Fatih’in kanunnamesi ne diyordu? “Kanunname-i Âli Osman” diye bilinen kanunnamenin ne dediği gayet açıktı. Dediği şuydu: “Her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizamı âlem için katletmek münâsibdir.” Yani iktidara geçen şehzadenin varsa erkek kardeşini katletmesi yasal sayılmıştı. Böylece Osmanlı merkeziyetçiliğinin istikrar kazanmasının temeli atılmış, padişahların saltanatları mutlak iktidarın sahipleri olarak kutsanmıştı. Muhteşem Yüzyıl tartışmaları sırasında Başbakan Erdoğan’ın da ecdadına bağlılığını bir kez daha açıkça ilan ettiğine hep birlikte tanıklık ettik.  
Demek ki, çok uzak olmayan bir gelecekte Türk siyaseti de bir kardeş katline sahne olacak. Bu elbette fiziksel değil, siyaseten olacak. Çünkü günümüzde ne kadar diktatörlük heveslisi olunsa da, kardeşi cellada teslim etmenin olanağı bulunmuyor. Başbakan Erdoğan, Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklarken “adayımız kardeşim Gül” demişti. Bildiğimiz kadarıyla Erdoğan’ın kendi partisinden kardeşim dediği tek politikacı Gül’dür. O zamandan bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Artık kardeşin katledileceği bir dönem yaklaştı.
Şimdilerde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olacağı artık herkesce bilinen bir sır durumundadır. Buna karşı Abdullah Gül’ün bir devre daha Çankaya’da kalmak istediği, eğer bu olanaklı olmazsa etkin bir politik görev üstlenmek istediği de sır değildir. Yani en azından başbakanlık gibi. Oysa Erdoğan buna yanaşmadığı gibi, sadece cumhurbaşkanı olmak değil, geniş yetkilerle donanmış bir başkan olmak peşindedir. Bu durumda da zaten başbakanlığın da bir önemi kalmayacaktır.
Bütün bunlar politik bir spekülasyon sayılabilir. Ancak bu ve buna benzer pek çok politik spekülasyonun daha sonra gerçeklik kazandığı da çok iyi bilinmektedir. Çünkü bu politik spekülasyonlar rastgele bir atmasyon üzerine değil de, siyasetteki gerçek güç ilişkilerinin tahlil edilmesi üzerine kurulmuştur. Bugün Türkiye siyasetine bakıp da böyle bir öngörüde bulunmak kesinlikle ayakları havada kalan bir spekülasyon değildir. Sadece şu söylenebilir: Cumhurbaşkanlığı seçimlerine henüz epeyce vakit var ve o zamana kadar köprülerin altından ne kadar su akacağı, güç ilişkilerinde ne tür değişiklikler olacağı şimdiden kestirilemez. Bu anlaşılabilir bir şeydir ancak bu böyledir diye hiç kimse politik öngörülerde bulunmaktan vazgeçmeyecek, bu olasılığa göre kendi pozisyonunu yeniden tanımlamaktan geri durmayacaktır.
Bütün bu gelişmeler ülkede çok ciddi bir biçimde demokrasi sorunu olduğunu açık seçik ortaya koymaktadır. Bir taraftan diktatör olma heveslerini dizginleyemeyen bir başbakan, diğer taraftan mecliste politika yapmakta olan Kürt siyasetçilerinin Meclisten atılmak istenmesi ile karşı karşıyayız. Bu ve benzer gerici politik gelişmeler bir madalyonun iki yüzü gibidir. Hepsi bir arada düşünüldüğünde ortamı hazırlama görevi görmektedir. Bu nedenle demokrasi için mücadele etmek, demokrasi güçlerini bir araya getirmeye çalışmak son derece önem kazanmaktadır.
HDK ve HDP Kürtlerin ve Türklerin demokrasi, barış ve özgürlük mücadeleleri için bir araya geldikleri, daha geniş güçleri birleştirebilmeleri için çok önemli bir olanaktır. Kardeş katlinin siyaseten meşru olduğu tarihsel ve toplumsal bir gelenekten gelen ve aynı coğrafyada yaşayan halkların egemen güçlerin ve üst sınıfların dayattığı kardeş kavgasına son verme olanakları bulunmaktadır. HDK ve HDP bu yolu açmaktadır. Egemen güç kliklerine söylenecek şudur: ‘Siz hem birbirinizi kardeş görüp, hem de birbirinizi katledebilirsiniz. Ama bizler, bu toprakların gerçek sahipleri olarak kardeşimizin gırtlağına sarılmayacağız. Bizim kanunnamemizde demokrasi ve eşitlik içerisinde kardeşlik ilk temel kuraldır ve biz bunu gerçekleştirmek için mücadele edeceğiz.’

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et