Sırat köprüsü
Fotoğraf: Envato
"Tarih, gelecek için kavga verip,
yitmiş bile olsa,
insanlık için vuruşanları hiç unutmaz." Şeyh Bedreddin
Toplumca sırat köprüsünden geçmeye çaışıyoruz. Bölük bölük, pörcük pörcük. Hesler, GDO'larmı? Çevreciler ilgilensin. Kayıplar mı? Cumartesi anneleri ilgilensin. Sağlığın özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi mi? Sağlıkçılar ilgilensin. Eğitim mi? Aydınlar ilgilensin, Barınma hakkı mı? Barınamayanlar ilgilensin. Tutuklu Gazeteciler mi? Gazeteciler ilgilensin. İş cinayetleri mi? Ölenlerin yakınları ilgilensin. Kentsel Dönüşüm mü, Rantsal bölüşüm mü? Mimarlar ilgilensin. Avrupa'da genel grev dalgası mı? O ülkelerin işçileri ilgileniyor ya, Bizimkiler seyretsinler. Açlık grevleri mi? Kürtlerin sorunu canım. Bir yanda da savaş tamtamları çalıyor... Bu listeyi uzatmak mümkün tabii ki.
Geçen hafta Avrupa'da genel grevler yaşandı. Neden neydi? Kazanılmış haklardan kısıntıya gidilmesi. Oysa ki bizde sendikal haklar yokediliyor. Kürt halkı aylarca sokaklarda açlık grevlerinde insanca hak taleplerinde bulunuyor. Kentsel dönüşüm diye talan ve rant kavgaları yaşanıyor. 1 Mayıs alanı yapıldığı söylenen Taksim taksim ediliyor. İşçi sınıfının kurumları deyince ilk akla gelen sendikalardan çıt yok. Her mitingte genel grev-Genel direniş diyen tabana da ses kulak veren yok. Peki bu gün bu sorunlara karşı ortaklaşılmayacaksa ne zaman daha büyük krizler yaşanacakta sendikalar üretimden gelen gücü kullanacaklar? Demokratik alan da sorunlar büyük, ekonomik alanda sorunlar büyük, sanatsal alanda sorunlar büyük merak ediyorum daha büüyüğü nasıl olacak ta şaltere kollar uzanacak. Sendikaları sarsacak yeni 15-16 haziranları yaratacak işçiler sokağa çıktığında hangi sendika, hangi yüzle önderliğe soyunacak?
Hepimiz biliyoruz ki ülke sorunlarına üretim alanlarından gelen ses olmazsa hep eksik kalır. Açlık grevleri sırasında sendikal hak gasplarının yaşandığı, Belediyelerin iktidarın pastası gibi talan edildiği sıralarda üretim alanlarından mahçup basın açıklamaları yerine güçlü bir ses çıkarılabilseydi tablo çok daha farklı olacaktı.
Söz geldi Taksim'e. Başta DİSK olmak üzere Taksim'i 1 Mayıs alanına getirdiğini söyleyenlere. Eğer Taksim 1 Mayıs alanı olduysa korumak, kollamak ve karşı çıkmak için kitlelere çağrı yapmak ve harekete geçmek başta sizlere düşmez mi? Yoksa vaz mı geçtiniz? Taksim bir aydır taksim ediliyor. Mimarlar odası ve bazı platformlar çırpınıyor. İstanbul'un tarihsel mirası tek miting alanı yokediliyor. Nisan ayı geldiğinde mi ses çıkarmayı yada kitleyi şantiyeye mi toplamayı düşünüyorsunuz?
Muhalif ve alternatif sözü olanlar bir bir sırat köprüsünden geçiyoruz. El ele tutuşmanın köprüyü birlikte geçmenin zamanıdır. O onun sorunu, bu bunun sorunu diye beklersek hepimiz cehennemin alevleri içinde kalacağız ve arkamızda ses çıkartacaklar kalmayacak. Lokal alanlarmış gibi görülen sorunları ortaklaştırmadan, Üretim alanlarını bu sese katmadan ne sendikalar kurtulabilecek, ne doğa ne de Taksim.
Not: Bu hafta "görselliğin sanatla, sanatın siyasetle" ilişkisine değinecektim ama güncel ülke sorunları çok canımı sıktığı için konuyu değiştirdim. Bari güncel sorunları "Güncel Sanata" taşıyabilsek diyorum...
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29
- Tez büyür çocuklar mahkeme kapılarında 03 Temmuz 2024 04:15
- Fotoğraf endüstrisi gelişiyor, ya insanlık? 26 Haziran 2024 04:36
- Evrensel’in 29. yaş günü vesilesiyle… 19 Haziran 2024 04:15
- Bellek, hatırlama ve unutturmama… 22 Mayıs 2024 04:20