3 Ocak 2013

Sülün Osman Pırr!

Yenicami avlusunda sıkıntıdan güvercinleri sayan taşralı tüccara bir tokatçı yanaşır: “Hemşerim, ne yapıyorsun burada?​”, “Güvercinleri sayıyorum.”, “Bu avluda güvercinleri saymanın parayla olduğunu bilmiyor musun?​”, “Yoo!” der  adam. “Kaç güvercin saydın?​”, “Yüz”, “O zaman borcun yüz lira…” Garibim, hık mık eder ama fazla da direnemez. Çıkarır parayı verir. Bizim avlu muslukçusu, parayı alıp yeke yelken giderken, zokayı yutan taşralı, “Amma da kandırdım enayiyi, oysa iki yüz güvercin saymıştım.” diye mırıldanır.
Osman Ziya Sülün’ü bilir misiniz? Hani kırklı, ellili yıllarda İstanbul’un kulelerini, köprülerini, meydan saatlerini, Dolmabahçe’ye demirlemiş 6. Filo’nun bir savaş gemisini hacıağalara satan ünlü özel teşebbüsçüyü(!) Adına filmler yapılan, şarkılar, deyimler, fıkralar dizilen, Orhan Kemal’in romanlarına hikâyeler veren nam-ı diyar Sülün Osman’ı… Her ince işten sonra cinlere karışan, kimlik taşımadığı için kimsesizler mezarlığına gömülen o acayip, afili adamı, cumhuriyetin Deli Dumrul’unu… Bu fıkra da onun bir tezgâhından sonra uydurulmuş olmalı. Boğaziçi Köprüsü açıldığında, köprü geçişinin bir yıl ücretli olacağını, sonra köprünün halka açılacağını söyleyen Turgut Özal, köprüyü ücretsiz yapmak yerine, köprü hisse senetlerini halka arz edince Sülün’ün “Bana bir sorsaydılar.” dediği de anlatılır.
Şimdiyse liberalizmin “yap, işlet, devret” modelinin son evresindeyiz. Deniz fenerleri Almanya’da yapıldı, satıldı. İstanbul’da köprüler, yollar yapıldı, işletildi ve devredildi. Sülün Osman’ın mirasçıları,  Boğaziçi Köprüsü’nü ve oto yolları Koç-Ülker kardeşliğiyle Malezyalı bir şirkete yirmi beş yıllığına 5 Milyar 720 milyon dolara kiraladılar. Dilimin zor döndüğü bu rakamı sermayenin birkaç yılda şirket kasalarından, banka kasalarına kolayca yerleştireceğini biliyoruz. Sonrasıysa Şam’da kayısı…
Dünyada mekân, ahrette iman sözü, çalınan minareye ne güzel de bir kılıftır! Sülün Osman’ın mekanı cennet olsun, bugünleri görseydi 95 seçimleri öncesinde Emekli Orgeneral Necdet Öztorun’un sesini taklit ederek telefonda Çiller’den “Kemalistler Derneği” adına örtülü ödenekten hatırı sayılır bir para söğüşleyip ertesi gün parsayı toplayan Selçuk Parsadan’ın omzuna kalfalık peşkirini atar; ustalık kavuğunu da Erdoğan’a takardı. Ülkede satılmadık yer kalmadı. Yollar, beller, dereler, çaylar, kuyular, sarnıçlar, barajlar, göller, mezralar, mezarlar, onurlar, erdemler…
Anadolu kentlerinde büyük camilerin altlarına dikkat ettiniz mi? Üstte  ebik gübük iki minare, altta derme çatma döviz büroları, aktar, kavaf, nalbant, saraç, mensucat, tuhafiye… Bu tuhaflıktan çıkansa gizli bir sermaye ortaklığı… Ticaret-siyaset ve din üçgeni. Bu camiler de “yap, işlet, devret” modeliyle yapılıyor, yaptırılıyor. Caminin altına dizilmiş dükkânlardan birini kapmak için bir iki rekât fazladan kılmak ya da namazı kazaya bırakmamak yeterli.
Sermayede oyun çok. “Yap, işlet, devret” dalaveresi işlemedi mi “yap, yak, devret” kumpası kapı arkasında. Bu yol daha ucuz ve daha kolay üstelik. Bir şişe benzin, bir dal kibrit yetiyor bir binanın çekülünü, gönyesini bozmak için. Ortaköy’deki tarihî Gaziosmanpaşa İlkokulu yangını söndü mü? Sumen altı, hasır altı derken sonunda binanın benzin dökülerek yakıldığı gün yüzüne çıktı. Otele dönüşmek için gün sayıyor. Geçenlerde Cağaloğlu’ndaki tarihî Milli Eğitim Müdürlüğü binası da yangınla sizlere ömür… Haydarpaşa Garı’nın saatiyse hâlâ yangın saatini gösteriyor: 15.20. Ülkenin saatiyse on yıl önce durdu.
Karaköy- Kadıköy vapuru mendireğe her girdiğinde gara bakıyorum. Yaralı bir hayvana benzeyen binanın yarısı dolunayda, öbür yarısı batan güneşte kararıp duruyor akşam üzerleri. Ülkemin yazgısına ne çok benziyor! Bir yanımız ayın karanlık yüzü, bir yanımızsa güneşler içinde bir pencere. O güneşli pencereyi kim kapatabilir ki? Yeni yılda güneşiniz bol olsun!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et