03 Ocak 2013 10:00

Sendikalar ve sanat

Sendikalar ve sanat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

*“... Yerleşik toplumsal düzeni tehdit etmediği sürece muhalefetin ve eleştirinin kabulü egemen elitlerin çıkarınadır. Amaç muhalefeti bastırmak değil muhalefetin sınırlarını belirlemek için muhalif hareketi şekillendirmek ve bir kalıba sokmaktır. İktisadi elitler meşruiyetlerini sürdürmek için küresel kapitalizmin temellerini ve kurumlarını sarsabilecek radikal muhalefet türlerinin gelişmesine engel olmak amacıyla sınırlı ve kontrollü muhalefet türlerini desteklerler...
“...Muhalefet üretme” mekanizmaları savaş karşıtı koalisyonlar, çevreciler ve küreselleşme karşıtı hareketin de dahil olduğu ilerici örgütlerdeki bireylerin bileklerinin büküldüğü ve sessizce rıza gösterdikleri manipülatif bir ortam gerektirir. Egemen medya “rıza üretirken” , karmaşık STK ağı (buna bazı alternatif medya parçaları da dahildir) egemen elitler tarafından muhalefet hareketini yönlendirip bir kalıba sokmak için kullanılır.”
(*)”Michel Chossudovsky - Muhalefet Üretmek”: Küreselleşme Karşıtı Hareket Şirket Elitleri tarafından Fonlanıyor - Muhalif Halk Hareketi Gasp Edildi”  - http://anadoluhaber.blogspot.com ‘den alınmıştır. Yazının özgün hali için:  http://www.globalresearch.ca/
...
Geçen hafta yazdığım “Sendikalar meselesi” başlıkla yazıma ilişkin düşüncelerini aktaran okurlara teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Yıllardır sınıf mücadelesi ve sendikalar konusunda yazılır çizilir. Sermayenin neo-liberal  politikalarını hayata geçirdiği 90’lı yıllardan sonra, önemi daha fazla artmış bir konu olmasına rağmen, üzerine en az konuşulan ve yazılan bir alan olarak durmaktadır. Sendikalar kendi dünyalarında, sanatçılar ve aydınlar kendi kabuklarına çekilmiş durumda.  Sendikalar, sınıf sendikacılığından, bürokratik sendikacılığa doğru daha çok sarıldıkça, Sanatçılar ve aydınların dünyası,  sermayenin kurduğu STK’lar da / derneklerde/ sanat kurumlarında  muhalif (!) söylemlerini dile getirdikleri alanlar haline gelmiştir. Bu ayrışma hem sendikaları zayıflatırken hemde sanatçı ve aydınların “ Ne yapalım işçi sınıfı bu işlerle ilgilenmiyor” algısını güçlendirmiştir. Hatta bir zamanlar örnek alınan bir çok sanatçı “Artık dünyanın değiştiğini,  hedef gösteren olarak açıkca sınıf mücadelesinden yana tavır almaktansa,  eleştirel olmanın yeterli olacağını söylüyorlar.” Yine ‘solcu’ aydın ve sanatçılar ‘Adalet/Hukuk ve Hak’ mücadelesini ucu açık, ‘sınıfsal mücadele’ yerine ‘sistem içi demokrasi’ mücadelesine ikame etmenin yeterli olacağını savlıyorlar. ‘Hakikatin’ dönüştürülüp, buruşturulduğu bir alana hapsetmelerine tanık olmaktayız. Yazının girişinde alıntı yaptığım “Michel Chossudovsky - Muhalefet Üretmek” adlı araştırma / makalesi bu anlamda oldukça açıklayıcı.
Biliyoruz ki; sermayenin toplum mühendisliğin de geldiği nokta, tam da bu söylemlerin ‘sol’ adına bir dilmiş gibi bir zamanlar ‘solcu’ olarak bilinen sanatçılar tarafından kuramsallaştırılmalarına kadar gitmekte. Sorunların çözümünü ‘sistem içi demokrasi’ anlayışıyla sınırlandırarak ‘örgütsüzlüğü’ (sanatçı bağımsızlığı ve tarafsızlığı) ‘proje bazlı, fon destekli’ liberal çalışmaları  yüceltmekteler. Kendilerini ifade edecekleri bir örgüt bulamamaktan şikayet edip,  sermaye şirketlerinin ‘sosyal sorumluluk projeleri’nde  kendilerini bulmaktadırlar.  
Buna karşılık sosyalist partiler ve sendikalar ideolojik bir hatta kendi sözlerini söyleyemeyip, fikir üretemeyip (azda olsa istisnalar hariç) bu sermaye yandaşlarının ‘sol’ görünümlü söylemlerini ve ortaya koydukları sanatsal eylem ve yayınların propagandalarını yaparak, muhalif/devrimci sanatın yanında olduklarını zannediyorlar.  Oysa ki tam da dünyada Komünizmi bitirmekle övünen ABD’li finans spekülatörü George Soros’un, Açık Toplum Vakıfları ve alt dernekleriyle Kültür/Sanat ve sendikalara olan yardım ve yatırımlarını (!) aklayıp/ meşrulaştırmış oluyorlar. (Sosyalist parti/ Kurum ve Sendikalarda bu konunun ele alınıp tartışılması gerekiyor!) Tüm bunlara rağmen inat ve ısrarla kendini sosyalist olarak tanımlayan sanatçılar, aydınlar her türlü ekonomik zorluğa rağmen sınıf mücadelesi içinde ve ‘işçi sınıfının da sanatı var!’ diyerek örgütlü mücadele içinde yer almaktalar. (Onlara buradan selam yollamama izin veriniz:))
90’lı yıllarda ve 2000’lerin ortalarına kadar bir çok genç sanatçı ve sanat kollektifi refleks tavırlarıyla muhalif duruşlarıyla dikkat çekerken, şimdi belli galerilerin markalı ve ünlü kadrolu muhalif (!) sanatçılarına dönüşmüşlerdir. Tıpkı sınıf mücadelesinden uzaklaşan sendikalar gibi.
Dikkat çekmek isterim ki; Bu ülkede, hergün 4 işçinin ölmesi, Sendikalar yasasının bir çırpıda değiştirilmesi, İş yeri kazalarının cinayet halini alması, Halklar arasında ayrımcılığın yapılması, Hala Cumartesi annelerinin oturuyor olması, Roboski’nin hesabının geçmiş katliamlar (Maraş, Çorum Sivas gibi) sorulamaması, Suyun havanın ve doğanın talan edilmesin den tutun, Taksim’in talan edilmesi, AKM , Emek sineması ve İnci pastanesi vb. gibi  sorunların lokal ve birbirlerinden ayrı sorunlarmış gibi işlenmesi hep ‘bu sistem içi çözüm’ arayışlarının sonucudur.  Liberal bir muhalefet anlayışıyla sistem içi arayışlarla sorunları eleştirip kenarda durmakla değil, mesele ne yapılması gerektiğini gösterip sınıf mücadelesi eksenine oturtabilmektedir. Sosyalist kurumların, Sendikaların, Aydınların ve Sanatçıların sınıfsal mücadeleyi gerçek bir muhalif ve alternatif çekim merkezi haline getirmeleriyle sağlanabilir.
Haftaya gelebilecek öneriler ışığında devam etme niyetindeyim. Özellikle sorunlar ortada, ne yapmalıyız? noktasından devamla meseleyi geliştirebiliriz diye düşünüyorum.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa