Spor ve harici pek çok alanda olduğu gibi teniste de yeni federasyon başkanı “atandı.” PTT Genel Müdürü Osman Tural’ın tepeden inişinin bu denli hızlı olması haklı olarak “Nereden çıktı bu adam”, “Bu adamın tenisle ne ilgisi var” tepkilerine neden oldu.
Oysa camiayı biraz bilenler, bu tip “görev”lere getirilmek için aranan son şartın “sportif bilgi ve alaka” olduğunu da tahmin ederler. Belki de Tural, PTT emekçilerini ezmekten arta kalan zamanında habire tenis izliyordu. Bu konuda hiçbir fikrim yok, umrumda da değil açıkçası.
AKP’nin hedefi tenisi bugüne kadar yönetenlerle, tenis pazarına ilgi duyan sermaye kesimleriyle kusursuz biçimde uyuşuyor. Bu yüzden Osman Tural, Tenis Federasyonu Genel Kurulu’na “herkesin adayı” olarak atandı ve delegelerin oyunu aldı.
Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, kısa süre önce WTA İstanbul kura çekimleri sırasında basına “Ben biliyorum ki Sayın Başkan Ayda Uluç, federasyon başkanlığı görevini Osman Tural’a bırakacak” derken kuşkusuz bir mutabakatın ışığında konuşuyordu.
Yani tenis elitini rahatsız eden bir “darbe” yahut “ele geçirme” yok ortada. Türkiye’de son dönemde çıkış halinde olan tenisi daha iyi pazarlayacak bir isim arandı ve buna PTT icraatleri referans alınarak Osman Tural münasip görüldü.
Osman Tural, tenis kortlarında var olduğu düşünülen “beyazlığa” daha uygun bir dış görünüşe sahip olsa şu an verdiği tepkiyi vermeyecek olanlar için güzel bir zihniyet sorgulama vesilesi bu.
“Sizin” camiada, “sizin” istediğiniz tipte sporu daha kârlı hale getirecek isim bir AKP bürokratı.
Ve pek Anadolulu haliyle WTA 2011’de Maria Sharapova ve Caroline Wozniacki dahil 7 yıldız sporcunun arasında çektirdiği fotoğrafı “Şu güzel ortamı bozan AKP’li” içgüdüleriyle dolaşıma yeniden sokanlar 10 yılda sıkça düştükleri o çelişkinin bir kez daha içindeler. AKP ise  bugüne kadar o çelişkiyi kendi lehine maniple etmenin, halkta böylece sempati uyandırmanın ustasıdır, hatırlatalım.
Şekilciliğe aldanmadan AKP’nin her alanda yoğunlaştırdığı piyasacılığın, meselenin sınıfsal tarafının spor için de genel olarak toplum için de asıl tehlike olduğunu görenler içinse mevzu başka.
Cezaevlerinde 56 gündür süren açlık grevlerine dikkat çekmek için bir araya gelen aydınlardan Murathan Mungan’ın dediği gibi “Gökdelenler yerine temel insani değerleri yükseltmeyi hayat programımızın baş unsuru yaparsak” çözülecek asıl çelişkiler.
Ve Osman Tural da “İnsani değerleri değil gökdelenleri yükseltenlerden.”
Nereden mi biliyoruz?
Senelerdir PTT emekçilerinin verdikleri mücadelelerden.
Tural’ın döneminde hızla taşeronlaştırılan posta hizmetlerinden.
Tural’ın taşeron çalışmaya tepki gösteren emekçileri “Bundan önce işsizdiniz, böyle devam ederse bundan sonra da işsiz olacaksınız. PTT’nin kapısından içeri giremeyeceksiniz” diye tehdit etmesinden.
Arka arkaya yaşanan soygunlarda PTT çalışanlarının öldürülmesini “Her işin bir riski vardır... Paramız var ki soyuluyoruz” diye pişkince yorumlamasından.
Yani emekçileri, sendikasızlaşmaya, güvensiz çalışmaya, esnekliğe, düşük ücrete, uzun mesai saatlerine, iş cinayetlerine mahkum eden ve bunları “Ayaklar baş olursa kıyamet kopar” diye savunabilen AKP zihniyetinin tipik bir uygulayıcısı olduğu için rahatsızız Osman Tural’dan.
“Ne anlar bu bıyıklı tenisten” yorumlarıyla 2-3 gündür sosyal medyayı inletenler rahat olsun yani. Tural, kendileriyle aynı tarafta.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et