3 Kasım 2012

Krallar Kralı Agamemnon

KRALLAR KRALI AGAMEMNON KİMDİ?

Gerçekten de antikçağda tanrılar; dünyayı ve diğer ikinci-üçüncü sınıf adi yaratılışlı yığınları yönlendirmesi için,  bir avuç soylu aileyi özel olarak yaratıyordu. Onların kanları haliyle soylu, tanrısal kan oluyordu. İşte o yüzden de Troya fatihi ve Mükene kralı Agamemnon’un soyu, ta Baş tanrı Zeus’a dek dayanıyordu... Bunun en belirgin kanıtı da, elindeki Baş krallık asasının Baştanrı Zeus’un armağanı olmasıydı!... Bazı tarihçiler, onun işkenceci kral Tantalos’un soyundan geldiğini de ileri sürüyorlardı. Ne var ki kral Agamemnon, zaman içinde Yunanistan’daki yüzlerce kent krallıklarının başı olmayı becerdi. Sparta kralı Meneleos da onun kardeşiydi. Bu iki kardeş aynı zamanda bacanaktılar da! Meneleos, Baştanrı Zeus’un kızı ünlü güzel Helena’yla evliydi. Kendisi de Helena’nın yumurta ikizi kız kardeşi Klütaymestra’yla… Agamemnon, aynı zamanda yeryüzünde Baştanrı Zeus’un temsilcisiydi... Onunla sık sık konuşurdu… Tıpkı bütün çağlarda,  dünya egemeni kralların tanrılarla konuştuğu gibi…
Agamemnon egemenliğini daha da genişletme, yakınlarına peşkeş çekeceği savaş ganimeti güzel kadınlar, ziynetler devşirip getirme sevdasındaydı hep! Zaten bu yüzden de komşu Troya krallığının hazineleri ve güzel kadınları uykularını kaçırıyordu durmadan! Gene bu yüzden, buyruğundaki bütün kralları kendi çevresinde kenetlendirecek bir savaş bahanesi yaratması için, Baş tanrı Zeus’un onuruna sık sık kurbanlar kestiriyordu...

AGAMEMNON’A BAZI TANRILAR YARDIM ETTİ

Yazgının bir cilvesi olarak Baştanrı Zeus, Olimpos’taki bir düğün şöleni sırasında, üç tanrıçadan hiçbirine veremediği o ünlü “altın elma” yüzünden, ilk kez“evrensel bir güzellik yarışması” düzenledi dünyamızda…
Tanrıça Afrodit; evren güzeli seçilme karşılığında, yarışmanın hakemi olan Troya kralının oğlu Paris’e, Yunanistanlı güzel Helena’nın aşkını önerdi rüşvet olarak. Bu öneriyi sevinçle kabul eden Paris de, onu evren güzeli seçti. Afrodit de sözünü tutup güzel Helena’ya aşk okları gönderip onu Paris’e deli divane âşık etti!  Haliyle birbirlerine böylece tutulan bu ikili, Troya sarayına birlikte kaçıp geldiler. Bundan sonra da Agamemnon muradına ermiş oldu! Sözde zorla kaçırılan Güzel Helena’nın namusunu temizlemek gibi kışkırtıcı bir nedene dayanarak ve de Baştanrı Zeus’un oluruyla, bütün kent krallıklarının en seçkin askerlerini devşirip bir donanma oluşturdu ve Troya kentine ulaştı... Donanmadaki işgalci komutanların en ünlüsü, tanrıça Tetis’in oğlu Ahilleus’tu. O hem eşi bulunmaz bir savaşçı, hem de sağ ayak topuğu dışında bedenine silah işlemez, yarı-ölümsüz bir kahramandı!

SAVAŞ BİR BÖLÜŞÜM KAVGASIYDI

Yıllarca Troya surlarını aşamayan Yunanlı Akha orduları; haliyle hem yaşamlarını sürdürebilmek, hem ganimet talanlamak için, çevredeki illere çapulculuk baskınları düzenliyorlardı. Toplayıp getirdikleri ganimetleri ve güzel kadınları da, aslan payı Baş kral Agamemnon’da  kalmak üzere, bir tanrı elçisinin hakemliğinde paylaşıyorlardı. Gene bir gün komutan Ahilleus’un  getirdiği ganimetlerin paylaşımı sırasında, güzel Briseis, Ahilleus’a düşmüştü. Birsüre sonra Başkral Agamemnon, Briseis’i alıp endi çadırına götürdü. Bu yüzden Ahilleus’la çok çetin bir kavgaya tutuştular. Öfkeden küplere binen Ahilleus, Aamemnon’un yüzüne karşı;  
“Kıyasıya savaşta benim kollarım görür en büyük işi,
Ama bölüşmede payın en okkalısı sana gider!…
Hem onur payımdan olayım, hem burada kalıp savaşayım ha?
Mal mülk sahibi edeyim diye seni!” diye ağzına geleni söylemeye başladı. Hızını alamayıp çok ağır küfürler de yağdırdı! Sonra da savaşlardan iğrenip barakasına çekildi…

TROYA ATIYLA SAVAŞI KAZANDILAR

On yıl süresince Yunanlı ordulara geçit vermedi yiğit Troyalılar. Ne var ki surları aşamayan işgalciler, o ünlü Troya Atı’nı yaptılar sonunda. Karnı askerlerle dolu bu atın, tanrıça Atena’nın Troyalılara gönderdiği bir zafer armağanı olduğu düzmecesini yaydılar. Troyalılar da coşkuyla bu atı surlardan içeri aldılar. Ve böylece bir gecede Troya, alevler içinde düştü…
Agamemnon, talan sırasında Troya kralı Priyamos’un bilici kızı güzel Kasandra’yı kendisine köle olarak ayırdı… Savaş ganimetleriyle yüklü gemiler, tanrıların yalan rüzgârlarıyla şişine şişine Yunanistan’a dönerken, bilici güzel prenses Kasandra; Mükene sarayına varır varmaz birlikte öldürüleceklerini söyledi Başkral Agamemnon’a. Ne var ki Krallar Kralı, güzel kölesinin bu sözlerine gülüp geçti!…Bu talan savaşı uğruna kızı İfigeya’yı bile orduların önünde kurban etmemiş miydi o?  Bundan böyle dünya imparatoruydu artık. Ve tanrılar da onun buyruğundaydı… Savaşın nedeni olarak öne sürdüğü güzel Helena’yı bile çoktan unutmuştu Troya’da!…
Ne var ki bin yıllar süresince dünya halklarının bile göremeyeceği bir gerçeği; yani bu savaşın bir yağma savaşı olduğu gerçeğini, Agamemnon’un karısı Klütaymestra çok iyi görüyordu…
O yüzden de yıllar boyu gece gündüz kiniyle bilediği hançeriyle bekliyordu onun Troya’dan dönüşünü...
 

***

Nakışladığı her resimden sonra hep kan ter içinde kalan tanrı demirci Hefaystos, alnındaki teri sildi ve gene dövdüğü resme bakaraktan uzun uzun gülümsedi…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et