Evrensel için yeni bir dönem

Ulusalcılığın ve AKP'nin kıskacında

CHP Milletvekili Profesör Birgül Ayman Güler’in, “Bize Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit gösteremezsiniz” demesinin üstünden CHP içinde estirilen fırtına öyle kolay dinecek gibi görünmüyor.

Ayman Güler Hocanın, bir ulusu açıkça aşağılayan söylemini, “Ben bilimsel konuştum. Irkçı değilim. Kürtleri de aşağılamadım” şeklinde savunmasının iler tutar bir tarafı yok. ”Ulus”, “milliyet” kavramları arkasında bütün bir ‘60’lı 70’li yılları kapsayan masa başı tartışmasını bugüne taşımak, bugün artık ezen ulus milliyetçiliği ile yüzleşme döneminde kaçınılmaz olarak “Türk ulusunun Kürt ulusundan üstünlüğünü” savunmayla “modern ırkçılığa” dönüşmüş bulunmaktadır. Bu da bilimsellik iddiası arkasında bile saklanamayacak kadar açık bir gerçektir. Birgül Ayman Güler Hocaya MHP’nin ve İP’in sahip çıkması da ona söylediğinin ne anlama geldiğini göstermelidir.

Gösterir mi bilinmez!

Ancak Ayman Güler Hocanın çıkışı, CHP’nin ulusalcılıkla malul kanadının hocanın arkasında saf tutması, arkasından İP-Aydınlık cenahının bu çıkışın kendileriyle bağlantılı olduğunu ilan etmesi ise herhalde bu odağın bilinen sel önünden kütük kapma girişimi olabilir. Yok eğer böyle değilse; gerçekte de Birgül Ayman Güler ve onunla saf tutanlar, eğer böyle İP’lilerin iddia ettiği gibi onlarla iş birliği içinde hareket ediyorlarsa, bu kendi partilerinin, CHP’nin bölünmesi için girişilen ulusalcı bir komplodur!

Öte yandan AKP de CHP’nin içine sürüklendiği bu kargaşadan yararlanmak üzere, sıkı bir propaganda yapmakta, bir gün nalına öbür gün mıhına vuran Başbakan Erdoğan, Hükümet ve partisinin sözcüleri sıraya girmiş gibi, CHP’deki tartışmayı gıdıklamakta, CHP’nin bu süreçten hırpalanarak, mümkünse ortadan bölünerek çıkmasını (çıkamamasını demek daha doğru) amaçlamaktadır.

Ancak, egemen ulus milliyetçiliği ile yüzleşmenin böylesi kaçınılmaz olduğu bir dönemde CHP’nin de öyle bir ayağı milliyetçilikte öteki ayağı Kürt sorununun barışçıl çözümünde yürümesinin mümkün olamayacağı bir gerçektir. Çünkü CHP, son 15 yılın önemli bir bölümünü Baykalcı “tedris”ten geçtiği gibi her türden ulusalcılığa, sağ ve “sol” ulusalcı mihrakların etkisine açık bir parti olmuştur. Kılıçdaroğlu ile başlanan “yenilenme” de CHP’deki ulusalcılığa karşı bir mücadeleden çok onunla uzlaşarak ilerlemenin egemen tutum olduğu bir dönem olmuştur. En son tartışmada bile Kılıçdaroğlu, milliyetçiliğin “CHP’nin altı okundan birisi” olmasını gerekçe göstererek, partisindeki herkesin zaten milliyetçi olduğunu ilan ederek, kendi ayağına kurşun sıkmaktan geri kalmamıştır. Bu yüzden de CHP’nin bu “ikili yapısı”nın çatırdamasında şaşılacak bir şey yoktur.
Kısacası CHP, bir yandan AKP’nin öte yandan da içindeki ve dışındaki ulusalcı odakların kıskacındadır.

Burada önemli olan CHP tabanının tutumudur. Çünkü CHP tabanı ulusalcılığın çıkarlarını alet yapan yönetimlerden farklı olarak, ulusalcılığı ülkenin birlik bütünlüğünün bir “harcı”, “zamkı” olarak göstermektedir. Ki, bu da CHP’deki kafa karışıklığının devam ettiğinin göstergesidir. Ama burada asıl olarak CHP’nin etkisindeki işçilerin, emekçilerin arasında milliyetçiliğin (ulusalcılığın) nasıl halkları, işçileri bölen bir ideoloji olduğunun, bir ulusun milliyetçiliğinin öteki uluslar ve halklarda da milliyetçiliği kışkırttığını göstermek son derece önemlidir. Hele de ezen ulus milliyetçiliğinin!

Dönemin özellikleri dikkate alındığında milliyetçi kışkırtmalara karşı tutum almak, geniş halk yığınlarının milliyetçilik üstünden istismarına karşı mücadele CHP’nin yanı sıra AKP, MHP gibi milliyetçi partilerin ve“sol” ulusalcıların etkisindeki işçi kesimleri içinde de ses bulabilecektir. Dönemin bu özelliğinden yararlanmak bugün daha da önem kazanmıştır.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et