Ne başbakanın matematiği ne bakanın mantığı
İddia Şu: Zamlar vatandaşı çok etkilemez. Çünkü yoksulluğu azalttık. Vatandaşın gelir durumunu iyileştirdik.
İddianın sahibi başbakan…
‘Verdiğimizi geri alıyoruz ne var bunda’ demeye getiriyor.
Kazın ayağı öyle değil sayın başbakan. Verdiğinizden fazlasını alıyorsunuz.
Hadi bir hesap yapalım!
Bu ülkede nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilerin gelirleri bir önceki yıla göre ne kadar arttı?
Önce işçilerinkine bakalım. Bunun için geçen ay yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu’nun işgücü maliyet endeksi verilerinden yararlanalım. Endekse göre saatlik işgücü maliyeti yüzde 10 artmış. Yani bir başka deyişle işçilerin ücretleri yüzde 10 artmış.
Ortalama ücretler 730 lirayı düzeyindeydi. Bu rakam şimdi 800 liraya çıkmış. Yani işçilerin aylık fazladan 73 liraları var.
Peki ya memurların fazladan kaç lirası var? Hükümet memurlara bu yılın ilk altı ay için yüzde 3.5, ikinci altı ay için yüzde 4 zam vermişti. Yani ortalaması 5.3.
Ortalama memur maaşını 1.750 lira kabul edelim. Memur maaş zammıyla bu rakam 1842 liraya yükseldi. Memurun geçen yıla göre aylık 92 lira fazlası var.
Ortalama 1200 lira maaş alan emeklilerin geçen yıla göre aylık 50 lira fazlaları var.
Bu fazlalıklar (memurun 92 lira, işçinin 73 lira, emeklinin 50 lira) zamlardan sonra ne olmuştur acaba?
HESAP ORTADA
Ülke nüfusunun beşte birinin yaşadığı İstanbul’u örnek alalım. 100 metrekarelik bir evde yaşayan 3 kişilik bir ailenin geçen yıl, kış aylarında ortalama 300 TL’lik doğalgaz faturası ödediğini düşünelim.
Kış aylarının ardından doğalgaz, nisan ve ekim aylarında, zam gördü. Zamların toplamı yüzde 30’u buldu. Bu demektir ki bu zamlardan sonra aile tüketim miktarını aynı tutsa dahi ödeyeceği doğalgaz faturası 391 TL’ye çıkacak.
Bu aile 200 KWH de elektrik tüketiyor ve karşılığında 59 lira ödüyor olsun. Elektrik fiyatları da geçen kıştan bu yana yüzde 20 zam gördü. Elektrik faturası oldu mu sana 71 TL.
Yani geçen yıl ısınma ve aydınlanma gibi iki temel ihtiyacını aylık 359 TL’ye ödeyerek karşılayan ailenin bu yıl masrafı 463 TL’den fazla olacak.
Aradaki fark ne kadar 112 lira.
Buna göre kış aylarında işçi 39 lira… Memur 20, emekli de 62 lira zararda.
Bitti mi zarar?
Elbette ki hayır!
İstanbul’da kiraları ortalama 500 TL kabul edelim (Ki geçen yıl 650 liradan az kira ödeyen bir memur olduğunu sanmıyorum). Kiraya yüzde 10 zam gelmiş olsun. Bu aylık 50 liralık maliyet demek.
Yukarıdaki zarara bunu da ekleyin lütfen!
Peki ya ulaşımdaki artış?..
İstatistik Kurumunun verilerine göre daha önce gelirlerinin yüzde 15’ini ulaşıma harcayan emekçi aileleri şimdi yüzde 17’sini harcıyorlar. Yüzde 2’de buradan zararları var!
Aynı oranda seyahat edilirse, bu işçiler için 15, emekliler için 20, memurlar için 30 lira zarar demek.
Sigara tiryakisini, alkol tüketenini hiç hesaba katmıyoruz bile…
İNSANLAR BOĞAZDAN KISIYOR
İki yıl önce insanlar gelirlerinden gıdaya, giyime, sağlığa, eğitime daha çok pay ayırıyordu.
Geçen yıl bu oran düştü.
TÜİK’in ağustos ayı içerisinde açıkladığı 2011 yılı ait, halkın harcama durumunu ortaya koyan araştırması şunu diyordu: Temel gelir kaynağı maaş, ücret, yevmiye olan hanehalkları gelirlerinin yüzde 24.8’ini gıda harcamalarına ayırıyor.
Oysa bu oran geçmiş yıllarda 27-30 arasındaydı.
Peki, neden bu düşüş?
Emekçilerin, ısınma, aydınlanma, ulaştırma, kira harcamaları artınca yapabildikleri ilk şey gıda ve giyim gibi zorunlu harcamalarını kısmak oluyor da ondan?
Geçen yıl vaziyet böyleyse durumun bu yıl daha da vahim olması kaçınılmaz.
BU NEYİN USTALIĞI?
Gündemdeki doğalgaz ve içki zammıyla ilgili Enerji Bakanı Taner Yıldız bizi ikna etmeye çalıştı.
Dedi ki bakan; “Gaz zammı kullanana, içki zammı içene! İçene mi yoksa 75 milyona yüklemek mi doğru. Doğalgazda da kim neyi kullanıyorsa bedelini ödesin istiyoruz.” Bakanın söz konusu açıklaması kendine birçok gazete, televizyon ve haber sitesinde yer buldu.
Habere yer veren ve yoruma açık haber sitesinin birinde okuyucu yorumu şöyleydi:
“Gitgide ustalaşıyorlar yaptıklarını gizlemek için bunlar. ‘Bu yükü sadece içene yükledik’ öyle mi, ne kadar da mantıklı bir şeymiş gibi geliyor kulağa. Bunu duyan ‘doğru ya ben niye ödeyeyim’ diyordur.” (Yazım hataları düzeltilmeden aynen alınmıştır).
İçki üzerinden vergi meşrulaştırması AKP’nin meşrebine uygun ve uzun süredir yaptığı bir uygulama.
Ustalık döneminde işi ilerletmiş. Doğalgaz zamlarını da meşrulaştırıyor. “Kullanan ödesin” diyerek.
Doğalgaz zammı sadece kullananı mı ilgilendirir? Elektriğin neredeyse yarısının doğalgaz çevrim santrallerinden üretildiği bir ülkede kocaman bir çarpıtmadır bu.
Elektrik zammının üretim maliyetlerini, gıda fiyatlarını, enflasyonu nasıl tırmandırdığını… Söz konusu tırmanmanın halkın faturasını nasıl kabarttığını…
Cümle âlem biliyordur!
HİLELİ HESAP
Başbakan diyor ki: Biz 2002 yılında 3.500 dolar olan kişi başına geliri aldık.
2011 yılında 10.500 dolara getirdik. Yani üç katına çıkardık.
Bu hesap hilelidir, yanlıştır!
Bu hesap enflasyonu dikkate almamıştır. TL’nin değer kazanmasının yarattığı etkiye yer vermemiştir.
Oysa kişi başı milli gelir artışı ‘sabit fiyatlara dayalı olarak’ hesaplanır. Doğru sonuca götürecek olan bu hesaptır.
1998 yılı sabit fiyatı ile 2002 yılında kişi başı milli gelir 1.099 liraydı. 2011 yılında bu rakam 1.553 TL’ye çıktı.
Yani aradan geçen dokuz yılda artış yüzde 45’tir. Başbakanın iddia ettiği gibi milli gelir artışı üç kat (yüzde 300) değildir.
Başbakanın dediği kadar olmasa da sonuçta bir artış olmuştur. Üstelik bu artış, Dünya Bankası 2011 verilerine göre hiç de fena değildir.
Söz konusu verilere göre 2002 yılında Türkiye’nin kişi başına geliri ABD’nin kişi başına gelirinin sadece yüzde 24’ü düzeyindeymiş. Şimdi bu yüzde 32’yi bulmuş.
Avro bölgesiyle kıyaslayınca da milli gelirimiz 9 yılda bayağı yükselmiş. Bir zamanlar Avro bölgesinde yaşayanların sahip olduğu milli gelir ortalamasının ancak yüzde 34’ü kadar kişi başı milli gelire sahipmişiz. Şimdi bu oran yüzde 45’e çıkmış.
Çıkmış çıkmasına da… Ama eşit dağıtılmamış farklı toplumsal sınıflar arasında.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun gelir dağılımı çalışmasına bakalım bu konuda. Söz konusu çalışmaya göre Türkiye’de kişi başına milli gelir bir yılda yüzde 13 artmış. Ortalama geliri en az artanlar yüzde 8.73 ile ücret ve maaşla çalışanlar olmuş.
Hızlı büyümeden patronlar nasiplenirken çalışanlar kaybetmiş açıkça.
Ama hükümet nedense durumu iyileşenlerden gelir vergi almak yerine… Abanıyor vatandaşın cebine! Ha bire yükleniyor herkesten eşit oranda alınan adaletsiz dolaylı vergilere…
Denildiği gibi kimseye ‘dokunmaz’ değil bu vergiler. Aksine birilerini (emekçileri) yoksullaştırıyor giderek.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/274319.jpg)
Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi
600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.
Evrensel'i Takip Et