27 Kasım 2012 10:34

Patriotçu medyanın kimyası

Patriotçu medyanın kimyası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün savaş haber ve bilginin üretimini, dağıtımını kontrol edenlerle, edemeyenler arasında yaşanıyor.
Pentagon


Nerede okuduğumu unuttum.
Ama hatırladığım şu:
Dönemin ABD Başkanı’na, Oval Ofis’te mülakat verdiği gazeteci soruyor:
- Irak’ın işgaline gerekçe olarak, Saddam’ın kimyasal silahlarını gösterdiniz. Ama hiçbir yerde iddia ettiğiniz ölümcül silahlara rastlanmadı. Nerede, bu kimyasal silahlar?
- Başkan W. Bush, çekmeceleri açıp kapıyor, “Burada olabilir mi?​” diye, gözleriyle Oval Ofis’te aranırken, kahkahayı patlatıyor…
Dedim ya, hatırlamıyorum; gerçek mi, rivayet mi?     
Ama şunu artık biliyoruz: O süreçte iliştirilmiş medya dünyayı “kimyasal” teyakkuza sokmakta epey iş görmüştü.
Şimdi ufak çaplısını biz yaşadık/yaşıyoruz:   
Medyanın askeri-siyasi projenin hayata geçirilmesinde PR (halkla ilişkiler) aracı olarak nasıl kullanıldığının son örneğini, Patriotların Türkiye’ye getirilmesi operasyonunda gördük.
Adım adım gidelim.
Medyada ‘Suriye’den kimyasal silah tehdidi’ işlenmeye başlandı. Gazete ve TV’ler Şam’ın elindeki kimyasal silahların gücü ve etkileri konusunda, halkın yüreğine korku saldı.
- Bu arada faili belirsiz bombalar, Türkiye sınırına düşmeye devam etti. Tabii ya düşen bombalar ‘kimyasal’ olsaydı sorusunun çengeli beynimize takıldı. Maazallah etkisi çok daha büyük olurdu. Bu tedirginlik en üst düzeyden; Köşk’ün Gül’ünden de vesileler yaratılarak sık sık dile getirildi. (Gül’den ‘kimyasal saldırı’ uyarısı,  zaman.com.tr, 14 Kasım 2012 )
- Kamuoyu adlı bizler, “Hay Allah, ne yapmak lazım, nasıl tedbir alınır” diye meraklanırken, medyamız, “Nato” ve “Patriotlar” fısıldamaya başladı.
- İçeride “Patriotu seviniz” kampanyası dozunu artırırken, Nato’muz Ankara’ya desteğini açıkladı: Kimyasal silah tehdidine karşı müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız.      
Derin bir oh çektik, rahatladık. Ve alkışlar… Bravo Nato.. (Yani, medyanın arzusu bu…)
- Bu arada sınırdaki saldırılar devam etti. Rızamızı aldığını düşünen medya, Patriotlar geldi-gelecek tartışmasını devreye soktu. Nerede kaldı bunlar yahu, diye asker yolu gözlüyoruz, ailecek. (Medyasal arzu)
- Brüksel, önce Türkiye başvurmalı, demiş. Ankara başvurdu-başvurmadı… filan derken… Ve medya mutlu haberi verdi. Patriotlar geliyor. Üstelik yeri de hazır: Urfa. (NATO’dan talep edilen Patriot füzelerin Aralık’ta Türkiye’ye gelmesi bekleniyor, 27 Kasım 2012, trt haber.com)
- Bu arada, Patriotlar konusunda hepimiz mutabıkız da kim kumanda edecek meselesine takıldık. Ama o konuda da ikna edildik. Nato komuta edecek ama biz de zaten Nato üyesiyiz. O halde biz de komuta edeceğiz. (Ruhun şad olsun Aristo!)
- Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız milletini güvenceye almanın rahatlığıyla huzura erdi. Patriot meselesinde kafa karıştırmaya çalışanları azarlamak yine kötü polise, Başbakan’a düştü. Patriotların önemini ve bölgenin hassasiyetini bilmeyenlere cahil cüheyla olduğunu bildirdi. Gelen Patriotların altında çapanoğlu arayan ‘niyet okuyucu’lara fırça üstüne fırça atıldı.
- Patriotların ABD’nin Asya-Ortadoğu kuşatmasının tahkimi için getirildiği, tıpkı Kürecik gibi İran ve Rusya’ya yönelik olduğu gibi öngörüler, bizzat okumuş uzmanlarca da yalanlandı. Komplocu zihniyet mahkûm edildi. (Bir kez daha.)
Operasyon tamam. Güvendeyiz… Ama ben yine de uyarayım:
Sağımız ABD üssü, solumuz Nato füzesi, bombası, şusu busu… Memleket barışçı, demokratik cephaneliğe döndü. Bilhassa sigara içenler dikkat etsin. Maazallah istenmeyen kazalar olabilir…


AKP’DEN KOPUŞUN BELGE’Lİ HALİ

EDP ile Yeşil Parti, hafta sonu nikâh kıydı ya… (Hayırlı olsun.)
Akşam da Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin ağır abisi Murat Belge ile mülâkat yapmış. (26 Kasım 2012)
Küçükömer’in kulağını çınlatıp, “sol aslında sağ”dan girmiş, “BDP ulusalcıların yedek lastiği gibi”sinden çıkmış…
Bu arada, yeni Sol ‘Yeşil’ kuşak takan liberal, sol ve entelektüel grupların AKP’den koptuğunu haber vermiş. Hem de “resmen” kopmuşlar. Öyle diyo…
Müjdeler olsun, artık solun sırtı yere gelmez diyecektim ki...
Mütefekkirimizin “Ak Parti keşke rota değiştirmeseydi” diye hayıflandığını okudum. İçim sızladı, derhal empati kurup acısın paylaştım.  
Anladım ki, Belge’nin aklı AKP’de kalmış. Bu aşk burada bitmez, havasında.
Nitekim, “Biz bu partide örgütleniriz ama AKP’nin yapacağı doğru dürüst bir işinde yine hakkını veririz. Buna bir engel yok” diye de eklemiş.
Eleştirel AKP’cilik de bunu gerektirir.
Yola devam…    


TURNUSOL

AKP’nin sıkı muhalifi kimi Kemalistler, Kürt meselesine gelince -maalesef- İdris Naim Şahinleşiyor.
Misal. Melih Aşık, açlık grevlerinin bitmesinin ardından şöyle yazabildi: “PKK siyasi bir grevle yeni tavizler alıyor… Bu tavizler kanı durdurmayacağı gibi yeni talepler dayatılacak. Terörle mücadele yerine müzakerenin sonu bu…”   (Milliyet, 17 Kasım 2012)  
Tevil ister mi?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa