09 Nisan 2013 10:50

Silahsız kuvvetler

Silahsız kuvvetler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yok; “akil insan” çekiştirmesi yapmayacağım.
Sıkıcılığı bi’ yana… Hasan Karakaya ile mürekkep yalamış versiyonu Yıldıray Oğur… filan yeterince anlatıyor, Akil İnsan Heyeti’ni…
Kaldı ki Heyet’in esas problemi insan bileşimi değil.
Onu da belirleyen, Erdoğan’ın biçtiği misyon (bkz, 29 Mart Kanal D-CNN Türk’teki konuşması)… Bence.
Görünen:
Başbakan’ın “Süreç” adına psikolojik harekat yürütmekle donattığı Heyet, ‘Silahsız Kuvvetler’ olarak iş görecek…
Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na bağlı organizasyon olarak toplum mühendisliği yapacak…
28 Şubat Süreci’nin kudretli generali Güven Erkaya’nın “Silahsız Kuvvetler” diye formüle edip göreve çağırdığı “sivil toplum” harekatı gibi… Bi’ nevi…
“Silahsız Kuvvetler” tabirinin yakıştırmadan ibaret olup olmadığını zaman gösterecek.
Ancak “akil”ler de zaten çok yönlü psikolojik harekatın içine doğdu ki… Bu yazının meselesi de onun yarattığı boğucu atmosfere dikkat çekmek…
Zira…
Simülasyon denilemeyecek kadar kanlı canlı… Gerçekliğinden kuşku duyulacak kadar kurmaca… Gibi.
Tuhaf günlerden geçiyoruz…
Yaşadığımız ‘süreç’ten bahsediyorum.
Sanki bir tünele, girdik ya da giriyoruz… Sonunda nereye/nasıl çıkacağımızı merak ediyoruz…
Soruyoruz, ıkına sıkıla…
Endişe etmeyin!.. Yol kazası olmasın… Aman işaret ve işaretçilere uyun, nasihati geliyor… Sağdan soldan…
Tamam, Bolu Tüneli’nden de kurallı geçiş şart… Da… Orada çıkışta ne ile karşılaşılacak, biliniyor…
Burada taşları döşenen yol nereye gidiyor… Bilmiyoruz…
Silah susacak, politika konuşacak, deniyor…
Ala…
Politika söze giriyor, gürültü kopuyor.
Anladığım şu:
Konuşun ama ‘akil’li konuşun… Ya da susun!.. Deniyor.
Abartıyor muyum vaziyeti, kuşkusunu hep taşıyorum.  
Ama… Bu hegemonik üslubun İsmail Beşikçi’ye bile çemkirdiğini görünce…
Hoş, tesadüfen haberdar olduğum sataşma çok yaygın olmadığını sandığım bir internet sitesinde: Hür Haber
Ne var ki, Kürtlerin ‘Sarı Hocası’nın paçasına yapışan bildik bir isim: İlhami Işık. Titri ‘Kürt Aydını’ imiş. Ama biz onu ‘Balıkçı’ olarak biliyoruz. Işık’a ‘Balıkçı’ kodunu MİT vermiş olabilirmiş. (C. Solgun, Demokrat Haber. 4 Nisan 2013)
Balıkçı, Taraf’tan Yıldıray Oğur vasıtasıyla epey “yemlemişti” ahaliyi dersem, hatırlarsınız.
Bu muhterem, zamanın ruhuna uyarak İsmail Beşikçi’ye ayar çekiyor… Kendince… (Kürtlerin İsmail Beşikçi’ye bitmeyen diyet borcu, İ. Işık,2 Nisan 2013)
“Süreç”e dair endişe ve çekincelerini serdeden Hocaya karşı bi’ nevi itibarsızlaştırma kampanyası açıyor… Öcalan’ın arkasına saklanıp sallıyor…
Açsa kaç yazar, ayrı mesele… İsmail Beşikçi’nin atlattığı badireleri düşününce…  
Bu arada… Tabii ki İsmail Beşikçi’nin benim savunmama daihtiyacı yok. Ama bizim söz hakkımızı savunmaya ihtiyacımız var.
Elbette Kürt Devrimcilere akıl vermek haddimize değil…
Ancak akan kanın durması ve haysiyetli barış bizim de meselemiz olduğu…
Bahse konu tartışmalarda adımız geçtiği ve geleceğimiz konuşulduğu için…
Söz istiyoruz…
Bırakın da kendi cümlelerimizle kuralım barışı…   


‘ORDU GÖREVE’CİLER NEREDE?

Ergenekon Davası ilgili haberi okurken epeydir kafamı kurcalayan meseleyi hatırladım. Hatırlatayım…
‘Ordu Göreve’ pankartının arkasında yürüyen rektörlerden dem vurulurken, dahası bunlar için ağırlaştırılmış müebbet istenirken…
2003’te, Tandoğan’da bu pankartı açtığı tespit edilen ırkçı- neofaşist ‘Türk Solu’ dergisinin neden adı bile geçmiyor?
Türk Solu’nun lideri olarak anılan zat’ın MİT’le ilişkisine dair iddialar sürerken hem de...
Bu pankartın faillerinden bahseden yok.
Sorup soruşturan, hiç yok…
Yahu kardeş, bu pankartı siz açmışsınız…
Yargılanan hocalar bizim haberimiz yoktu…
Ve dahi müdahale edenlerimiz oldu…
Diyorlar…
Nedir bu işin aslı?
Zira AKP Türkiyesi’ndebi’ nevi MSP’nin Konya Mitingi* muamelesi görüyor, sizin bu “Tandoğan”.  
Bi’de siz anlatın hele…
Hocalar mı yalan söylüyor, siz mi provokatörsünüz?
İn misiniz, cin misiniz?
Kimin?..
Size neden dokun(ul)amıyor?
Belki liberal, demokrat, muhafazakarlar izah eder.
Buyurun.   

*MSP 12 Eylül Darbesi’nden hemen önce, 23 Temmuz 1980’de,  Konya’da Kudüs Mitingi düzenlemişti. Arapça, şeriatçı pankartların taşındığı miting, MSP Davası’nın popüler dayanaklarından idi. Evren “denge” icabı bu mitingi de diline dolamıştı. Hem de ayet ve hadisler okurken…


SATIR ALTINDAN NOTLAR…

HALEP’E ‘İMRALI’ BOMBASI MI?

Özgür Gündem, “Esad Kürtleri bombalıyor” manşeti attı. (7 Nisan 2013) ‘Kimyasal kullandı’ vurgusu dikkat çekti. Ama daha önemlisi:
“Çözüm sürecinin ardından arttı” başlığı altında, bölgedeki inisiyatifin önderi PYD’nin açıklamasını verdi. Habere göre PYD,  Esad’ın saldırıları ile (Türkiye’de) Kürt sorununun demokratik çözüm çabaları ve Öcalan’ın Newroz açıklamaları arasındaki ilişkiye dikkati çekti.
Sol Gazetesi ise bir gün sonra cevap verir gibiydi: “İmralı Süreci Suriye’ye uzandı”  (8 Nisan 2013)
Gazetedeki haberin odağını, “İmralı Süreci”nden sonra PYD, ÖSO ile işbirliğine başladığı, iddiası oluşturdu. Nitekim Halep’teki katliam da PYD’nin ÖSO’nun Kürt mahallesine girmesine ses çıkarmaması üzerine başladı, denildi.
Sol, PYD’nin, tutum değişikliğini de Öcalan’ın açıklamalarına bağlıyor. PYD’nin”Şam’ı İslamcıların ele geçirmesi durumunda Türkiye ve Irak sınırını açarız” açıklamasını, şu başlıkla duyurdu: ‘Büyük Türkiye’ planına Kürt desteği.
Sol’un manşetli göndermesi, “Süreç”i bölge bazında sıcak tartışmanın daveti gibi… “Özgür Gündem’den propaganda atağı” başlıklı haber ve  “ağız değiştirdiği” iddiaları, uzun bir polemiğin işaret fişeği olabilir…
Manipülasyondan uzak ve haberciliğe odaklanan polemikten zarar gelmez… Dahası verimli de olur… Tabii seviyeli olduğu sürece…

OLİGARŞİDE BEL KAYMASI

Fikret Başkaya, medyanın özelleştirme örneğinde nasıl ikna aracı olarak kullandığını anlatırken…
“Kapitalist için kârlı olan herkes için iyidir anlayışı” medya aracılığıyla pompalandı, diyor.
Ve soruyor:
“Bir tarafta oligarşik dinamikler ve süreçler hızla yol alıp kendini dayatırken, öte yanda demokratikleşiyoruz demenin bir karşılığı olur mu? Demokrasiden çok söz ediliyor da, oligarşi kavramı nedense hiç telaffuz edilmiyor? Bu size mânidar gelmiyor mu? (….) Böyle bir rejime bir isim koymak gerekse ne demek gerekirdi? (….)  O halde bir önerim var: Gelin oligarşiyi tartışalım...” (ozguruniversite.org)
İyi olur Hocam…
Zira… Baksanıza… Başbakan Erdoğan da"Bürokratik oligarşinin belini 'Başkanlık sistemi' kırar demiş. (ntvmsnbc, 7 Nisan 2013)
Kim kimin belini kırıyor-doğrultuyor anlayalım... da… Galiba önce kavramların belini doğrultmamız lazım.


DİSK’İN ARZUSU

Dev Sağlık İş Genel Başkanı Arzu Atabek Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri oldu. (6 Nisan 2013)
Sevip saydığım arkadaşımın başarısı bir yana…
47 yıllık tarihinde ilk kez bir kadının DİSK yöneticisi olması elbette önemli.
Ama üstünde asıl durulması gereken şu:
374 oyun kullanıldığı kongrede toplam 2 (iki) delegesi olan bir sendikanın başkanının Genel Sekreter seçilmesi…
Nasıl oldu?
Dev Sağlık İş’in taşerona karşı sokakta açtığı bayrağa… Göbeğini sokakta kesme kararlılığı gösteren sendikal pozisyona DİSK delegesi sahip çıktı, diyebilir miyiz?  
Keşke…
 

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa