12 Mart 2013 15:13

ses'SİZ' olun!

ses'SİZ' olun!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Barış uyuyor…
***
Medyanın sağından solundan parmaklar sallanıyor… Çocukluğumuzun sessizlik oyunu işaret ediliyor: 1, 2, 3… tıp!
Niye?
Pamuklara sarıp sarmaladığımız hassas dönem hatırına…
Yani?
Aman tetikler uyanmasın…
Eyvallah!.. Da...
Ne zaman sustu ki!
Takibi zor…
Misal.
Ben en son… En dehşetlisini Kandil vurulurken duydum: “Diyarbakır Pirinçlik Hava Üssü’nden kalkan savaş uçakları…” diye kaydetmişti ajanslar…
Hatırlayın:
İmralı Mutabakatı çerçevesinde Öcalan, Kandil’e mektup gönderdi… BDP Heyeti de mektup diplomasisi için yola çıktı ama Kandil’le gecikmeli görüşebildi.
Çünkü, o sırada TSK “barış mesajı” veriyordu: Savaş uçakları peş peşe hava operasyonu düzenlediği Kandil’i bombalıyordu.
Ahmet Türk, “Neden operasyon yapılıyor!?​” diye çileden çıktı.
Hikmet Bila, “Ankara’da bu soruya aldığım yanıt” diye yazdı. Milliyet’te:
“Devletin üst düzeyindeki yetkililer, ‘terörle mücadele, siyasi uzantılarıyla müzakere’ ilkesinin gereğini yerine getirdiklerini ifade ettiler.”  (3 Mart 2013)
Terörle mücadele, siyasi uzantılarıyla müzakere…
Pardon ama: Mücadele ettiklerinle barışmayacaksan…  eee?..
Evet, Ankara “Çözüm Süreci” ile ‘barış’ın kitabını yeniden yazmaya niyetleniyor… Aklınca… Da…
***
Sessizlik… Ayarındayız ya…
Kanalları röntgene çıktım. Geçen Cuma (8 Mart 2013).
Zap zap zaplıyorum… Samanyolu TV’de “tartışma”ya denk geldim. (Eski Savcı) Gültekin Avcı, mudaratör… Mevzu, “Çözüm.”
Kulağıma çalınanlar: Megolaman… Cahil… Çapsız.. Filan gırla gidiyor…
Karşılıklı paslaşmalarla ilerlerken seans, sıkıldım…
Tam zap yaparken, biri, “Tabii karşımızda bir sivil toplum örgütü yok. Neticede bir terör örgütü var” diyor…
“Kimdi bu ya!” derken, mahreçlediler…
Taraf’tanmış arkadaş: Markar Esayan.
Kürtlerin epey ilgisine mazhar olduğu söylenen Taraf’ın yazarı (ve galiba yöneticisi) böyle laf ederse… Dedim.
Hayır, bence mahsuru yok, konuşsun da…
Başkalarına “Sürecin selameti için hassasiyet” derken…
Adeta hastanelerde ‘sus’ işareti yapan hemşire gibi, medya da “sessizlik”  çağrıları yaparken…
“Silah bırakmanın karşılığında somut olarak ne alacaksın” diye soran ahbapları Baskın Oran’ı bile ayıplarken…
Peki bu ne!?
Neyse, ses-SİZ olun!
Barış için...
SİZ olun…
Ki…
Barış uyansın!.. Gâri.


SÜTÜ BOZUK ATEİSTİN OYU…

Bir de hizmeti… Misal. Yazıları… Makbul. Galiba…
Mevzu şu:  Sağlık Bakanlığı ‘Süt Bankası’ kuracağını duyurdu. Kıyamet koptu. Koparıldı.
Basından izlemişsinizdir: Kazan kaldıran İslamcılar oldu.
Zaman ve Akit başı çekti…
İlahiyatçılar isyan etti: “Ateist, komünist veya inanmayan annelerin sütünü nasıl tespit edeceksiniz.” (gazetevatan.com, 5 Mart 2013)
Tespit ihtiyacı şundan(mış): "Dinimize göre bir Müslüman ancak Ehl-i Kitap olan annelerin sütünü içebilir.”
Âlâ!
Bilhassa Zaman ve Akit’in manşetsel işbirliği sonuç verdi: “Anne sütü projesini kamuoyuna rağmen gerçekleştiremeyiz.” (Zaman, 10 Mart 2013)
Sağlık Bakanı’nın ‘pes’ diyen demecini okurken aklıma takıldı:
Sütü haram ateist ve komünistlerin oyu… Hançeresini yırtarcasına AKP savunusu helal mi?
AKP muhibi ‘köşe’bentler… Bilhassa da “ateistiz ama AKP’yi destekliyoruz” diyen kadınlar, Gülay Göktürkler, Perihan Mağdenler filan yahu, ne düşünüyor acep?
Harama el sürenler utansın… Sürdürenler de!..


SATIR ALTINDAN NOTLAR…

HAKLI ŞİDDET

Halil Berktay demiş ki: “Solun haklı şiddet kavramını gözden geçirmesi şart.” (Zaman-Pazar, 10 Mart 2013)
Olur.
Bin bir yüzüyle kapitalist devlet için de geçerli mi aynı çağrı?
Değilse neden?
Kimin adına yapılıyor bu çağrı?

RTE, PLAKAYI ALDI

Başbakan, “İmralı Zabıtları”nı yayımlayan Milliyet’e höykürüp “Batsın sizin gazeteciliğiniz” fırçalaması yaptı…
“Bunu yapanlar benim de, arkadaşlarımın da karşısındadır…” (2 Mart 2013) diye Başbakan parmağı sallandı ya… Milliyet patronu durumdan vazife çıkardı… Beklendiği gibi…
Demirören, “Ulan ben bu gazeteyi Başbakan için aldım, siz beni Sayın adamla papaz ettiniz!” dedi mi, bilmiyorum…
Ama iddia o ki şunu talimatlamış:
“Tayyip Bey sat derse, satarım Milliyet’i. Bundan sonra Hükümet çizgisinde yayın yapın.”
Netekim bu minvaldeki görüşme pek mutedil geçmemiş olacak ki, Milliyet’in kaptanı Derya Sazak önce eşyalarını toplayıp gitmiş… Sonra dönmüş… Tabii köşelerinde “Zabıtlar” haberini savunan Hasan Cemal ve Can Dündar da gidip gelenlerden… (medyaradar, 5 Şubat 2013)
Sonuç: Sorun çözülmüş gibi… Ama şimdilik… Bence...
Zira, Başbakan plakayı aldı; Derya Sazak ve ekibine ceza gelecek de… Ne zaman?
Malûm: Kindar nesil affetmez!   

YANDAŞ MEDYA UTANMIŞ MIDIR!

Sabah’ından Star’ına… Yeni Şafak’a… Bilhassa AKP beslemesi medya epeydir üfürüp duruyordu:
Pazarlık filan yok… PKK üç vakte kadar silah bırakacak, Türkiye’yi terk edecek, üçüncü ülkelere çekip gidecek… Diyorlardı… Başbakan gibi…
Öcalan’ın açıkladığı yol haritası ise şöyle: “Komisyonlar kurulacak, Hakikat Komisyonu da kurulacak. Akil adamların denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz.” (28 Şubat 2013)
Vaziyet bu iken… Haysiyetli tavır ne olur?
Önce okur/izleyiciden özür dilersin…
Dönüp yanıltan kaynaklarını gözden geçirip hesap verirsin; nerede, nasıl yanıltıldığını izah edersin… Normalde… İlkeli gazeteciysen…
Oldu mu?
Rastlamadım… Siz?

‘ROBOSKİ’ CİNLİĞİ

Ferhat Encü, Roboski’deki 34 Kurşunun, 34 Kürt köylünün katillerini aklayan Meclis Komisyonu Raporu’nu özetlemiş:
“Kasıt yok, hata yok sadece koordinasyon eksikliği var’ diyorlar. Raporla katliamı meşrulaştırmak istiyorlar.  Raporun çözümün tartışıldığı bir süreçte açıklanması da manidar. Tepkileri en aza indirmek için zamanlamayı bile hesaplamışlar.” (Evrensel, 8 Mart 2013)
Yoruma hacet var mı!?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa