04 Aralık 2012 12:27

Putin'in ziyaretini nasıl okumalı?

Putin'in ziyaretini nasıl okumalı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye ziyareti, kritik bir zamanda gerçekleşen, önemli mesajların verildiği bir ziyaret oldu. Rusya ve Türkiye’nin, Suriye konusunda karşı kamplardaki konumları bile bu ziyareti zaten en başından önemli kılıyordu.
Putin, Türkiye’ye gelmeden önce, Rusya tarafının, Rusya’dan Suriye’ye hareket eden uçağın Türkiye tarafından indirilerek aranması olayının gündeme getirilmeyeceğini açıklaması bile bu ziyaretin diplomatik zemininin güçlendirilmesi yönündeki bir tercihin ifadesidir. Putin’in Erdoğan ile görüşmesi sırasında ve sonrasında yaptığı açıklamalar, ekonomi alanında atılan imzalar da dikkate alındığında, Rusya yönetiminin Türkiye hükümetinin bölgesel, askeri ve ekonomik politikalar bakımından içinde bulunduğu bağlamı değiştirmeye zorladığı açıktır.
Bu gerçek, Erdoğan açıklamalarıyla da aslında teyit edilmiştir.
Erdoğan, Putin ile birlikte kameraların karşısına geçerek, Akkuyu’da yapılacak nükleer güç santralinin 20 milyar dolarlık sermayesiyle bir kalemde yapılan en büyük yatırım olduğunu, Rusya Atom Enerjisi Kurumu’nun şu an 700 milyon dolar sermaye aktardığını, daha sonra 800 milyon dolar daha aktaracağını belirterek, “Bu rakamı 2 buçuk milyar dolara çıkarmak istiyoruz” dedi. Erdoğan, Türkiye ile Rusya arasında ekonomi, finans, güvenlik, ticaret ve kültür alanında 11 anlaşma imzalandığını belirterek ekledi: “Dış ticarette Rusya şu anda Almanya’dan sonra ikinci sırada. İlişkilerimizi daha da güçlendirmek istiyoruz. Son olarak bildiğiniz gibi Sberbank, 3.6 milyar dolar karşılığında Denizbank’ı satın almak suretiyle ülkemizin bankacılık sektörüne girmiş bulunuyor. Bizim girişimcilerimiz de Rusya’da bugüne kadar, 10 milyar doları aşan yatırım gerçekleştirdiler.”
Putin de ekonomik konularda benzer açıklamalar yaparken, Türkiye’nin Patriot tercihi ile ilgili soru üzerine de çarpıcı bir yanıt verdi. İlk olarak Patriotların dünyada artık tercih edilmeyen eski bir sistem olduğu vurgusunu, “Bu bölgede, bizim etkinliğimizi bizim açımızdan çoktan aşılmış teknolojilerle kıramazsınız” diye okumak mümkün. İkinci olarak Putin’in “Duvarda silah varsa piyesin sonunda patlar” biçimindeki vurgusu da, Rusya’nın bu gelişmeleri yakından izlediğinin ve değerlendirdiğinin de açık ifadesidir. Putin, Anton Çehov’a atıf içeren bu yanıtı ile bir bakıma, Necip Fazıl’a sık sık gönderme yapan ve konuşmalarının arasına şiirler serpiştiren Erdoğan’a “bu da sana kapak olsun” demiş oldu (!)
Erdoğan’ın görüşme sonrasındaki mesajlarında, BM’de Suriye’ye açık müdahaleye karşı çıktığı gerekçesi ile Rusya’ya karşı sergilediği tavra paralel bir tutum göremedik.
Erdoğan’ın şu ifadesinde de yansıdığı gibi çok daha saygın ve nazikti: “Dış politika prensibimizin dostumuz Rusya’nın tutumuyla ilkesel temelde örtüştüğünü görmek elbette ki memnuniyet vericidir. En büyük temennimiz; Suriye’de sürmekte olan çatışmaların ve akan kanın bir an önce durmasıdır.”
Putin’in, “Suriye’deki rejimin avukatı değiliz” sözleri ise, Rusya’nın Suriye politikasından ciddi bir sapma gibi algılanmamalıdır. Nihayetinde Rusya dün olduğu gibi bugün de, Suriye’ye dışarıdan yapılan müdahalelerin belirleyiciliğinde gerçekleşecek bir rejim değişikliğine karşı çıkıyor.
Bu arada Putin böyle derken, Erdoğan’ın “Suriye muhalefetinin avukatı değiliz” diyememiş olması da atlanmamalıdır.
Peki bu ziyaret, “Türkiye bir NATO toprağıdır” diyen Erdoğan ve hükümetinin bölge politikalarında ne gibi sonuçlara yol açabilir? Ya da açar mı?
Biraz da zamana bağlı olan bu soruların yanıtları da başka bir yazının konusu olsun.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa