Dün Kazan, bugün Erdoğan
Fotoğraf: Envato
Herkesin tarihte bir yeri var. Şevket Kazan’ın da öyle... Onu birçok başka şey ile birlikte, Türkiye’de 12 Eylül darbecilerinden sonra, cezaevlerindeki tutuklulara yönelik zulmü ile hatırlıyoruz.
6 Mayıs 1996’da dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar’ın yayımladığı genelge, tutsakların hücre tipi cezaevlerine naklini öngörüyordu. Hücre tipi cezaevlerine karşı 26 Mayıs 1996’da 43 cezaevinde 2 bin 174 siyasi tutsak açlık grevi eylemi başladı. Genelge geri çekilmeyince eylem ölüm orucuna dönüştürüldü ve Ağar’dan sonra Adalet Bakanı olan Şevket Kazan, Ağar’ın uygulamalarını devam ettirdi. Kazan, açlık grevlerine ilişkin yaptığı bir açıklamada, “Gizli gizli yiyorlar, numara yapıyorlar” demişti.
İnsanların hayatlarını ortaya koydukları bir eylem biçiminin, insan olan herkeste az çok vicdani bir sorumluluk duygusu yaratacağı açıktır. Tam da bu nedenle o tarihlerde olduğu gibi bugün de, açlık grevi yapanların siyasi idealleri ile uzaktan yakından ilgisi olmayan pekçok yazar, aydın, sanatçı ve kurum temsilcisi ‘ölümleri durdurun’, ‘sessiz kalmayın’ çağrıları yaptı ve yapıyor.
Şevket Kazan tüm o çağrılara kulak tıkamıştı ve bu tutumun sonunda ölüm oruçlarında 12 siyasi tutsak yaşamını yitirdi. Bugün de, Kazan ile aynı siyasi gelenekten gelen Başbakan Erdoğan, yine kendini ölüme yatırmış tutuklular karşısında aynı tavrı sergiliyor.
Önceki gün “Aç kalan falan yok, Herkes az ya da çok bir şeyler yiyip, içiyor” diyen Erdoğan, dün de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada BDP’lileri ‘ölüm baronluğu’ ile suçlayarak şu açıklamayı yaptı: “Kızıltepe’de bir BDP milletvekilinin evinde kuzu kebabı yiyorsun, öte yandan cezaevindekilere ‘ölün’ diyorsun. Kürt kardeşlerime sesleniyorum. Sizi istismar edenlere dikkat edin. Onlar kuzu kebabı yerken içeridekilere ölün diyorlar.”
Açlık grevi yapanların yakınlarının bu sözler karşısında yerinde zıpladıklarını şüphe yok. Ayrıca içinde bulunduğu açmazın Başbakan Erdoğan’a yaptırdığı ölçüsüz açıklamaların onu kendi içinde bile çelişkiye düşürdüğü gözlerden kaçmıyor. Bir gün önce “Aç kalan falan yok, herkes yiyor” diyeceksin, ikinci gün de ölüm orucunda bulunanlara “Size ‘ölün’ talimatı verenler kuzu kebabını götürüyor” diyeceksin. Düşman safında gördüğü iki kesimi birbirine vurdurma esasına dayalı bu ucuz propaganda ve yıpratma yöntemi bugüne kadar ona başvuranlara ne kazandırmıştır acaba? Kendini ölüme yatırmayı bilinci çıkarmış bir devrimci böyle saçma sapan söylemlere itibar eder mi? Ya da uyanış içindeki politik bir Kürt bu sözlere kanar mı?
DTK ve BDP’nin, Kürt tutukluların 12 Eylülden bu yana, Abdullah Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması ile ana dil üzerindeki baskıların sonlandırılması istemiyle sürdürdükleri açlık grevine destek vermek amacıyla topyekün direniş çağrısının dün bölge illerinde etkili olması Başbakan Erdoğan’a açık bir yanıttır.
Ancak elbette aslolan açlık grevindeki tutuklularda kalıcı sakatlığa yol açacak sonuçlar yaygınlaşmadan ve ölüm noktasına gelinmeden bir çözüm bulunmasıdır. Bu da herkesten önce hükümetin ve Başbakan Erdoğan’ın sorumluluğundadır. Başbakan Erdoğan’ın “Gerektiğinde yapılır” diyerek bir tehdit unsuru olarak gündemde tuttuğu müdahalenin, sorunu daha da derinleştireceğini konunun uzmanları döne döne söylüyor.
Konunun anlamlı ve doğru tek çözüm yolu açlık grevi yapanların dile getirdikleri taleplerin kabulüdür.
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00