22 Mart 2013 10:54

Top hükümette!

Top hükümette!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gün Diyarbakır’da Newroz alanından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mesajının ilan edilmesinden beri, siyaset basın dünyası üçe bönlünmüş görünüyor.
MHP’ye göre; Diyarbakır Newrozu (ve elbette Öcalan’la görüşmelerin geldiği yer) tam bir “vatana ihanet” çizgisidir; AKP Hükümeti-PKK, Erdoğan-Öcalan ittifakı Türkiye’yi bölünmeye götürüyor!
CHP cenahında ise; bir ayağı MHP ile aynı mezbelede olan “ulusalcı kanat”ın sözcüleri MHP’yi aratmayan argümanlarla barış isteği ve Kürtlerin taleplerine saldırırken, az çok barış ve Türk-Kürt kardeşliğinin hayrına laf edecekler de Kılıçdaroğlu tarafından “konuşma yasağı” cezasına çarptırılmış bulunuyorlar. Dolayısıyla CHP, bir ayağı ulusalcılıkta öteki ayağı barış taleplerinde olan ama iki bacağının arası hızla açılmaya devam eden bir adamın büyüyen perişanlığını sergiliyor.
Ulusalcılıkla malul kimi “sol” siyasi parti ve çevrelere gelince; kimisi Kürtlerin emperyalizmin bölge planlarına yedeklendiğini, kimisi, sanki Kürtleri ve onların mücadelesini pek umursuyormuş gibi, Kürtlerin 30 yıllık mücadelesinin hiçbir şey elde edilmeden AKP’ye ve Erdoğan’ın başkanlık planına peşkeş çekildiğini söyleyerek, keskinlik gösterisi yapıyorlar. Ama daha geniş bir “solcu” kesim için ise olup bitenler hakkında, “anayasa” ve “başkanlık sistemi”yle başlayıp biten, ulusalcıların iddialarıyla beslenen bir kafa karışıklığıyla soldan sağa, sağdan sola savruluyorlar.
AKP ve basını ise olup bitenden pek memnun görünüyor. Sanki sorun bitmiş, en büyük sorun olan “ateş kesilmesi” ve “PKK’nin silahlı güçlerini Türkiye dışına çıkarması”yla da her şey güllük gülistanlık olacak havasındalar. Sadece AKP ve yandaş basını da değil, sermaye basınının her şeyi bilen kimi yazar ve yorumcularında da hava o. “Hiçbir şey vermeden PKK’nin silahlı güçlerini sınır dışına çıkardık!”, “Türkiye’nin 80-90 yıllık sorununu çözdük!” havası egemen!
Oysa silahlı güçlerin sınır dışına çıkması belki Kürt sorununun çözümünün her platformda konuşulmasını, Kürtlerin isteklerinin ne olup olmadığının tartışılmasını kolaylaştıracaktır. Belki “şehit cenazeleri” üstünden koparılan, halkın kulaklarını gerçeklere tıkayan gürültünün kesilmesi, silah sesi ve barut kokusunun yok olması milyonlarca Kürt’ün “yeni bir statü” talebinin daha soğukkanlı tartışmasına yarayacaktır.
Ama o kadar!
Çünkü Kürt sorunu, iki halkın kardeşçe bir arada yaşaması için gerekli yasal ve anayasal zeminin oluşturulması gibi işler bütün heybetiyle durmaktadır. Bunların yapılması ise elbette en başta AKP Hükümetinin ve Meclisin işidir. Çünkü AKP Hükümeti, sorunu çözmek için onca gürültü yapmasına karşın Kürtlerin “statü talepleri”, Türklerle Kürtlerin gönül birliğinin önündeki engellerin kaldırılması konusunda gerçek bir adım atmak bir yana ne yapmak istediğini bile söylemiş değildir. Bugüne kadar Erdoğan ve hükümetinin en son söylediği, “Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sıkıntıları vardır.”, “Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır”dan ibarettir.
Oysa Diyarbakır Newroz Meydanı’ndan yapılan Öcalan’ın çağrısından sonra top artık Hükümetin kucağındadır!
Evet Öcalan, PKK güçlerinin sınır dışına çıkması için bir şart öne sürmemiştir ama, süreç bir bütün olarak ele alındığında sürecin ilerleyebilmesi için hükümetin de beklemek ve seyretmeyi bırakmak zorunda olduğu; ortamın normalleşmesi, çözüm yolunda adımlar atılabilmesi için yol temizliği, örneğin Terörle Mücadele Yasası, KCK tutuklularının serbest bırakılacağı önlemlerin alınması, basın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, korculuk sisteminin lağvedilmesi... gibi gerekli girişimlerin yapılması tamamen hükümetin sorumluluğunda olduğu da herkesin bilebileceği ve Hükümetin de daha fazla erteleyemeyeceği işlerdir.
Bu yüzden de süreç bundan sonra tökezlerse, bunun tek sorumlusu Hükümet olacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa