Zenginin cüzdanı, züğürdün çenesi
Fotoğraf: Envato
Sistemin sanat dünyası her yıl daha bir hareketli. Sanat festivalleri/fuarları, hem içerik hem biçim olarak daha bir havalı hale gelmekte. Bu durum kimine göre ülkenin gelişiminin bir göstergesi. Bu festivallerin başarıları, yapılan satışların tutarı ile ölçülmekte. Son olarak gerçekleştirilen Contemporary İstanbul ve Art İstanbul bu alanda gösterdiği başarı ile takdir topladı. Önceki yıllara oranla cirolarını katlamışlar.
Zenginin cüzdanı züğürdün çenesini yorar diyerek (http://www.contemporaryistanbul.com/tr/press/CI12-basin-bulteni-26-11-2012.php) adresinden okunabilir.
Nerede ise her büyük sermaye şirketinin/holdinginin bir sanat fuarı/festivali düzenlediği görülmektedir.Koç grubu, İstanbul bienallerinin ana sponsoru, Akbank, Zorlu ve Yıldız holdinglerin Contemprory İstanbul ve Art İstanbul fuarları, Ülker grup/holdingin Art Beat’i ilk akla gelenler. İlerde bu fuarları uluslararası sanat dünyasında marka olarak satarlarsa hiç şaşırmayınız. Abu Dabii ve Dubai’li şeyhlerin iştahını kabartacak kıvama getirmeye çalıştıklarını düşünüyorum.
Şimdi bize ne bunlardan diyebilirsiniz. Bu tür sanat görünümlü etkinlikler sistemin önemli manevra alanlarıdır. Tam tersine işçi sınıfı bu etkinlikleri yakından takip edip ideolojik mücadelenin merkezine yerleştirmelidir.
Neoliberal politikalar ve onun ekonomik etkileri kültür ve sanatı da etkiledi. Küresel kapitalizm tek merkezli bir yapıyı hayatın her alanına dayatırken “sanatçıyı”da özneliğinden koparıp sistemin bir parçası haline getirip “hakikati” de iktidarın bakış açısına göre sunmaya çalışmaktadır. Bu amaçla muhalefetin tüm söylemini sahiplenerek kendi sözleri olarak ortaya koyarlar. Buna örnek son yıllarda uygulamaya koydukları “kentsel dönüşüm” ile kentte yaşayan, kentliyi merkezden dışarı doğru savurarak yerine ekonomisiyle, kültür ve sanatıyla bir “finans ve sanat” merkezi yapılanması dayatmaktadır. Tüketim ve gösteri toplumu yaratarak, her alanda kuşatılmış bir üretenler ve yönetilenler toplumunu mekansal düzenlemeleri ile hizaya sokmaya çalışıyorlar.
Özellikle İKSV ve büyük sermaye şirketlerinin sanata sarılmaları bundandır. Muhalif sanat ve sanatçıları değiştirip dönüştürüp sözü çalmaktadır. Son yıllarda gerçekleştirilen İstanbul bienalleri, Contemproryler ve Art beatler bunun örnekleridir. Zaman gazetesinin fotoğraf sergileri ve yayın politikası, Tophane meselesi, kentsel dönüşüm meselesi, Hatta A.Ağaoğlu’nun sanatı kullanarak görünürlüğünü arttırma çabalarını gelecekte daha iyi göreceğiz...
Salt sanatın değil kültürün özelleştirilmesi olarak okuyabileceğimiz bu dayatmalar konusunda Chin Tao Wu’nun araştırmalarından yararlanabiliriz;
- 80 sonrası şirketler kendi küretörlüklerini ve sanat departmanlarını kurdular.
- Günümüz şirketleri kültür kurumlarının toplumda sahip olduğu işlevi devralıp bu kurumların sosyal statüsünden yararlandılar.
- Bütün vergi mükellefi bireyler ya da şirketler olarak zengin sanat hamilerinin özel tercihlerinin maliyetine “ortak olmak” zorunda kalıyor.
- Sponsorluk üstlenen işadamlarına nakit teşvikler dağıtmak üzere 1984 yılında özel sektör sanat sponsurluğu teşvik projesi geliştirildi.
İşçi sınıfının örgütleri özellikle Sendikalar;
Sendikalar bu dayatmalar karşısında, neoliberal politikalarla mücadele eden önemli emek örgütleridir. (ya da öyle olduklarını farzediyoruz) Sendikalar ekonomik mücadele, demokrasi mücadelesi derken kültür ve sanat alanında da politikalar geliştirip, “neoliberal politikalara karşı işçi sınıfının da sanatı var” demeli
Tek başına bir özne olarak “emekten yana bir sanatçı ya da aydın olmak” yetmez bu sanatçı ve aydının emek örgütleri tarafından mücadele içine çekilmesi ve sınıf perspektifiyle üretmesi-paylaşması ancak sendikaların sahip çıkmasıyla mümkündür. Dahası işçi sınıfı kendi sanatçı adaylarını çıkartmalı-yetiştirmelidir.
Walter Benjamin bu durumu şu özlü sözle özetlemektedir;
Faşizmin politikayı estetize etme çabalarının vardığı nokta, İşte budur. Komünizm, buna sanatın politize edilmesiyle yanıt verir.
Devlet eliyle kumar çeşitlendirildi. Spor totolar, at yarışları, iddialar vs.
Paran varsa sen vatandaşsın, yoksa toplumsal bir tehlikesin ve yerin hapishane olabilir.
O halde şans oyunu oyna hayatın değişsin. Sendika, örgütlenme, iş güç, çalışmak mı?
Boş ver yarın piyango sana da çıkabilir.
(Fotoğraf: İhap Hulusi - milli piyango afişi)
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29
- Tez büyür çocuklar mahkeme kapılarında 03 Temmuz 2024 04:15
- Fotoğraf endüstrisi gelişiyor, ya insanlık? 26 Haziran 2024 04:36
- Evrensel’in 29. yaş günü vesilesiyle… 19 Haziran 2024 04:15
- Bellek, hatırlama ve unutturmama… 22 Mayıs 2024 04:20