Bölge halklarının savaş ateşiyle sınavı
Fotoğraf: Envato
ABD’nin yeni dışişleri bakanı Kerry, “İlk dış gezisini Türkiye’ye yapacak.” Suriye, Irak ve İran ile birlikte Türkiye’deki gelişmelerin ele alınacağı; ardından da Erdoğan ve Davutoğlu’nun ABD’ye gidecekleri, açıklandı.
Rusya, Akdeniz’de deniz ve hava tatbikatı başlattı. Uzun menzilli silahlarının koordine tatbikini test ediyor. Rus Genelkurmayı, Suriye’ye dış askeri müdahaleye izin vermeyeceklerini bir kez daha yineledi.
Fransa, ABD ile mutabakat içinde ‘Mali’ye askeri çıkarma yaptı. Havadan ve karadan saldırıya geçti. El Kaideci güçlerin yönetimi ele geçirmelerini önleme gerekçesine bağlanan askeri saldırının düzenlendiği günlerde, Cezayir ve Moritanya’da da savaş çanları çalmaya başladı. Cezayir ordusunun “rehine kurtarma operasyonu” otuza yakın rehinenin ölümüyle sonuçlandı.
Irak’ta merkezi ordu güçleriyle Barzani’ye bağlı peşmerge ordusu, Kerkük petrolleri bağlantılı sorunlar nedeniyle savaş durumuna geçirildiler. Amerikan müdahalesi, fiili çatışmayı ertelettiyse de, potansiyel tehdit diri olmaya devam ediyor.
İran’a karşı, provokatif Türk ve Amerikan burjuva propagandası, gemiyi azıya almış durumda. Buna, İran Dışişleri ve Genelkurmayının karşı açıklamaları eşlik ediyor.
Suriye’yi sömürgeleştirme amaçlı saldırı devam ediyor. Bölgenin “koçbaşı benim” havasındaki Türk devlet yönetimi, fetihten söz etmekte sakınca görmüyor. Erdoğan, Suriye’ye karşı açıklamalarını, “Gereği neyse yapmamız lazım ve yaparız”, “Fetih yakında tamamlanacak” sözleriyle bir adım daha ileriye taşıdı. Antep gibi Suriye’ye yakın bir kentte, ABD’nin Irak’ı işgal edip parçalamasına atıfta bulunarak, “Biz neden yapmayalım?“ mantığıyla paralellikler kurması, müdahalenin daha da pervasız bir açıklıkla yürütüleceğini gösteriyor. Türkiye, Amerikan ve NATO cephaneliği haline getirildi. Füze kalkanları, Patriotlar, emperyalizmin askerleri peş peşe akın ediyor. Artık, olası bir savaşın en aktif vurucu ve vurulacak ülkelerinden biri durumundadır.
Emperyalistler ile iş birlikçileri, askeri eylemlerini, “Bölgenin barış içinde yaşamasını sağlama” gerekçesine bağlıyorlar. Aynı gerekçeli müdahaleden, Tunus, Mısır, Yemen halkları da “paylarını aldılar!” Diktatörlüklere ve diktatörlere karşı mücadeleyi sistem kanalları içinde boğmak üzere, her yöntem ve araç denendi/deneniyor.
“Barış ve huzuru sağlama ve demokrasiyi hakim kılma” gerekçesinin külliyen yalan olduğunu görmeyenlerin hâlâ var olduğu bir gerçektir, ama onları ikna edecek büyük imhanın tahmin edilemeyecek uzaklıkta olmadığını da hayat göstermiş durumda. Müdahalelerin bölgeyi nasıl da ateş hattına çektiği, Irak ve Afganistan’da yaşananlara, Libya’nın parçalanarak uluslararası tekellerin ve Amerikan-Fransız çakallarının talanına açıldığına bakılarak görülebilir. ABD ve uşaklarının “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika” olarak adlandırdıkları bu geniş bölgede, bugüne dek “demokrasi ve barış” gerekçeli emperyalist müdahaleye uğrayan ülkeler onlarca, hatta yüzlerce yıl geriye götürüldüler. Altyapı ve kültürel zenginlikleri imha edildi. Etnik ve mezhepçi-dinci çatışmaların yeniden alev aldığı alanlara dönüştürüldüler.
Emperyalistlerle iş birlikçileri, çıkarlarının gereğinden söz ettikleri her durumda, esas amacın bu ülkelerin yer altı-yer üstü zenginliklerini ele geçirerek, dünya pazarında asıl patron olmak olduğunu itiraf ettiler. Emperyalistler; tekelci gericilik ve krallıklar; Suudi gericiliği, kral ve Emirler, silahlanmaya yüz milyarlarca dolar akıtmaya devam ediyorlar. Petrol vanalarından akan dolarlar, İngiliz, Fransız, Amerikan ve Türk gericiliğinin elinde halkların özgürlük mücadelesine karşı, imha silahlarına dönüşüyor. İçeride ve dışarıda halklara karşı kin, şiddet, ulusal imha, ırkçı tek milletçi dayatma, “çözüm” maskeli aldatma manevraları devam ediyor. İçerisi ve dışarısı kopmazca bir labirentin kaosuna dönüştürülmüştür. Ve çare kitlesel mücadelenin yükseltilmesindedir.
Türkiye’nin her ulus ve ulusal topluluklarından emekçileriyle bölge halkları bu gerici savaş hazırlığına karşı direnişe geçmeden, emperyalistlerle iş birlikçilerini geriletemezler.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40