Ceylanpınar'ın aynasından
Ceylanpınar haftalardır savaş alanı gibi. İlçenin sokaklarına, evlerine her gün roketatar ve tüfek mermileri düşüyor. İnsanlar yemek yerken, yolda yürürken mermilerin hedefi oluyor. Öğrenciler doğru dürüst okullarına gidemiyor. İlçe halkı tedirgin!
Sadece bu mu? Savaşın öteki yüzü; yokluk, yoksulluk, barınma zorlukları, topraklarını terk etmiş insanların çaresizliğinin yanı sıra kadınların kaçırılıp fuhuş çetelerine satılması, mültecilerin yok pahasına kölece koşullarda çalışmaya zorlanması, silahlı militanların etrafa terör estirmesi, … de Ceylanpınar’ın merceğinde yansıyor.
Üstelik Ceylanpınar’a yağan bu tüfek ve roketatar mermilerinin tesadüfen sınırın Türkiye tarafına düşen mermiler olmadığı anlaşılıyor. Tersine halk, bunların Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun çetelerinin taciz amaçlı ya da hedef gözeterek (örneğin BDP’li Belediye Başkanı Yardımcısının evinin duvarına saplanan roketatar mermisi gibi) attığı mermiler olduğuna inanıyor.
Ama şimdi Hükümet, Ceylanpınar’a yağan kurşun ve roketatar mermilerini yok sayıyor. Çünkü sınırda savaşan ÖSO ile Suriye ordusu değil. Şimdi çarpışanlar, Suriye Kürdistanı’nın kapısı olan Serekaniye’yi ele geçirmeye çalışan ÖSO ile Suriyeli Kürtler! Onu için de ÖSO, sadece Suriye Kürtlerini değil Türkiye’nin Kürtlerini de hedef alıyor. Nitekim, Arap mültecilerin Kürt mültecilere karşı kötü davrandığı, bu yüzden Türkiye tarafından geçmek zorunda kalan Kürtlerin de ancak Kürtlerin yoğunlukta bulunduğu Ceylanpınar’ın mahalleleri ve köylerinde barınmaya çalıştıkları görülüyor.
Elbette savaş sadece atılan mermiler, ölen ve yaralanan insanlardan ibaret değil. Tersine yaşlısıyla genciyle açlık, ilaçsızlık, çaresizlik demek.
Nitekim AKP Hükümeti bir yardım kampanyası başlattı; bankalarda hesaplar açtırarak, tüm halkı savaş mağduru “Suriyeli sivillere yardım”a çağırdı. Böylece ÖSO denetimindeki bölgelerde, Hükümete yakın “insani yardım” kuruluşlarının aracılığı ile güya sivillere “yardım” götürüyor. Ama bu yardımın sınırı, gerçekten kime yardım edildiği, toplanan onca parayla ne alınıp Suriye’ye götürüldüğünü bilen yok. Ama Türkiye’nin silahlı çetelere yardım ettiği, onları donattığı, onları eğitip organize ettiğini artık söylemeyen yok. Zaten Hükümet de “Hayır ben bunları yapmıyorum” demiyor. Tersine bu konuda soru sorulduğunda Başbakan ve Dışişleri Bakanı, Esad’ın kendi halkına zulmeden bir zalim olduğundan artık son günlerini yaşadığından dem vuruyor! Ve yardım olarak da sivil halka bir şey veriliyorsa, “Biz yaratılanı yaratandan ötürü severiz” demagojisi burada bir kez daha iflas ediyor; örneğin savaşın mağdur ettiği Kürtlere değil de bütünüyle ÖSO’nun kontrolündeki bölgelerde yardım yapılıyor. Ama öte yandan sadece kendisi yardım yapmamakla da kalmıyor, Suriye Kürdistanı’na Türkiye sıkı bir ambargo da uyguluyor. Öyle ki Türkiye tarafından akrabalarına yardım etmek için ihtiyaç malzemesi sağlamak isteyen sınır bölgesindeki halka bile izin verilmiyor. Ancak bu zorluklara, sınırlamalara karşın Demokratik Toplum Kongresi Siyasi Partiler Komisyonu’nun aracılığı ile özellikle yiyecek içecek yardımı esas olmak üzere bir yardım kampanyası da başlatılmış bulunuyor. Ancak Suriye-Türkiye sınırının “kapalı” olduğu gerekçesiyle bu yardımların ulaşmasına da engeller çıkarılıyor.
Kısacası Suriye’de Kürtlere karşı ÖSO’ya bağlı çetelerin giriştiği saldırının Türkiye’den destekli olduğuna dair kuvvetli işaretler var ve bu saldırının cephe gerisi olarak da Ceylanpınar kullanılıyor. Ve öyle görünmektedir ki eğer PYD ve ittifakları, ÖSO’nun saldırılarını püskürtemezse savaşın, sınırın Türkiye tarafında da derinleşerek süreceğini söylemek bir kehanet olmaz.
Evrensel'i Takip Et