Başörtüsü ve Galatasaray - Schalke
FIFA, 2007’de “Sporcuların maç esnasında boğulmasına sebep olabilir” ve “Hiçbir sporcu formasında politik, dini ya da ticari mesajlar içeren semboller taşıyamaz” gerekçelerini öne sürerek kadınların başörtüsüyle spor müsabakalarına çıkmasını yasaklamıştı. İslam ülkelerinde kadınların spordan tamamen dışlanması anlamına gelen bu karar 2012’de kaldırıldı. Başörtüsünün boğulmaya sebebiyet vermeyeceği konusunda FIFA ikna edildi!
Bu tartışmaların yaşandığı bir süreçte, 13 Haziran 2011’de “Başörtülü kadınların futbol oynama hakkı” başlıklı yazımda bu meselenin Türkiye’nin de gündemine geleceğini ve yasağa karşı kadınların günlük hayatlarında nasıl yaşamayı tercih ediyorlarsa aynı şekilde spor da yapabilmeleri gereğinin sağlanması gerektiğini yazmıştım.
Adalet ve Kalkınma Partisi, önemli bir oy desteğine sahip olduğu başörtülü kadınlara bugüne kadar “Aynı mahalledeniz, mahallenin tapusu bende, dolayısıyla bana oy vermelisiniz” demek dışında bir şey vadetmedi. Siyasi ve dini kimliği itibariyle en kolay adım atabileceği konularda dahi pragmatist yaklaştı. Sporda da böylesi bir yasağı kaldırmayı yeni gündemine alıyor.
Önceki gün Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, “Ülkemizde yapılmakta olan gerek ulusal düzeyde, gerekse uluslararası düzeyde spor müsabakalarında bayan sporcularımızın başörtü nedeni ile müsabakalardan men edilmeleri ya da salon dışına çıkarılmaları gibi ilkel ve gerici uygulamaların Türkiye’de artık yaşanmasını arzu etmiyoruz” diyerek bu konuda adım atılacağını ilan etti.
Anlamsız bir yasak kaldırılmıştır, buna “Eh, bir zahmet” denir. 10 yıldır iktidarda olan bir partinin bakanının böylesi yakınmalarıysa elbette inandırıcı değil. Ancak asıl inandırıcı olmayan, tribünlere birlik çağrısını “Yarın aynı cephede savaşacağız” diyerek yapan; gençliğe Sarıkamış Faciası’nı örnek göstererek “Şühedanın izinde” hamasetleriyle yaklaşan bir bakanın ilkellik ve gericilikten bahsetmesi. Yemezler Suat Kılıç, yemezler.
***
Yakın geçmişin gündeminden yakın geleceğin, yarının gündemine geçelim.
Galatasaray, Şampiyonlar Ligi 2.turunda Schalke 04’ü sahasında ağırlıyor. Fatih Terim, Wesley Sneijder ve Didier Drogba transferleriyle ana hedefi Şampiyonlar Ligi olan yeni bir yola girdi. Sezon başı transferlerinin yapısal özellikleri ve geçtiğimiz yılın “belkemiği” oyuncularının(Ujfalusi, Melo, Elmander) sakatlık ya da formsuzluğu G.Saray’ın geçen seneki taktik ve oyunu devam ettirememesine sebep olmuş ve yeni bir yola girilmesi zaruri hale gelmişti. Sneijder ve Drogba, Galatasaray’ın saha içi aklını, pas oyunu kalitesini ve tek topla adam eksiltme becerisini yükselten tipte transferler. Akhisar maçındaki kısa süreli deneme de bunu gösterdi.
Son 11 maçında yalnızca 1 galibiyet alabilen Schalke’de ise durumlar hiç iyi değil. Mainz deplasmanında Michel Bastos’un golleriyle beraberliği kurtaran Ruhr temsilcisi lige dair bütün umutlarını yitirdi. Kulübün Genel Menajeri Horst Heldt, Klaas Jan-Huntelaar’ın Galatasaray maçına yetişmesine ilişkin pek de umutlu konuşmadı. Her şeye rağmen Schalke’nin Farfan-Bastos-Draxler gibi isimlerle sürüklediği hücum hattı Galatasaray’ın geri dörtlüsüne sıkıntı yaratacaktır. Bunun önüne geçmek için Terim’in takımının Beşiktaş ve Antalyaspor maçlarında örneğini gördüğümüz ön alanda baskıyı iştahla uygulaması gerekecek. Türkiye’deki sertlikten biraz olsun sıyrılan Sneijder’in de Schalke’ye karşı daha rahat bir oyun sergilemesi muhtemel. Bana sorarsanız Galatasaray tur için biraz daha avantajlı.
Evrensel'i Takip Et