Siyaset, meşruiyet, seçmeli ders…
Türkiye’deki Kürtlerin kendi kimlikleriyle siyaset yaptıkları, Kürt siyasetini açık alanda yönettikleri “yasal” partilerle tanışmaları 1990 yılında HEP ile başlar.
HEP’ten sonraki Kürt kimlikli partiler, HEP gibi tepkisel değil, bilinçli tercihlerin sonucu olarak; bir anlamıyla da egemen siyasetten kopuşun legal kurumları olarak siyaset sahnesine çıktılar.
Daha ilk günden bilinen şu ki Kürt kimlikli partilerin hiçbiri devletin yasal sınırlarına sığmayacak bir bakış açısına sahiptiler. Bu nedenle yasal siyaseti değil, daha çok “sürecin gerektirdiği oranda” meşru siyaseti tercih ettiler.
Kapatılmaya neden olan davalarda delil olarak sunulanlar hep yasallığı zorlayan meşru siyasetin sonuçlarıydı. Ama şu da bir gerçek; her kapatma, Kürt siyasetini yasal sınırlar içine çekeceğine meşru siyasetin sınırlarını daha da genişletti.
Kürt kimlikli partilerin kapatılmasına gerekçe gösterilen “delillerden” bazıları partinin etkinliklerinde Öcalan ve PKK posterlerinin açılmasıydı.
Oysa BDP’nin 2. Olağanüstü Kongresinde salona Öcalan’ın büyük bir posteri asılıyor; üzerine de Kürtçe ve Türkçe “Öcalan’a Özgürlük” yazılabiliyordu.
Elbet bu tabloyu yaratan etken sanıldığı gibi birilerinin lütfu değil, Kürt siyasetinin her seferinde biraz daha fazla yasal sınırları zorladığı meşru siyasetin sonuçlarıdır.
Olması gereken de budur!
Kürtler meşru sınırları zorlamasaydılar, sadece yasal sınırlara bağlı kalsaydılar, ne bugün talepler bu kadar net dillendirilebilirdi, ne de ülkeyi yönetenler Kürt kimliğini kabullenme yolunda herhangi bir adım atarlardı.
Kürtlerin meşru siyaset sınırlarını her geçen gün daha fazla zorlamalarına rağmen, gereken olgunluğa erişilebildi mi?
O kanaatte değilim!
Örneğin BDP kongresinde kocaman bir Öcalan posterinin salona asılmasına rağmen birkaç gencin yüzlerini puşi ile kapatıp hem de BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuşurken sahneye çıkmaları, üzerinde Öcalan’ın resminin olduğu küçük bir flama ile “popülist bir şova” yönelmeleri neyin ifadesidir?
BDP, yönetim mekanizmalarındaki boşluğun yarattığı dezavantajı olağanüstü kongresinde avantaja dönüştürdü ve çok sayıda etkili konuğun da izlediği bir ortamda, mesajlarını net olarak verdi. Muhataplık, diyalog, müzakere, birlik; kısacası çözüm için BDP’nin düşünceleri kongrede verilen mesajlarla Kürtlerin geniş bir kesimine ulaştırıldı.
Ama nedense Kürtlerin dışındakilere yansıyan yine birkaç gencin “popülist şovu” oldu...
* * *
Peki, gerekli olgunluğa erişmeme yalnız legal siyaset alanında mı görülüyor?
Ne yazık ki bu konuda da iyimser düşünemiyorum...
Çoğunluğu Kürdistan’da olmak üzere tüm Türkiye’de Kürtçe seçmeli dersi almak isteyen öğrenci sayısı 21 bin olarak açıklandı. Boykotçu bakış açısının bu sayının düşük kalmasına neden olduğu çok açık.
Sanırım hâlâ bir boykot kararı var ve Kürt çocuklarının, öğretmenlerinin okullara gitmemesi isteniyor. Bu yaklaşımın bir ifadesi olarak “durumdan vazife çıkaran” birileri okulların yakılmasına da cevaz verdi.
Son birkaç yıldır farklı biçimlerde denenen boykot kararları ne kadar etkili oldu?
Ya da binlerce çocuğun sınıflarında eğitim gördüğü okulların yakılması kimin işine yaradı?
Boykot kararını hararetle savunanların, Kürtçe seçmeli dersi reddedenlerin bile önemli bir kısmı çocuklarını okullara göndermeye, onlara Türkçe, Sosyal Bilgiler veya Vatandaşlık Bilgisi derslerini aldırmaya devam ediyorlar.
Belki okulları yakan o yüzü puşili gençler de ertesi gün formalarını giyip okullarına öğrenci olarak devam etmişlerdir.
Bu türden “popülist” yaklaşımlar yerine daha farklı politikalar yaşama geçirilemez miydi?
On binler değil, yüz binler seçmeli Kürtçe dersini alsa ve bu konuda da meşruiyetin gücü kullanılsaydı, daha etkili olunamaz mıydı?
Okulların yakılmasını tartışmıyorum bile!
Tümden yanlış bir politikanın nesi tartışılır?
Hiç kuşku yok, yaşama geçmeyen gayri ciddi boykot kararlarından ya da salonda kocaman posterler asılıyken bununla yetinmeyip küçük bir flamaya basılı resimlerle yapılacak “popülist şovlar”dan daha etkili politikalar vardır.
Kürt siyasetinin etkin yönlendiricileri bunu herkesten iyi bilecek durumdalar. Çünkü onlar, on yıllardır yürütülen meşru siyasetin pozitif sonuçlarını da gördüler. Meşru siyaseti esas alarak, itaatsızlık politikaları geliştirerek daha etkin sonuçlar elde etmenin mümkün olduğunu onlar da bilirler.
Kürt siyaseti sivil itaatsız, meşru ve demokratik hakkını kullanabilir.
Ama bu yaşama geçiril(e)meyecek sanal kararlarla değil; milyonların bizzat uygulayıcısı olacağı politikalarla mümkündür...
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Kadın işçiler devlere karşı](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284311.jpg)
Kadın işçiler devlere karşı
Chinatool grevi, ücretleri eriten Şimşek programının arkasında dizilenleri gözler önüne seriyor: Programın uygulayıcısı iktidar, programdan güç alıp %25 zam dayatan Chinatool ile Şimşek’in kapısını aşındırdığı Chinatool’un ortağı uluslararası finans tekeli HSBC... Küçük parçaların üretimi için küçük elleri kullanılan kadın işçiler, bu dev ittifaka sendikalarıyla kafa tutuyor.
![Darwin 216 yaşında: Yaşamı bugüne de ışık tutabilir mi?](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/173500.jpg)
Darwin 216 yaşında: Yaşamı bugüne de ışık tutabilir mi?
![Foçalılar taş ocakları için ayağa kalktı: Mahkeme kararlarını uygulayın](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284291.jpg)
Foçalılar taş ocakları için ayağa kalktı: Mahkeme kararlarını uygulayın
![“Türk futbolunda satılan tek şey, düşmanlık”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284078.jpg)
“Türk futbolunda satılan tek şey, düşmanlık”
![Danıştay 4. Dairesi Kaz Dağı’ndaki doğa talanın yolunu açtı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284249.jpg)
Evrensel'i Takip Et