı Zafer Yıldırım, İstinyePark’ın ortağı. Aynı zamanda deri ve tekstil alanında faaliyet gösteren Orjin Group’un patronu. Evrensel okurları Orjin Group ve Patronu Yıldırım’ı sendika ve işçi düşmanlığının teşhir edildiği haberlerden tanıyor.
Yıldırım, Kasımpaşa projesini şöyle açıklıyor: “Türk futboluna yeni bir model kazandıracağız. Yeni bir taraftar kitlesi oluşturup yatırım yapacağız.”
Zenginler için spor kulüpleri her zaman iş ilişkilerini geliştirme, siyasi etkinlik kazanma, meşruiyet sağlama gibi işlevleriyle değerli bulunmuştur. Son dönemdeyse aynı zamanda bir iş, şirket olarak yani direk kulüp üzerinden ticari kâr sağlama düşüncesi de ön plana çıkıyor. David Conn, Manchester City üzerine yazdığı “Richer than God (Tanrıdan daha zengin) kitabında City’i satın alan ve devasa bir yatırım yapan Abu Dabi’yi yöneten ailenin üyesi Şeyh Mansur için futbol yatırımının doğal gaz ya da petrolden daha eğlenceli olduğu ama nihayetinde bir şirket ve iş olduğunu şeyhin sağ kolu Haldun el-Mübarek’in sözleriyle anlatır.
Kitapta anlattığı bir başka şey de City’in Abu Dabi rejiminde uzun yıllar sonra başarıyı yakaladığı ama otantikliğini, kimliğini kaybettiğidir.
UZAN’IN İSTANBULSPOR’UNDAN FARKI OLACAK MI?
Yeni Kasımpaşaspor ister iddia edildiği gibi Gülen Cemaati’nin projesi olsun ister bir grup iş adamının ekonomik yatırımı, daha şimdiden kulübün semt takımı özelliğini öldürmüştür. Hepsi semt sakini olan taraftarlarının fikrini hiç önemsemeden kulübün logosunu “şirketin yeni imajı” politikası doğrultusunda değiştirmiş, lige gayet iyi başlayan teknik direktörünü “Bize büyük isim lazım” dışında bir gerekçe göstermeye gerek duymadan kapı önüne koymuştur. Kasımpaşaspor, Recep Tayyip Erdoğan Stadyumu dışında Kasımpaşa’yla hiçbir organik ilişkisi bulunmayan, halihazırdaki taraftarlarını dahi “yeni bir taraftar kitlesi oluşturacağız” diyerek tasfiyeye yönelen bir grup iş adamının yatırımına dönüşmüştür. Daha önce de bu köşede eleştirildiği üzere maço ve milliyetçi özellikleri ön plana çıkartılan uyduruk bir PR metni hazırlanması kulübün semtle olan bağının kurulması adına atılan tek adımdır!
Diğer kulüpler de böyle değil midir? Onlar da öyledir ancak kulübün tarihine, kimliğine, otantikliğine, sevenlerine en azından saygı duyulurmuş gibi yapılır.
Öyle görünüyor ki Kasımpaşa’nın sorgusuz sualsiz işçi atan (Zafer Yıldırım), barınma hakkını yok sayan (Ahmet Misbah Demircan) patron koalisyonu bugüne kadarki sabıkalarını kulüp yönetiminde de devam ettirecek. Arkalarında Ciner’in medya gücü (Habertürk vs.) de var. Anlayacağınız yaratacakları “imaj”, “şirket”, “taraftar kitlesi” Cem Uzan’ın İstanbulspor’undan çok da farklı olmayacak.
Ligin 3.haftasındaki Antep maçında son gol sonrası Pintos’un sevincinde çıkardığı formasını “çalıverip” tribündeki arkadaşlarına atan muzır bir çocuk vardı. Formayı kapan arkadaşları da onu geri vermemek için tribünde fır dönmüştü. “Formanın çalınma” anı, gerçeklikle önceden planlanmamış, tesadüfi bir benzerlik yaratmıştı. Patronlar koalisyonuna bir nevi intikam eylemi gibiydi!
Kulüp projesini o kulübün dayandığı tabanı tamamen yok sayarak hayata geçiren diğer örneklerde olduğu gibi bu patron koalisyonu da projelerini tamamlayıp çekip gittiklerinde Kasımpaşaspor yeniden o çocuğa ve tribündeki arkadaşlarına kalacak.
Evrensel'i Takip Et