Hamas, İsrail'le aynı safta
Hamas’ın siyasi lideri Halid Meşal’in 45 yıl aradan sonra ilk kez Gazze’ye ayak basması ve Hamas’ın 25. kuruluş yılını büyük bir gösteriyle kutlaması dikkatleri yeniden bu örgüte çevirdi.
Tek başına Meşal’in Gazze’ye sadece bir haftalık bir izinle gelişi bile içinden geçtiğimiz gerilimli dönemde Ortadoğu’da dengelerin pek çok açıdan yeniden dizayn edildiği anlamına geliyor. Peki nasıl oldu da Meşal Gazze’ye bir haftalık gezi düzenledi?
Hem de daha yeni “baş düşman” İsrail, Hamas’ın üst düzey yöneticilerinden birini öldürüp, Gazze’yi bombaladığı halde...
Elbette Meşal’in bir haftalık gezisiyle Suriye ve Mısır’da olup bitenler ve bunlara bağlı olarak Hamas’ın merkezini Katar’a taşıması arasında doğrudan bir ilişki var. Dolayısıyla taşınma, basit bir güvenlik sorunundan öte, Suriye ekseninde dünyada ve Ortadoğu’da yeniden şekillenen kamplaşmada Hamas’ın yeniden İhvan (Müslüman Kardeşler), Batı emperyalizmi ve onun bölgedeki müttefikleri İsrail, Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar ile aynı cephede saf tutması, eski müttefikleri İran, Suriye ve Hizbullah’a sırt çevirmesi anlamına geliyor. Hamas’ın bu “büyük dönüşü” aslında “öze dönme”dir.
Gazeteci-Yazar Faik Bulut, “Ortadoğu’da İslamcı Örgütler” kitabında Filistin’deki İslami örgütleri incelerken, Hamas ile Müslüman Kardeşler arasında sıkı bir ideolojik ve örgütsel bağ olduğuna dikkat çekiyor. Bu bağ geçmişte en çok, o zaman Mısır’ın, şimdi Hamas’ın kontrolündeki Gazze Şeridi’nde etkili oldu. İhvan’ın Cemal Abdulnasır’la girdiği iktidar mücadelesinde ağır kayıplar verdiği 50’li ve 60’lı yıllarda, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) öncülüğünde yürütülen laik içerikli ulusal kurtuluş mücadelesinde İslamcıların pek bir esemesi okunmuyordu. Bu nedenle Filistin sorunu İslamcılardan çok sol, sosyalist ve devrimcilerin gündemindeydi.
Her ne kadar İran’daki İslami devrimden sonra Filistin’de İslami akımlar güç kazanmaya başlasa da, radikal dinci İslami Direniş Hareketi (Hamas) kuruluncaya kadar (1987) pek etkili olamadı.
Kurulduğu dönem, Yaser Arafat ve pek çok FKÖ yöneticisi Hamas’ın, ulusal kurtuluş hareketini bölmek üzere İsrail’in desteğiyle kurulduğuna dikkat çekiyordu. Çok sayıda bağımsız gözlemci de, İsrail’in Filistin ulusal kurtuluş hareketini bölmek için Hamas’ın gelişip güçlenmesine göz yumduğuna dikkat çekiyordu.
Günümüzde bırakalım kurtuluş hareketini, Filistin’in kendisi ikiye bölünmüş durumda. Bundan da en çok İsrail memnun.
İsrail’e şiddet yoluyla karşı çıkılmaması gerektiğini savunan İhvan’ın bir kolu olarak hareket eden Hamas, daha sonra bu çizgiyi terk ederek bağımsızlığını ilan etti. Bu, bölge ülkeleriyle ilişkiler bakımından da önem arz ediyordu. Örneğin, İhvan, Suriye ve Libya ile mesafeli iken, Hamas bu ülkelere destek veriyor, karşılığına maddi yardım alıyordu.
Uzun yıllar Suriye’de barınabilen, İran’dan ve onun çizgisindeki Hizbullah’tan her türden destek alan Hamas, Suriye’deki gelişmelerle birlikte açıktan saf değiştirmiştir. Bu nedenle, Meşal’in Türkiye ve Suudi Arabistan ile birlikte Suriye’deki muhaliflere en çok silah ve para veren Katar’a sığınması tesadüf değildir.
Hal böyle olunca, Meşal’in Gazze’ye geçmesi bu saf değiştirmenin karşılığında yapılan bir jestten başka bir şey değildir. Zaten, İsrail Başbakanı Netenyahu da Meşal’ın ziyaretini Gazze’ye karşı bir ambargonun olmadığına delil olarak gösterdi. Bu nedenle Hamas ve Meşal’ın İsrail’e karşı yaptığı açıklamalar sadece uzlaşmanın üstünü örtmekten başka bir şey değildir.
Avrupa basınında, daha bundan bir süre önce terör örgütleri listesine konulan Hamas’ın lideri olarak sunulan Meşal’den şimdi önemli bir siyasetçi olarak söz ediliyor. Yakında Hamas, ABD ve AB tarafından terör örgütleri listesinden çıkarılıp Filistin halkının meşru temsilcisi olarak ilan edilirse şaşırmayın.
Evrensel'i Takip Et