Enternasyonalizm mi, 'Millicilik' mi kazanacak?

Ortadoğu halklarının geleceği nasıl şekillenecek? Kardeşlik, dayanışma, birbirlerinin haklarına, kendi kaderlerini belirlemelerine saygı olarak mı, yoksa kendi egemen sınıflarının ve gericilerinin peşlerine takılıp, birbirlerinin gırtlağına sarılmakla mı? Bunu belirleyecek olan halklardır. Çünkü bölgedeki her devletin, gericiliğin her kanadının bölgeye ilişkin, bölgenin halklarına ve devletlerine ilişkin kendi hesapları bulunmaktadır. Bugün Irak Kürt Federe Yönetimi ve onun geleceğine ilişkin yoğun bir tartışma bulunmaktadır ve Türkiye egemen sınıflarının Ortadoğu politikasının merkezine neredeyse bu sorun oturmuş, diğer önemli sorunlarla ilişkiler -örneğin İran, Irak- bu sorun üzerinden kurulur olmuştur.      

Ülkeyi yöneten egemen sınıfların Ortadoğu’ya ilişkin pek çok gerici hesapları bulunmaktadır. Onlar bu konuda özellikle ABD emperyalizmi ile stratejik bir iş birliği içerisindedirler. Türkiye egemen sınıflarının Irak Kürtlerine -Güney Kürdistan- yönelik politikası ciddi bir yön değişimine girmiştir. Geçmişte “Irak’ın bölünmemesi” Türkiye egemen sınıflarının “kırmızı çizgisi” idi. Ama Özal farklı bir politikayı egemen kılmak istiyordu. Yani bölgedeki Kürtlere ağabeyilik yapmak, onlar üzerinde yayılmacı bir politika izlemek. Özal’a göre Irak Kürtleri de Sünni’ydi ve onlarla “farklı işler” yapılabilirdi. (Işın Çelebi aktarıyor) Ne var ki, o dönemde egemen sınıflar henüz böyle bir politikaya hazır değildi. Onlar asıl olarak Irak’a bakarak “Türkiye’nin de bölüneceği” çizgisinde idiler.

Ancak koşullar değişti, politikalar yeniden şekillendi. Bugün AKP Hükümeti Özalcı politikaya dönüş yapmıştır. Bunun Türkiye’yi ilgilendiren yanı büyüyen ve gelişen ekonomi tarafından körüklenen yayılmacılık eğilimleri, Irak’ı ilgilendiren bölümü ise Maliki yönetiminin açık mezhepçi bir tutuma doğru kayması, Irak Kürtlerinin ve Şii olmayan mezheplerin üzerinde tahakküm kurma eğilimidir. Geri planda ise petrol ve enerji kaynakları bulunmaktadır. Türkiye sermayesi; hem iş birlikçilik yoluyla, hem de kendi gücüyle Federe Kürt Bölgesinde oldukça sağlam mevziler tutmuştur. Türk egemen sınıfları ve Bölgede Barzani yönetiminde simgeleşen Kürt üst sınıfları ileri ölçüde bir kader ortaklığına doğru ilerlemektedirler. Artık Irak’ın bütünlüğü “kırmızı çizgi” değildir.

Egemen sınıfların AKP Hükümetinin yayılmacı, gerici politikalarında simgeleşen bölge politikaları İslam ümmetçiliğini kullanmaktadır. Bu politika Türk ve Kürt emekçilerinin önlerine bölgedeki diğer halklarla çatışmayı koymaktadır. Sorunu Türkler ve Kürtler birbirleriyle kavga edeceklerine birlik olsunlar, bu daha iyi değil mi, diye koymak yanlıştır. Irak Kürtlerinin kendi kaderlerini kendilerinin belirlemesine saygı göstermek, ama Barzani yönetimiyle gerici anlaşmalar ve birlik içerisinde olmamayı savunmak gerekir. Bölgede Türkiye, Irak, Suriye, İran gibi ülkelerin gerici yönetimleri ve onların çıkarları ile, bölgenin Türk, Kürt, Acem ve Arap halklarının çıkarları daha önce hiç olmadığı kadar karşı karşıya gelmiş, bu karşıtlık daha anlaşılır olmaya başlamıştır. Koşullar bölge halklarını enternasyonalist bir tutum almaya zorlamaktadır. Bölge gericiliklerine ve emperyalist karışma ve müdahalelere karşı tek çıkar yolun bu olduğu görülmektedir. Ya birbirlerini kırmak, ya da haklara saygı temelinde ortak düşmanlara karşı birlikte tutum almak. Başka bir yol görünmemektedir.

Buna karşı bölge gericilerinin Türkiye egemen sınıflarının bu “dönüşlerine” karşı, giderek sıklaşan “eski statükoya” dönme çağrıları bulunmaktadır. Ülkede sol adına politika yapanlar da kendi politikalarını şekillendirmektedirler. İP Genel Başkanı Perinçek de partisi adına “Beş Ülke Beş Deniz” projesini açıkladı. Bu “milli” projenin özü, bölgedeki egemen sınıflar devrilmeden eski statükoya dönmek, Rusya ve Çin’le hareket etmek, halkların ancak bu biçimde “zenginliklerden” yararlanabileceğini vazetmektir. “Türkiye, Irak’ı bölüp Kerkük petrolünü yağmalamak yerine, Basra Körfezine kadar bütün Irak’la birleşse, güzel olmaz mı? Türkiye Irak’ı almış olur, Irak da İstanbul’u fethetmiş olur.” (Perinçek)

Doğrusu egemen sınıfların ağzını sulandıracak bir proje! Sadece “Kerkük petrollerini değil, tüm Irak’ın petrollerini egemen sınıflara vaat ediyor! Öyle anlaşılıyor ki, Perinçek, Silivri’den Başbakanlık koltuğuna giden en kestirme yolu keşfetmiş! Bu projeye tek engel Erdoğan, Barzani, Öcalan’dır! Tabii onların “destekçileri de ABD ve İsrail’dir.” Ancak birbirlerinin gırtlaklarına sarılmak için fırsat kollayan bölge gericilikleri bu tür zokaları yutmuyorlar! Hepsinin kendi gerici hesapları var ve bölge halkları da kendi yollarını bulmak zorundalar.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et