11 Aralık 2012 10:34

Devletin derin gündemi: KCK

Devletin derin gündemi: KCK

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Ergenekon darbe girişimiyle suçlanan, yargılanan şahıslar nasıl bir dönem darbe toplantıları yaptılarsa, darbeyle ilgili hazırlık yaptılarsa, ve bu hazırlıklar tutanaklarıyla birlikte sonradan ortaya çıkıp bunlar yargılandıysa AKP’nin yetkililerinin de içinde Başbakan’ın milletvekili olan danışmanı, medya temsilcisi, milli istihbarat temsilcisi, emniyet yetkilisi, savcılarında bulunduğu toplantılar yaptıklarını biliyoruz. KCK operasyonları bu şekilde planlanıyor. Kimlerin nasıl tutuklanacağının, medyanın bu konuyu nasıl işleyeceğine, savcıların nasıl davranacağına bu tür gizli toplantılarla karar veriliyor.”
BDP Eş Genel Başkanı Demirtaş tarafından dile getirilen bu iddia, demokratik bir ülkede siyasi ortamı sarsacak bir iddiadır. Ancak Türkiye’de medya ortamı da, Demirtaş’ın sözünü ettiği ilişkiler bütünü tarafından kontrol edildiği için, bu önemli açıklama usulca gündemin gerilerine doğru itildi.
Üçüncü duruşması önceki gün başlayan KCK İstanbul Ana Davası’nda, Demirtaş’ın bu iddiaları ile ilgili dinlenilmesi talebinin reddi de bu refleksin bir örneğidir.
Demirtaş’ın bu iddiasını güçlendiren, resmi ağızdan bir itirafı da bu noktada hatırlatalım.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 18 Aralık 2011 tarihinde Kanal 7 televizyonunda şunları söylemişti: “Şu an, PKK ve terör unsurları için hiç bir yer güvenli alan değil ve olmayacak. Bu günlerde basında görüyoruz bazen, ‘ismi konulmuş bir ateşkes var’ falan diye, biz hiç bir zaman böyle bir kavramı kullanmadık. Güvenlik tedbirlerimiz aynen devam edecek, ediyor. Kış operasyonlarımız da devam edecek, ara vermiyoruz ve vermeyeceğiz. Şu anda denildiği gibi bir ‘görüşmedir, şudur, budur’ öyle bir şey söz konusu değil. Tek yönlü uyguladığımız entegre bir stratejimiz var devlet olarak. Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarına hepsi koordinasyon içinde, tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir.”
Eğer böyle olmasaydı 2009’un Nisan ayında başlatılan ‘KCK’ operasyonları kapsamında 10 bin dolayında kişinin tutuklanması mümkün olabilir miydi? Eğer böyle olmasıydı, en azından bir savcının da çıkıp “Bir hukuk devletinde histerik bir şekilde süren ve bir türlü sonu gelmeyen bir tutuklamalar silsilesi olabilir mi? Bu bir dava mıdır, yoksa siyasi bir kırım mıdır?​” diye sorması gerekmez miydi? 12 Eylül darbesinin sıcak günlerinde bile darbecilerin yargılanmasını talep eden bir savcı çıkabilmişken (Sacit Kayasu), bugün bu sessizlik niye?  
Bu kapsamda, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in Batman’da 15 ilin valisi ile yaptığı toplantıdan iki gün sonra Batman, Mardin, Siirt’te eş zamanlı operasyonlar düzenlenerek aralarında belediye başkanlarının da olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. Ardından İstanbul’da birçok ilçede operasyonlar düzenlendi. Gözaltına alınanlar arasında Özgür Gündem gazetesi çalışanı Zozan Eser ve Gazetemiz muhabiri Sadiye Eser de bulunuyor. Dün de Dersim, güne KCK operasyonları ile uyandı.
Tüm bu süreç, Başbakan’ın idamdan, BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmasına kadar uzanan söylemleriyle örtüşüyor.
Bu arada bütçede “gizli hizmet giderleri” altında yer alan Örtülü Ödenek’in, MİT’in bütçesini dahi aşmış olmasını da aynı bağlamda sorgulamak gerekiyor. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde Örtülü Ödeneği, Kürt sorununda devletin “örtülü” faaliyetlerini finanse etmek için kullanıldığı çokça tartışılmıştı. Bugün Örtülü Ödenekteki bu devasa artışın bir nedeni, Suriye ‘muhalefetinin’ sponsorluğu ise, bir diğer nedeni de Kürt sorunu konusundaki‘güvenlik’ politikalarının finansmanıdır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa