NATO'culuk katıksız Amerikancılıktır
Burada Başbakan Erdoğan, “Şu anda Türkiye’nin toprakları aynı zamanda Amerikan topraklarıdır. Bu yüzden de askeri mevzilenmeleri Amerika nasıl isterse, bizim silahlı kuvvetlerimizle birlikte öyle mevzilendirir. Türkiye’ye ne kadar asker ve “uzman” gönderir bunu biz bilmeyiz, ABD bilir” dedi desek yer yerinden oynar; Başbakan “Yazılanlar yalandır” diye savcıları hareket geçirir, yetinmez; “Bizim bir karış toprağımıza göz dikenin gözünü oyarız....Asarız, keseriz!” diye hamaset alıp başını gider.
Oysa Başbakan Erdoğan, çok değil daha 22 Kasım’da gazetecilerin patriot füzelerinin nereye ve nasıl yerleştirileceği ile ilgili sorularını yanıtlarken şunları söyledi: “Şu anda bizim topraklarımız aynı zamanda 4. maddeye göre NATO’nun da topraklarıdır. Burada NATO ile bir adım atılmaktadır. Bunun nereye yerleştirilip yerleştirilmeyeceği bizim silahlı kuvvetlerimizin mensuplarının da uygun görmesiyle, oralarda bu yerleşim olacaktır. ... Sayısal olarak NATO buraya ne kadar asker gönderir, bunu şu anda bilmemiz mümkün değil, önemli de değil. Ama bunun için NATO’nun bir uygulaması olacağı için de TBMM’den herhangi bir izne gerek yok.”
Bunlar bağımsızlıkçı ve milliyetçi olduğunu övünerek söyleyen Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı tarafından söyleniyor. Burada arkasına saklanılan kalkan “NATO” oluyor. Sanki NATO Amerika’nın çıkarları dışında bağımsız bir örgütmüş gibi.
Gerçekte ise tersi doğrudur ve “NATO eşittir Amerika”dır. Bu yüzden de bu yazının ilk paragrafında, ironik bir ifadeyle “Başbakan böyle dedi” denen giriş paragrafında söylenenleri özü itibariyle Başbakan Erdoğan’ın söyledikleriyle aynıdır.
Son iki yıl içinde Türkiye’nin Libya’da NATO ile Kaddafi’nin devrilmesi için iç savaş çıkarması ve bu iç savaşa müdahil olmasıyla başlayan süreç, NATO’nun Avrupa’daki Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın İzmir’e taşınması, Kürecik’e “Füze kalkanı radarlarının yerleştirilmesi”nden sonra patriot bataryalarının Türkiye’ye yerleştirilmesi girişimi, Türkiye’nin NATO içindeki görev ve sorumluluklarının artırılmasında en radikal adımlar olmuştur. Dolayısıyla Erdoğan hükümetleri, gelmiş geçmiş hükümetler içinde Menderes hükümetlerinden sonra en Amerikancı hükümetlerdir!
Rusya’nın tepkisi de sadece Suriye sınırına patriot yerleştirmeye değil, Türkiye’nin NATO içinde giderek daha çok sorumluluk üslenen, topraklarını NATO’nun emrine vermede 1960’lı yıllardan sonra başlayan çekimserliğini kaldırarak NATO’nun en gönüllü ve görev almada en hevesli üyesi haline gelmesinedir. Dahası bir kez patriotlar yerleştirilmeye başlanınca, Türkiye’nin dış politikasının girdiği mecra dikkate alındığında (Irak Başbakanı Maliki’nin Erdoğan’a sert yanıtı ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın dün yaptığı açıklama gidişatın daha sertleşmeye doğru gittiğini gösteriyor) yarın Irak sınırına öbür gün İran sınırına da yeni patriot bataryaları, yeni “yabancı asker ve uzmanları” yerleştirme de kaçınılmaz olacaktır. Çünkü ne Irak ne İran, Suriye’den daha az füzeye sahip ülkelerdir. NATO ve ABD de bunu bildiği için Türkiye’ye patriot yerleştirmekte hiç tereddüt etmemiş, Türkiye’nin başvurusuna jet hızıyla olumlu yanıt vermiştir. Çünkü böylece Türkiye’nin hem batı emperyalizmine bağlanma noktalarını çoğaltmakta hem de Türkiye NATO’ya tamamen bağlı hale gelerek, batı emperyalizminin çıkarlarını daha çok kendi çıkarları olarak görür hale gelmektedir.
(*) Daha bundan iki hafta önce 7 Kasım’da, gazetecilerin, “bir dışişleri yetkilisine” dayanarak sordukları “Türkiye NATO’dan Patriot füzeleri istemiş, doğru mu?”sorusuna Başbakan Erdoğan, “Dışişleri yetkilisinin böyle bir açıklama yapma yetkisi yok. Çünkü bu füzeyi alma noktasındaki karar verici makam biziz. Benim bundan haberimin olması lazım. Benim böyle bir şeyden haberim yok....” diyerek haberi kesin bir dille yalanlamıştı. Ama aradan bir hafta geçti, Türkiye resmen NATO’ya başvurarak patriot füzesi istedi.
Evrensel'i Takip Et