06 Şubat 2013 09:32

Belgrad

Belgrad

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkçeyi alt yazılı Türk dizilerinden öğrenen şoförümüzle dizileri tartışarak Belgrad’ın en önemli meydanına doğru yol alıyoruz. NATO kılıklı ABD uçaklarının bombaladığı harabe binalar gelecek kuşaklar ne olup bittiğini unutmasın, emperyalizmin çirkin yüzünü görsün diye özellikle onarılmıyor. İngilizce, Almanca, Rusça bilen orta yaşlı sürücümüz binalarla ilgili soruma Sırpça bir küfürle karşılık veriyor. “Tito’nun Yugoslavya’sını tek parça tutmaya çalışan sadece bizdik.” diyor Balkan şiveli Türkçesiyle.   
Şehir trafiği İstanbul kadar olmasa da heyecanlı. Gazella köprüsünü geçip eski kente giriyoruz. Sadece yayalara ayrılmış caddenin başında iniyoruz taksiden. Caddede yoksulluk ve zenginlik bir arada. İkinci dünya savaşının mağlubu Almanya üçüncü dünya savaşını kazanmış. Caddenin iki tarafına sıralanmış lüks mağazaların neredeyse tamamı ünlü Alman isimleri. Mağazalara girip çıkan, fi- yatları da batı ülkeleri kadar yüksek olan restoranlarda kahvelerini yudumlayan yüksek topuklu kırmızı ayakkabılı hanımlar, fötr şapkalı uzun kaşmir paltolu beyler ülkenin yüzde beşlik kesimini oluşturuyor.  
İş bulabilmiş büyük çoğunluk ortalama 200 avro maaşla çalışıyor. Bu caddede bir ayakkabı 150 avro. Öğretmen arkadaşım Jelena’nın maaşı 350 avro.
- Dünya topraklarının sınırlarla, isimlerle bölünmesi tam bir aldatmaca. Bir ülkede nasıl yaşıyor olmak bir ülkeye sahip olmaktan daha önemli. Sahiplik de sadece o ülkenin nüfus cüzdanı ile olmuyor.
diyorJelena.
Her şeye rağmen caddenin en eski, en görkemli binasının alış veriş merkezi değil de resim ve sanat galerisi olduğunu görmek buradakilerin yine de bizdekiler kadar saldırganlaşmadığını gösteriyor. 2 milyonluk Belgrad’da 15 milyonluk İstanbul’dakinden çok daha fazla tiyatro, sinema, sanat galerisi var. Resim fiyatları da bizdeki gibi şişirilmemiş, alınabilecek düzeyde.
Şehrin en önemli meydanında Gaziantep Baklavacısı. Ünlü Boşnak baklavasıyla rekabet etmesi zor gibi. Ama içerisi dolu.
Avrupa’da bize en çok benzeyen insanlar ülkesi Sırbistan.
- AB üyeliğimiz Türkiye ile birlikte 3000 yılında ya olur ya olmaz. Olmasa daha iyi olur.
diyor, iki orijinal suluboya resmini bu caddede bir akşam yemeği fiyatına satmak zorunda kalan sokak ressamı Mihailo.
Tuna nehri ile sözleşmesine geç kalmamak için coşkuyla akan Sava nehrini modern köprünün üzerinden geçerek aşıyoruz. Elimizde suluboya tablolar ve Tito fotoğraflarıyla 2013 takvimi.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa