24 Mart 2013 03:33

Türkiye - İsrail barışı kime yarar?

Türkiye - İsrail barışı kime yarar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

20-21-22 Mart günleri İsrail’i (Filistin’i de araya sıkıştırdı) ziyaret eden ABD Başkanı Barack Obama “bomba”yı tam da İsrail’den ayrılırken patlattı! Herkesin “Obama turistik bir Ortadoğu gezisi yaptı” demeye hazırlandığı saatlerde,  2009’da Davos’ta “One Minute!” diplomasisiyle başlayan ve 2010 mayısında Mavi Marmara baskınıyla şiddetlenen Türkiye-İsrail diplomatik krizinin sona erdiği duyuruldu.

Bu açıklamaya gelen final şöyle olmuş:  
İsrail Başbakanı Netanyahu ile İsrail’den ayrılmak üzere havalimanına giderken, minibüsten Erdoğan’ı arayan Obama, Erdoğan’la kısa bir sohbetten sonra, telefonu Netanyahu’ya vermiş. Netanyahu, Mavi Marmara baskınındaki “operasyonel hatalardan” dolayı Erdoğan’dan özür dilerken, operasyonda ölenlerin ailelerine de tazminat ödemeyi de kabul ettiklerini bildirmiş. Ayrıca Netanyahu, Gazze’ye yönelik insani malzeme sevkiyatına getirdikleri “kısıtlamaları” da kaldıracaklarını söyleyerek Türkiye’nin “ilişkileri normalleştirmek” için ısrar ettiği üç şartın da yerine getirileceğinin sözünü vermiş. Türkiye de bu görüşmenin hemen ardından, İsrail’in “özrünün kabul edildiğini” açıklayarak dört yıldır süren Türkiye-İsrail krizinin bittiğini ilan etti.

Muhtemeldir ki, minibüsten telefonla yapılan Obama-Netanyahu-Erdoğan görüşmesi böyle olmuştur. Ama şu bir gerçek ki, bu sadece daha önce sonuca bağlanmış uzun görüşmelerin sonucunun ilan edilmesidir. Çünkü Türkiye ve İsrail arasında, ABD’nin gözetiminde İsviçre’de uzun zamandan beri görüşmelerin yapıldığı ve daha önce de üç kez “anlaşma” aşamasına gelindiği ama son anda geri dönüldüğü biliniyordu.

Obama’nın 20 Martta İsrail’e indikten sonra ilk demecinin “Türkiye ile aranızı düzeltin!” içerikli olması, yine çeşitli vesilelerle Türkiye-İsrail ilişkilerinin önemine değinmesi dikkate alındığında aslında daha önce kotarılmış bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Dahası bu sonucun böyle bir zamanlamayla ilan edilmesinde amacın, Obama’ya gezisi vesilesiyle kolay ve “beklenmedik” bir zafer hediye etmek olduğu anlaşılmaktadır.

Krizin çözümünün böyle bir vesileyle ilanıyla, İsrail’de (İsrail’de ABD’nin popülaritesi yüzde 10) ABD’nin popülaritesinin artırılmasına hizmet edilmesinin amaçlandığı da görülmektedir. Böylece, bölgenin iki ülkesi arasında sadece siyasi erke sahip güçlerin rant sağlamasının vesilesi olan bir çatışmanın bitmesi “iyidir” denilebilir. Ancak aralarındaki sorunların sona erdiği iki ülke ABD’nin bölgedeki en güçlü ve kadim müttefikleri olunca, “Acaba bundan bir iyilik çıkar mı?” diye düşünmeden edemiyor insan. Çünkü ABD ve müttefiki emperyalistler, bir yandan Suriye’deki Esad rejimini, batı emperyalizmine tam bağlı bir Suriye rejimi kurarak değiştirmek için yeni hamlelere hazırlanırken; aynı zamanda İran’a yönelik kuşatmayı da sıkılaştırmak amacıyla da harekete geçmiş bulunmaktadır. Dahası, batılı emperyalistler bloku, önümüzdeki bir yıl içinde İran’a askeri güçleri kullanmak da dahil bir müdahaleyi açıkça ilan etmiştir.

Böyle bir müdahalenin ana koşulu da İsrail ve Türkiye arasındaki birlik, böyle bir müdahale için ortaklaşmalarıdır. Çünkü bu ülke birleşemeden bölge ülkeleri açısından böyle bir müdahalenin yapılması fiziki olarak olanaksızdır.

Obama bu son hamleyle Ortadoğu’daki iş birlikçilerin saflarındaki en önemli çekişmeyi ortadan kaldırarak kendi cephesini güçlendirmiştir. Ve bu yakınlaşma, Filistin sorununda da bazı adımlar eşliğinde Hamas ve Müslüman Kardeşlerin de Suriye-İran karşıtı cepheye tam bağlanmasının perçinlenmesidir. Bu yüzdendir ki Türkiye-İsrail uzlaşmasının öyle masum iki bölge ülkesi arasındaki sorunların çözülmesi değil ama bölgedeki emperyalist güçlerin sağlamlaştırılması, bölgeye yönelik emperyalist müdahalelerin dayanaklarının güçlendirilmesi olarak görmek daha doğru olur.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa