Demokrasiyi kazanmak için

Kürt sorununa çözüm için yeni bir dönemi başlatabilecek olan barış ve demokratik hakların talebi temelindeki görüşmeler sürecine karşı, özellikle milliyetçi, ulusalcı, ulusal solcu çevrelerden yoğun bir muhalefet geliyor. Bu çevreler ülkenin bölünmesinden, Ortadoğu’da halkların birbirine kırdırılmasından, Türkiye, İsrail, ABD ittifakının bölgeyi kana boğacağından, asıl sorunun başkanlık sistemini getirmek olduğundan, yobazlığın egemen olacağından vb. dem vurarak Kürt sorununda barış yönünde atılan adımlara karşı çıkıyorlar.

Bu çevrelere peki o zaman Kürt sorununa sizin çözümünüz nedir, ne öneriyorsunuz diye sorulduğunda bütün söyleyebildikleri mevcut statükonun bir biçimde devam etmesinden başka bir şey değildir. Peki ama ülkeyi zaten bugünkü çözümsüz duruma bu statüko getirmemiş midir, sorusuna ise kem küm etmekten başka verebilecekleri bir yanıt bulunmuyor. Oysa yukarıda bahsedilen sorunların Kürt sorunundan kaynaklanmadığı, ama ülke içerisinde böyle bir sorun varsa, ulusal baskı sürüyorsa belli başlı büyük emperyalist güçlerin, din ve mezhepler adına mücadele sürdürenlerin, çeşitli politik akımların Kürt sorununa ilgisiz kalmayacakları, kendi “çözümlerini” dayatacakları on yıllardır var olan bir gerçektir.

Bu ülkenin aklı başında solcuları, ilericileri, demokrasiyi ve bağımsızlığı savunan güçleri, on yıllardır ülkede demokrasinin egemen olması, ülkenin emperyalist büyük devletlerin sultasından çıkması, Ortadoğu batağından uzak durması, İran’la ve diğer komşu ülkelerle dostça ilişkiler sürdürmesi için çaba gösteriyorlar. AKP Hükümeti’nin “Yeni Osmanlıcı” hayallerine, bölgede hegemonya ve güç peşinde koşmasına karşı mücadele edenler de yine bu güçler. Ülke içerisinde Kürt sorununun demokrasi içerisinde, eşit bir kardeşlik hukukuna dayanılarak çözülmesini, Türklerin ve Kürtlerin barış içerisinde ortak bir gelecek inşa etmesini isteyenler de bu güçler oldu.

Üstelik bütün bu mücadeleyi egemen sınıf kliklerinin birisinin peşine takılmadan, ya ABD, AB, ya da Rusya ve Çin demeden, bütünüyle emekçi halkın mücadelesine dayanarak verdiler ve veriyorlar. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, yine bu güçler Türk ve Kürt işçi ve emekçilerinin gücüne dayanarak, onların sağ duyusuna güvenerek bu mücadeleyi sürdüreceklerdir. Milliyetçi, şovenist kışkırtmalar, ulusalcı hezeyanlar, AKP Hükümetinin bölgeye yönelik gerici girişimleri, Kürtlerin en temel taleplerini göz ardı ederek bir “çözüme” ulaşma çabalarına karşı, yine bu güçler hükümetin Kürtlerin tüm haklarını teslim etmesi için mücadele edeceklerdir.

Milliyetçi, ulusalcı kışkırtmaların yaygınlaştırılmaya çalışıldığı, yeniden “öl de ölelim, vur de vuralım” naralarının atıldığı, “onun da zamanı gelecek” diye pusuya yatıldığı bir dönemde demokrasiyi kazanmak, ülkenin bağımsızlığı için mücadele etmek daha bir önem kazanıyor. Unutulmamalı ki milliyetçi, ulusalcı sloganlar ister bu çevrelerden, isterse hükümet çevrelerinden yaygınlaştırılsın, bu sloganlar her zaman ülkenin gerçek sorunlarının üstünün örtülmesine, emperyalist gerici çevrelerin yollarının düzlenmesine, ülkede ilerici, demokrasi ve bağımsızlık için mücadele eden çevrelerin susturulmasına, Kürt sorununda çözümsüzlüğün sürmesine hizmet etmiştir.

Kürt sorununda kritik bir aşamaya gelinmiştir. Bu kritik aşamanın temel sorunu ülkeyi eşitliğe, kardeşliğe götürecek bir demokrasinin egemen olup olmayacağıdır. Devletin ve hükümetin bu yöne doğru zorlanması, onların siyasi demokrasinin temel kurallarını kabul etmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu ise kendiliğinden gerçekleşecek bir şey değildir. Kürtlerin temel haklarının tanınması, bir bütün olarak ülkede demokrasinin egemen olması, bu amacın gerçekleşmesi için içten bir çaba gösterilmesi, mücadele edilmesi gerekmektedir. Açıkça vurgulamak gerekir ki, gerici çabaları, girişimleri engellemenin, her türlü demagojiyi ve hezeyanı boşa çıkarmanın yolu, bu tür çabaların başarısız çıkarılmasından, demokrasinin kazanılmasından geçmektedir.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et