11 Aralık 2012

Tahammülsüzlük, ortak amaçlar uğruna bir araya gelememe, birbirinin kuyusunu kazma, çekememezlik gibi meziyetler elbet bir tek Kürtlere özgü değil.
Yanı başımızdaki Filistinlilere bakın.
Dünyanın en etkili, en desteklenen özgürlük mücadelesini veriyorlar; bunca yıl mücadeleye, bunca ağır bedele rağmen birbirleriyle didişmeyi hâlâ sürdürüyorlar.
Yine de nedense başka milletlerin, özgürlük mücadelesi veren diğer halkların Kürtler kadar birbirleriyle didişebileceklerine, kendileriyle ilgili ilginç benzetmeler, kötülemeler üretebileceklerine inanmıyorum.
Belki de, Kürtlerin yaptıklarının içimi daha fazla yakmasındandır, buna inanamamam...
Yeri gelmişken, fıkra biçiminde anlatılan ilginç kötülemelerden birini kısaca yazayım:
Bilirsiniz fıkrayı; Cehennemi çok merak eden evliyalardan biri özel izinle cehennemde gezdirilir. Cehennemdeki her ateş kazanının başında bir zebani vardır. Bu zebani kazandan her çıkmaya çalışanı tekrar kazana geri iter. Ancak kazanlardan birinin başına zebani bulunmaz. Evliyanın dikkatini çeker, “Niye bu kazanda zebani yok” diye sorar. Cevap hazır: “Bu kazanda Kürtler var. Biri çıkmaya çalıştı mı, alttaki diğer Kürt onu çeker.”
Yani, Kürtler kendilerinin zebanisi, başlarına ayrı bir zebani dikmeye gerek yok, demeye getirir.
Ağır mı? Evet, ağır!
Doğru mu? İçimizi yaksa da, yüreğimizi karartsa da ne yazık ki doğru!
“Kürdün zebaniye ihtiyacı yok” deyip bunu fıkralara konu edenler boşuna dememiş...
1994 yılının 1 Mayıs’ında başlayıp 1995’in ilk aylarına kadar devam eden PDK-YNK çatışmasında, 6 ay gibi kısa bir sürede yaklaşık 4 bin peşmerge yaşamını yitirmişti.
PKK-PDK-YNK çatışmaları da dâhil son 15-20 yılın iç çatışmalarında yaşamını yitirenlerin sayısı ise 5-6 binlerle ifade ediliyor.
Kürtler, egemen devletlerle mücadelelerinde bu kadar kısa sürelerde bunca büyük kayıpları hiçbir zaman vermediler. Ama 1960’larda ‘birakûjî/kardeş kavgası,’ 1990’lardan sonra ise ‘xwekûjî/intihar’ adını verdikleri iç çatışmalarda Kürtler çokça kayıp verdiler; çokça ocağın sönmesine neden oldular.
Birbirlerine bunca zulmü yaşatmış bir milletin ayrıca zebanisinin olmasına gerek var mı?
***
Şimdilerde durum elbet iyi...
Kürtler arasında devam eden bir iç çatışma yok. Bazen iç çatışmanın ayak sesleri duyulsa da, Kürtler birbirlerine geçmişte olduğu gibi silah doğrultmuş durumda değiller.
En azından tarihten ders çıkarmış olduklarını yazıp çizip söylüyorlar.
Tabi Kürtlerin birbirlerine silah doğrultması kadar kötü olmasa bile dikkat çekilmesi gereken bir başka durum daha var. Kürtler belki kendi aralarında bir iç çatışmaya yeniden soyunmuş değiller ama birbirlerine tahammülsüzlükleri, çekememezlikleri devam ediyor; daha da ötesi siyaseten bir ve benzer düşünmemeyi hâlâ düşmanlık olarak algılayabiliyor ve gardlarını buna göre alabiliyorlar.
Küçük bir anekdot: Adamın cephesi belli, on yıllardır devletin yanında; ya da adı lazım değil “ünlü” kadın veya erkek, akşama kadar Kürtleri “bölücü,” Kürt hareketini “terörist” olarak tanımlıyor.
Bunlarla Kürt siyasetinin, Kürt siyasetçisinin, Kürt aydın ve yazarının –hadi haksızlık yapıp tümünün demeyeyim ama önemli bir kısmının– zerre sorunu yok. Bunların her davetine icabet edilir; her çağrılarında bir dedikleri iki edilmez, onların aşağılayıcı, ikiyüzlü sorularına cevap yetiştirilir, tahammül gösterilir. Hatta bunlar aracılığı ile Kürtlerin tahammül sınırının ne kadar gelişmiş olduğu dünyaya ispat edilir.
“Giyayê hewşê tal e/Avlunun otu acıdır” atasözünü doğrularcasına, Kürt siyasetçisinin, Kürt aydın ve yazarının, Kürt gazetecisinin söylediklerine, yazdıklarına tahammül gösterilmez, küçük bir eleştiri bile düşmanlık olarak algılanır...
Yok, Kürtlerin kazanında da bir zebani olsun; yeter ki birbirlerini ayaklarından kazana geri çekmesinler.
Başlarında zebani olan Kürtler o kazandan çıkamasalar bile hiç olmazsa onları kazanda tutan bir başka Kürt değil, cehennem zebanisinin ta kendisidir...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et