Sanat-Gündem ve eylem
Fotoğraf: Envato
Yaşadığımız dünya sınıflı toplum olunca ister istemez kavramların içerikleri de farklı anlamlar gösteriyor. Hakim güç ‘iktidar’ baskın olduğundan daha görünür olmaktadır. Günlük konuşma dilinden kavramlara kadar içerik kaymalarına kadar gidiyor. (Sanat= meta-para-koleksiyoner-tacir-mahafaza...) İşin özü şu ki; Bu sistemin kurallarına göre oynarsan yer var. (Yoksa da açılır.) Çünkü oyunu kuran-kurallarını da koyar. Solcu sanatçıya da yani iktidarın muhalif güçlerine de bu oyuna, ‘bu kurallar dahilinde’ katılmak düşer. İçerik muhalif, biçim iktidardan yana bir tablo olur izlediğimiz...
Sonra şöyle derler: ‘Efendim sanat parasız olmaz. Ben sanatımdan taviz vermiyorum, onlara küfür bile ediyorum ama onlar sanata değer veriyorlar sergiliyorlar katalog yapıyorlar, hatta para bile kazanıyorum. Zaten işçi sınıfında iş yok. Sendikalar sanattan anlamıyorlar vs. vs...’
Anlayacağımız işimiz zor.
Bir de sermaye sanat kurumlarının sol/muhalif içerikli etkinlikleri var. Bienaller ve sergilerle yukarıda saydığımız sanatçıları koruyup kollayan.
Bir grup eylemci sanatçı tarafından protesto ediliyorlar. (Kimilerinde ben de yer aldım) Sermayenin yaptıklarını deşifre etmeye çalışılıyorlar. En son İKSV nin bienal etkinliklerini sabote etmişlerdi. 1453 projesini ve A.Ağaoğlu’nu tasarım bienalinde eşekli performanslarıyla yerin dibine sokmuşlardı. Sonrasında Garanti Bankasının Salt galerisinde açılan ‘Duvar resminden korkuyorlar’ sergisini basmışlardı. Hâlâ korkuyorsunuz, demişlerdi. Sağdan soldan eleştirilerin bini bin para. ‘Efendim böyle yapılarak onların ekmeğine yağ sürülüyormuş. Yazık eşek niye kullanılıyormuş falan. Bir sanat kurumunda böyle şeyler olmamalıymış. En radikal eleştiri de ‘Burjuvazinin açtığı gündem içinde kalınıyormuş...’ Eeee ne diyorsunuz yani? ‘Kendi gündemimizi yaratarak onları boşa çıkarmak en doğru olanmış. ‘
Aslında iş yapmamanın bir başka savunusu. (Ne demişler iş yapan insan hata yapar, iş yapmayan hata yapmaz. Hatalar görüldükçe düzeltilir ama iş yapmayan biraz zor ...)
Doğrudur, Kendi gündemimizi yaratmalıyız.
Peki o gün gelene kadar ne yapacağız? Teorik eğitim seminerleri yapalım. Olur, buyrun. Yapmayın yapmayalım diyen yok zaten. Teori ve pratik birlikte ele alınmadan olmaz. Her ikisinin de olması gerekiyor. Özellikle sanat alanında, muhalif kitle örgütlerinin bunca uzak olduğu bir alanda sanata karşı sanat mücadelesi içine gençleri katmak küçümsenecek bir durum hiç değil. Yapılan performanslar sanatın diliyle karşı sanata verilen mücadeledir.
Yıllardır siyasi talepler doğrultusunda mücadele eden gençlik, iktidarın gündeme getirdiği sorunlara karşı mücadele etmiyor mu? Ne zamandır bu ülkede işçi sınıfı kendi gündemini dayattı da gençlik işçi sınıfının gündemini görünür kıldı? Toplumsal yaşamda her alanda işçi sınıfı gündemini yaratmış da bir tek sanat alanı kalmış gibi davranmak ne kadar doğru? Bence hem teorik alanda hem pratik alanda çalışmaların yapılması gerekli hatta zorunlu. Biri diğerinin reddi olamaz.
Evet kitle örgütlerinin gençliğini sanat alanında üreten bir güç haline getirebilmek önemlidir. Evet hatalar yapılacaktır, düzeltilecektir.Toplumsal hayat ne ise sanat hayatı da odur. Dileğimiz işçi sınıfının kendi gündemini yaratmasıdır. Bunun sorgulanacağı yer ise sendikalardır, kurumlardır.
Bu gün gündemi belirleyen burjuvazidir. Bu durum gerçek değilmiş gibi sanatsal alanda burjuvaziyi kendi gündemimize çekmek fikri cidden güzel, ama gerçek dışıdır. Muhalif sanatçının bir görevide somut duruma göre somut iş üretmektir. Gerisi hikayedir...
Kitle örgütlerinin gençliği siyasal alanda gösterdiği performansı sanat alanında da göstermeli. Son yapılan sanat alanındaki performanslar kıvılcım olmalı. “Bir işi yapmak isteyen yolunu, İstemeyen nedenini bulur.” Demiş arap atasözü.
Başka ne yapmalı?
Geçen hafta kaldığım yerden devam edeyim. Gelenekselmiş ama kitlesellememiş bir sanat günleri/festivali eğer gerekli alakayı görmüyorsa nedenler aramanın sonu yok. Yolu bulmak gerekiyor. Amaç halka ulaşmaksa kitle örgütleriyle ortaklaşılmalı. Eldeki olanaklar birleştirilmeli programlar ona göre yapılmalı. Sanat kurumları, sendikalar, partiler bir araya gelebilmelidirler. Beğensek de beğenmesek de bu ülkenin kurumları var. Aydın ve sanatçılar bu kurumlardan uzak, ’Biz böyle bir etkinlik hazırladık buyrun gelin’ diye davet yolunu seçerlerse sonuç alınamaz ki pratik gösteriyor. Bu etkinlikleri katılımcı olarak (bir anlamda bağlayıcı) kitle örgütlerinin katılımlarına açık hale getirmek gerekiyor. Aydın ve sanatçılar da örgütlü olmanın bilinciyle bu kitle örgütlerinde üretmeliler. Yoksa daha çok nedenler arar dururuz.
NOT: Yarın İstanbul Hill Otelde, HDK-Kültür-Sanat komisyonunun düzenlediği “Sanat-Sansür ve Özgürlük” Forumu saat 13.00’te başlıyor. Görüşmek ümidiyle...
- AFAD ve 13 kare fotoğraf ve sanat festivali 11 Aralık 2024 12:35
- Ekim Devrimi'nin 107. yılında fotoğraf 16 Ekim 2024 04:10
- Kültür yolları nereye çıkar? 09 Ekim 2024 04:20
- Yurttaş meclisleri 04 Eylül 2024 04:15
- 19 Ağustos 1839 21 Ağustos 2024 04:31
- Özgürlük ve sanat 14 Ağustos 2024 04:20
- Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi 31 Temmuz 2024 04:15
- Dayanışmaya çağrı 10 Temmuz 2024 04:29
- Tez büyür çocuklar mahkeme kapılarında 03 Temmuz 2024 04:15
- Fotoğraf endüstrisi gelişiyor, ya insanlık? 26 Haziran 2024 04:36
- Evrensel’in 29. yaş günü vesilesiyle… 19 Haziran 2024 04:15
- Bellek, hatırlama ve unutturmama… 22 Mayıs 2024 04:20