‘Sporsevmez taraftarlık’
Bu ülkede demokratik halk iktidarı kurulur ama o safhada erkeklerin ağzından cinsiyetçi küfürlerin eksildiğini görmeyebiliriz.
Daha iddialısını söyleyeyim; bu ülkede işçi sınıfı iktidarı kurulur ama biz hâlâ tarih öncesi zamanlardaki gibi taraftar olmayı, maç izlemeyi sürdürebiliriz.
Maalesef bu iddialarım bilimsel olmamakla birlikte hiçbir mübalağa da içermemektedir. İçimden gelerek konuşuyorum.
Malum, “Tarih, toplumların önüne çözemeyeceği sorunları koymaz.” Ancak o sorunları çözmek için o sorunun ve o sorunu yaratan, besleyen koşulların da bilgisine sahip olmak gerekir.
Biz bugünkü dünya düzeninin bilgisine ve onu yıkmaya yardımcı olacak teoriye sahibiz. Ancak yukarıdaki iddialarımdan özellikle ikincisine dair kör cahiliz. Can Kozanoğlu’nun tabiriyle “Sporsevmez taraftarlığı” ortaya çıkaran ve bu denli yaygınlaştıran toplumsal dinamiklerin tam olarak neler olduğundan bihaberiz. Üstelik bu sorunlu halin beslendiği dinamiklerin sayısı o kadar fazla ki, “Bunlar kaç yüz çeşit kombinasyonla birbirini tetikliyor da ortaya bu rezalet sonuçlar çıkıyor” sorusunun cevabını vermek için fakülte kurmak gerekir.
Ha diyebilirsiniz ki, “Yahu işçi sınıfı iktidarı ‘Devrimden sonra’ filmindeki gibi kurulmuyor. Oraya gelene dek halk binbir demokrasi sınavında kendini eğitiyor ve bu sayede kapitalizmin yarattığı toplumsal sorunları besleyecek dinamiklerin çoğu zaten tıkanacak.”
Haklısınız efendim, katılıyorum. Ama bu benim bahsettiğim sorun vallahi vereceğimiz binbir demokrasi sınavına dahil değil. Binikinci filan bu.
Bu, “of neydi bunun formülü” diye üzerinde uzun süre vakit harcadığımız, çözemeyince de daha fazla vakit kaybetmemek için “Sınavın sonunda geri dönerim” diye boş bıraktığımız sorulardan olacak.
Çünkü dedim ya formülü bilmiyoruz.
Yukarıda adını andığım Can Kozanoğlu, aslında kısmen bu tarz taraftarlığı da övdüğü, -yer yer de eleştirdiği- kitaplarından birinde “Taraftarlığın rasyonel bir açıklamasını yapmak gerekmiyor, yapılamaz da zaten. Ben bu takımı çok seviyorum de iş bitsin” demişti.
Biz de maalesef Can Hoca’yı çok sevdiğimizden bu sözüne uyduk. Sporsevmez taraftarı betimlemenin ötesine geçmedik. Onu tasvir ederken çoğu zaman milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin etkilerinden bahsettik.
Ancak örneğin ben etrafıma baktığımda “solcu”, “devrimci” spor izleyicilerinin milliyetçilik tamam ama özellikle cinsiyetçilikten kurtulamamış olduğunu, sporu icra etme, takip etme, taraftar olma pratiklerinin bu hastalıktan yoğunlukla beslendiğini görüyorum.
Bundan da tehlikelisi(çünkü nedeni daha bilinmez) ömür boyu manastıra kapanmayı emredecek bir din olsa bunu dahi yapacak kadar tuttuğu takımı fetişleştiren taraftarlık pratiği. Kendi takımını mitleştiren, rakiplerini düşmanlaştıran bu milliyetçilik benzeri fetiş, memnuniyetsizliğe tepkisini ortaya koyarken henüz aşamadığı cinsiyetçilik ve şiddet kültüründen bolca yararlanıyor. Ancak işte bizim bilgisine henüz sahip olamadığımız şey bu mantık dışı “Tek aşkımsın Yedikulespor”, “Öl de ölelim Karagümrük”, “Hain Zeytinburnu” vaziyetini yaratan toplumsal dinamikler.
Galatasaray-Beşiktaş tekerlekli sandalye basketbol maçında yaşanan, tribündekilerin tekerlekli sandalyeleri parçalamaya kadar varan barbarlık hali bir kez daha bu sorunlar üzerine umutsuzca düşünmemize sebebiyet verdi. Malum Galatasaray-Fenerbahçe derbi haftasındayız. Sporsevmez taraftarlığın çirkin yüzüne bolca tanık olacağız...
Evrensel'i Takip Et