14 Kasım 2012 03:17

O kibri kırmalıyız

O kibri kırmalıyız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

"Her seferinde ‘bakın iyi şeyler olacak’ diye diye öldürüldü insanlar.”
Yard. Doç. Nazan Üstündağ, Serpil İlgün’ün açlık grevleri ve akademisyenlerin bu kapsamda ortaya koydukları iradeye dair sorularını yanıtlarken bu önemli saptamayı yapıyor. Üstündağ, önceki gün Evrensel’de yayımlanan röportajında aslolanın kendi sözümüzü kurmak olduğuna da özel bir vurgu yapıyor.
Politikadaki hegemonya mücadelesinde sözünün hükmü olması için iktidardan “dilemek” ve ondan sonra da bunun mutlak anlamda olumlu bir karşılığının olacağını beklemek gibi bir mantık olabilir mi? Ama Türkiye’nin son on yılında pek çok liberal aydın AKP iktidarı karşısında demokrasi mücadelesi verenleri hep şu boş sarmalın içine davet ettiler: Önce talep edin, ardından AKP Hükümeti’ni destekleyin ve motive edin, bu arada olumlu yanıt alacağınızı ümit edin ve bekleyin!
Bu yöntemin iş göreceğine dair dayanaklardan biri Başbakan Erdoğan’ın 2005 yılında
Ankara’da aydınlarla yaptığı toplantıda kullandığı üslup ve ardından da Diyarbakır’da yaptığı
konuşmaydı. Hatırlanacağı gibi Başbakan Erdoğan o konuşmasında, Ankara’da görüştüğü
aydınlardan Adalet Ağaoğlu’nun talebi olan Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu dizelerini de
okumuştu: “Memleket isterim /Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;/Olursa bir şikayet
ölümden olsun.”
Bu arada bu dizelerin sahibi Cahit Sıtkı Tarancı’nın 20 Kasım 1992’de Diyarbakır’da katledilen yeğeni Gerçek Dergisi Diyarbakır Temsilcisi Namık Tarancı’nın ölümünün üzerinden 20 yıl geçtiğini de hatırlatalım. AKP’nin “karanlık kalmış cinayetlerin” üzerine gitme söylemi Tarancı cinayetinin yanına uğramadı ve bu cinayetin üzeri örtülü bırakıldı.
Başladığımız yere dönersek, Erdoğan 2005’te bu şiiri okuduğu konuşmasında şu vurguyu da yapmıştı: “Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur.”
Bugün gelinen noktada, Başbakandan o şiiri okumasını rica eden Adalet Ağaoğlu, 12 Eylül 2010 referandumunda AKP’ye istediği desteği vermiş bir isim olarak yaşadığı hayal kırıklığını “Başbakan bizi aldattı” diye anlatıyor.
Burada elbette aslolan aydınları ve onların üzerinden toplumu beklentiye sokarak desteklerini almayı hesap eden, bu desteği aldıktan sonra da bugün, yeni bir seçim öncesi “idam” söylemini döne döne vurgulayarak “milliyetçi, muhafazakar” oyları garantilemeyi kuran Başbakanın tutumudur.
Başbakanın son olarak açlık grevindeki tutuklulara yönelik kullandığı söylemleri de, kibrinin zirvesinde olduğunu ve bu kibrin de ancak ciddi bir mücadele ile kırılabileceğini gösteriyor.
Türkiye’de Yaşar Kemal’in de aralarında bulunduğu aydınların ardından, dünyanın birçok ülkesinden 320 aydın, sanatçı, akademisyen, siyasetçi, gazeteci ve bilim insanının yayınladıkları mesajla açlık grevine dikkat çekerek duyarlılık çağrısı yapması bu bakımdan önemlidir.  Bu çağrıya ek olarak, ABD’li akademisyen Noam Chomsky de Türkiye hükümetine artık çok tehlikeli bir aşamaya gelinen açlık grevlerine, çözüme yönelik bir yanıt vermesi çağrısında bulundu.
Bu arada, aralarında Julide Kural, Nur Sürer, Şebnem Sönmez, Işıl Özgentürk, Nazan Üsündağ, Nuray Sancar, İlkay Akkaya, Filiz Kerestecioğlu, Esra Mungan’ın da bulunduğu 45 kişilik kadın grubu açlık grevlerine dikkat çekmek için dün Diyarbakır’daydı. Bu yazı yazıldığında onların Diyarbakır’daki temasları ve etkinlikleri sürüyordu.
 Giderek büyüyen bu çabalar da gösteriyor ki, açlık grevleri yapanları hedef alan söylemlerini dün de sürdüren Başbakan Erdoğan’ın kibri er ya da geç kırılacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa