Savaş ölüm, barış yaşamdır
Yakındoğu’daki savaş her gün yeni olaylarla ‘geliyorum’ demeyi sürdürüyor. Yeryüzü ve ülkemiz savaşların sebep olduğu kana, gözyaşına ve korkunç yıkımlara hiç de yabancı değil aslında. Buna rağmen “çıkar alanı” diye anılan geniş bir coğrafyada savaşlar sürüyor ve hayatlar sönüyor. Ölüm kol geziyor olanca çıplaklığıyla: Önce gerçekler sonra da canlar ölüyor/öldürülüyor. Enerji kaynaklarını paylaşmak uğruna örülen “yeşil kuşak”, yalanlara kılıf uydurmak amacıyla debelenip duruyor ve milyon dolarları emperyal güçlerin çıkarları için ölen canlar pahasına harcamaya devam ediyor.
Behice Boran, 1950 yılında kurucusu ve başkanı olduğu Barışseverler Cemiyeti, Menderes hükümetinin Kore’ye asker göndermesini kınayan bir bildiri yayımlayınca 15 ay hapis cezası aldı. 1977’de kurulan Barış Derneğinin Başkanı olan Mahmut Dikerdem 1982 yılında, yargıçlara şöyle sesleniyordu: “Dünyanın döndüğünü kanıtladığı için mahkûm edilmek istenen bir bilim adamının, yargıçlarına “ne yapayım ki dünya dönüyor” dediği gibi, bizi de “ne yapalım ki dünya halkları barış istiyor” demeye zorlamayınız. Dünyanın döndüğü nasıl tartışılmaz bir gerçek ise tüm dünya halklarının barış içinde yan yana yaşamak istedikleri ve topluca intihar demek olan savaşı reddettikleri de o kadar açık ve kesin bir gerçektir.” Gördüğünüz gibi çok eski bir tarihten bahsetmiyorum. Barış içinde yan yana yaşama talebi hâlâ güncelliğini koruyor, çünkü savaşlar öldürüyor hâlâ.
Peki, sonra ne mi oldu? Gazete haberlerine göre “PKK’nin, 15 Ağustos 1984 ’te Eruh ve Şemdinli baskınlarının ardından 28 yıldır devam eden çatışmaların bilançosu ortaya çıktı: Türkiye ’de 72 bin 500 terör eylemi yaşandı; toplam 21 bin 800 PKK ’lı öldürüldü, 6 bin 500 sivil vatandaş, 5 bin 500 polis ve asker hayatını kaybetti, 1500 köy korucusu şehit oldu. Operasyonlarda yaklaşık 203 bin şüpheli gözaltına alındı.” Bu arada 17500 faili meçhul konusu belirsizliğini koruyor. Devam edelim: “Son 10 yılda 818 asker şehit olurken 934 askerin de intihar ettiği açıklandı.” Yorumsuz!
Savaşın öldürdüğü gerçeklerden biri daha: “Mayınsız Bir Türkiye Girişimi’nden Muteber Öğreten’in açıkladığı rapora göre Türkiye’de hâlâ, toprağa döşeli yaklaşık 1 milyon mayın bulunuyor. Buna göre; Türkiye’de her 73 kişiye bir mayın düşerken, mayın olduğu bilinen 15 ilin yer aldığı bölgede (Ardahan, Batman, Diyarbakır, Doğubeyazıt, Antep, Hakkari, İskenderun, Kağızman, Kars, Mardin, Siirt, Urfa, Şırnak, Tunceli, Van) her 10 kişiye bir mayın düşüyor.” Kısacası “Yurtta sulh, cihanda sulh” diye nutukların atıldığı fakat “Her Türk asker doğar” diye rap rap yüründüğü bu güzel ülkede hakkımıza düşen mayınlarla tesadüfen yaşıyoruz.
NATO Genel Sekreteri A. F. Rasmussen, Patriot füzeleriyle ilgili kararın ardından basına yaptığı açıklamada, “Kimse Türkiye’ye saldırmayı aklına bile getirmesin” uyarısında bulundu. Böylece daha önce Kürecik ’e kurulan AN/TPY-2 X-band radarından sonra savaş üssü olma “hedefinde” önemli bir adım daha atılmış oldu.
Özetlersek: Dünyanın en gelişmiş sistemlerinden biri olan x-band radarı yardımıyla izleyip tespit edeceğiz ve Patriotlarla vuracağız. Daha açık ifade etmek gerekirse yaşanabilir diye bilinen tek gezegen olan dünyamızı çıkar alanı ilan eden emperyalistlerin ve petrol zengini krallık ve şeyhliklerin çıkarları uğruna yakın komşu (Müslüman) ülkeleri vuracağız. “Kardeşlik” masallarından ve “komşularla sıfır sorun”dan başlayarak bu noktaya geldik ne yazık ki.
Artık bir savaş üssü olarak açık hedefiz ve komşularımızla savaş halindeyiz diye ifade etsem yanlış olmaz sanırım. Neyin savaş üssüyüz? NATO’nun. Füze atımlığı uzaklıkta bulunan komşularımız? Suriye, İran ve Irak. Kimleri öldüreceğiz bu savaşta? Cevap çok açık ama ben yine de söyleyeyim: UFO diye tabir edilen araçlarla dünyamızı istila etmeye gelen uzaylıları!
Evrensel'i Takip Et